Dondurulmuş üç boyutlu anlar

10 Mart 2009

Kentin aydınlık sokaklarında kaybolurmuş başıboş öyküler. ‘Küçük soyluların büyük kentleri' yutarmış hikâyeleri. ‘Büyük kentlerin küçük soyluları' ise bunları görmezden gelmeye dünden razıymış zaten. Kimselerin merak dahi etmediği bu serseri hikâyeler, oradan oraya savrulur dururmuş. Kimi tren yolunu takip edermiş, kimi deniz kıyısındaki bir çay bahçesinde soluklanırmış. Kimi bir kır kulübesinde kekik kokarmış, kimi ise yağmur damlası olup gecekonduların çatısından akarmış.
Ne zaman ki Kenan Ataseven bu kayıp öykülerin peşine düşmüş, işte o zaman daha renkli olmuş hayat. O zaman bellekler aralanmış, anılar yeni anlamlar kazanmış. O zaman ölçek küçülmüş, hikâye büyümüş...

Gözlük numarası ilerlerken
Küçülürken, gerçeğinden 35 kez daha ufak detayları ince ince işleyen Ataseven'in gözlük numarası da hikâyeyle birlikte büyümüş lakin. Küçücük alanlarda kuyumcu titizliğiyle çalışan Ataseven'in 54 milimetre boyundaki kahramanları da olanca gerçeklikleriyle karşımıza dikilivermiş.

Öykülerin geçtiği mekânlar, ortak belleğimizde kalan birçok kokuyu tekrar anımsatmışlar bizlere. Ne bir eksik ne de fazla, gerçeği anlatmış Ataseven'in dioramatik mekânları; kiriyle, pasıyla, çamuruyla hayatın belki de önemsenmeyen tüm yönlerini anlatmış. Diorama ustası yaşamın ruhunu yansıttığı, yıpranmış, yaşanmış ve yaşlanmış mekânlarına bir miktar sokağın tozunu da ekmeyi ihmal etmemiş yani. Eklemiş ki, "Dioramaları hayatın şartlarına sadık kalsın". Hatta usta, bu kurala o kadar sadık kalmış ki, diorama yaparken ihtiyacı olan malzemelerin bazılarını sokaktan toplanmış. Siz deyin gerçeklik hissini daha çok yaratabilmek için, ben diyeyim Türkiye'de diorama malzemesi satan dükkân olmadığı için... Maçka Parkı'ndaki ince dalların peşine düşmüş, inşaatlardan kum almış, telefoncuların işe yaramadığı için attıkları telleri biriktirmiş diorama ustası ve gerçek yaşamdan artakalan onca malzemeyle küçük tiyatro sahneleri ve küçük oyunlar yaratmış.

"Teatral bir tarafı var ve ben de dioramalarımda bu teatral yanı ön plana çıkarmaya çalışıyorum. Küçük de olsa bir mizansen kullanıyorum her bir dioramada. Köşedeki küçük bir kediye hınzırlık yaptırıyorum örneğin. O kedi anlatımda önemli bir rol oynamış oluyor böylece" diyor Ataseven.

Kekik kokulu sergi
Başka bir deyişle Kenan Ataseven, sadece bellekte biriken yaşamsal dokuların ve mekânsal anıların olduğu başka bir dünya yaratmış. Bu mekânsal anıların bazısı çocukluğundan kalmış hafızasında, bazısını ise daha yeni keşfetmiş. Hatırlayamadığı bir zamandan, belleğinin bir köşesinde kalan sakil ve salaş lastik tamircisinin öyküsünü anlatmış diorama tekniğiyle örneğin.

Dükkânın kirlenmiş beyaz badanasının üzerine, kötü bir el yazısıyla ‘Tamirci' yazmayı da ihmal etmemiş. Yaşamak istediği ahşap kır kulübesini yapmış, tüm eğretiliğiyle. Ve tabi bahçesinde yetişen domatesleri de. Bir yayla evi kurgulamış, adını ‘Kekik Kokusu' koymuş. Çünkü bu dioramaya bakınca kekik kokusu duymamak imkansızmış...

İşte bu yüzden kekik kokulu sergi, bu yüzden yaşanmışlık dolu...

Türkiye'nin ilk sivil dioraması
Bir kompozisyon içinde bir hikayeyi, bir durumu ya da bir kurguyu küçük ölçeklerle ve üç boyutlu olarak anlatmaktır. ‘Dondurulmuş üç boyutlu bir an' diyebiliriz yani diorama için ya da ‘resmin üç boyutlu hali'..."

Dioramayı, Harbiye Askeri Müzesi'nde, Çanakkale Savaşı Salonu'nda sergilenen yaklaşık 300 figürün rol aldığı Çanakkale Savaşı dioramaları ile tanıyan Türkiye, sivil alandaki ilk mekansal diorama sergisi; "Ölçek Küçük Hikaye Büyük" ile tanıştı. 4 Mart'ta İlayda Sanat Galerisi'nde açılan sergi 4 Nisan'a kadar izlenebilir. (212) 227 92 92

Yazı, 7 Mart'ta Radikal Cumartesi'de yayımlanmıştır.


Kenan Ataseven ile...
Radikal'den
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :