Bunun iş güvenliği açısından zorlukları olmuyor mu?
Proje açısından öyle bir kaygımız yok, sadece gözden kaçan bir şeylerin varlığı söz konusu olabiliyor. Yapım aşamasında minimumları oynuyorsunuz ama iş programları belli güvenlik sınırları içerisinde kalınarak yapılıyor. Daha fazlasına zorlanılmıyor.
Aklıma hemen şantiye süreci geliyor. Nihayetinde tüm bunlar mimarın sorumluluğunda…
Elbette ama mega binalarda çok ciddi bir teknik kadro var. Yapım işini büyük müteahhit firmalar üstleniyor. Dolayısıyla tüm o açıklar kapatılıyor. Bugüne kadar şantiyelerimizde hiçbir güvenlik problemi yaşamadık. Küçük bir konut projesinde bu tür sorunlar daha çok gerçekleşir çünkü iş küçük olduğu için bunun için yeterince bütçe ayrılmamış veya önlem alınmamıştır. Ama mega binalarda çok yüksek derecede güvenlik önlemleri alınır çünkü riskli binalardır. Kayseri Stadyumu'nun çelik çatısı monte edilirken, geçici krikolar sökülüp sistem askıda kendini taşıyabilir konuma çekilmeden önceki gün ciddi stres yaşadık. Krikolar üzerinde duran 4 bin ton çeliğin bir aksilik sonucu çökmesi, şantiye alanındaki binlerce işçinin hayatına mal olabilirdi. Bunlar büyük stresler ama mega binalar yapıyorsanız da bu stresi yaşamak zorundasınız.
"Yapının kullanımdayken etrafa verdiği zararı da dikkate almalıyız"
Diğer bir risk de eski stadyum yapılarını sökerken etrafa birtakım zehirli maddelerin saçılması... Şu anda çevreye daha duyarlı malzemeler üretiliyor ama işin bu boyutunu da unutmamalı...
Projelerimizde kullanılan malzemelerin çevreye duyarlı olmasını önemsiyoruz. Sadece sökülürken veya yıkılırken verdiği zararın ötesinde, yaşarken verdiği zararları da dikkate almalıyız. Frank Gehry'nin Walt Disney Konser Salonu'nda kullandığı panellerden yansıyan güneş ışınlarının çevrede oturan insanlara çok ciddi rahatsızlık verdiği biliniyor. Dolayısıyla bu tarz mega binaların dışarıya saçtığı enerji ve yansıma çok nemli. Mesela 30-40 bin kişinin maç esnasında çıkarmış olduğu ses bir yerden sonra gürültüye dönüşüyor. Bu gürültü ister istemez yayılıyor ve çevredeki insanları rahatsız ediyor. Tüm bunlar binayı tasarlarken irdelediğimiz ayrıntılar. Yüzde 100 demeyeyim ama yüzde 95 başarılı olmaya çalışıyoruz.
Akustik ve aydınlatma, Türkiye'de çok fazla üzerinde durulmayan konular gerçekten.
Tüm bunlar mimarlığın bileşenleri. Ulaşım, kültür, kongre merkezi, stadyum, hangi yapı olursa olsun, bu bileşenlerin bir araya geldiğinde başarılı bir ürün ortaya koyacak şekilde senkronize edilmesi gerekir. Göz önünde bulundurduğumuz en önemli kriterlerden biri de yapıların sürdürülebilir oluşu. Türkiye'deki yeni stadyumların çevreye duyarlı, enerji tasarrufu sağlayan yapılar olmasına çabalıyoruz. TOKİ için hazırladığımız Sivas Stadyumu projesinde özellikle bu kritere odaklandık ve kabul gördü.
"Koltuklar dahil her şey sürdürülebilir melzemeden"
Sürdürülebilirlik anlamında ne artıları var bu stadyumun?
Solar paneller sayesinde enerjisinin belli bir bölümünü kendisi üretiyor. Yapının yönlenmesinde, ılık havayı içeriye doğru çeken bir kabuk tasarımı var. Bu akım sayesinde içeride doğal bir havalandırma oluşturuluyor. Yaklaşık 30 bin metrekarelik çatı yüzeyimiz var. Bu yüzeyde biriken sular, çatı strüktürünün içerisinde depo edilerek, filtrasyonla yapının ve çevresinin su ihtiyacını karşılıyor.
Sivas Arena
Yapı kabuğunda kullanılan cam ve alüminyum yüzeyler, ısı ve radyasyon salımı konusunda çevreye duyarlı. Stadyum içerisinde kullanılan materyallerin tümü, koltuklar dahil, geri dönüşümlü malzemelerden oluşuyor.
Ayrıca belli bir standartta beton kullanıp malzeme tasarrufu sağladık. Tüm bunlar yapıya ciddi katma değer yarattı. Bu özellikler, inşaat maliyetine yüzde 5-7'lik bir artış olarak yansısa da, yapı işletmesinde çok ciddi tasarruf sağlıyor. Çünkü 80-90 bin metrekarelik bir stadyum yapısının günlük enerji kullanım miktarı çok yüksek. Bu tarz yapılarda kısa vadede bile kendini amorti eden küçük maliyetler söz konusu. Bir kamu projesinde bunu yapıyor olmak da çok ayrı bir değerlilikti çünkü kamu bu işe yabancıydı. Artık birçok projeden bu yaklaşım bekleniyor. Bu çok mutluluk verici bir şey…
Stadyumlar bizim için bir çıkış noktası oldu. Toplam 14 stadyum projesine imza attık. Irak'ın Kerbela kentinde devam etmekte olan 30 bin kişilik bir stadyum projemiz var. Orada da yine çevreye duyarlı bir proje tasarlamaya çalıştık.
Stadyumların yanı sıra, yüzme havuzu, spor salonu, buz pisti gibi farklı spor yapıları da yaptık. Spor yapılarıyla sınırlı kalmayıp, başka kamusal projelerde de çalışmayı hedeflediğimizden, Kayseri Stadyumu sürecinde farklı kamusal yapılar tasarladık. Kayseri terminali, Kapadokya terminali, Nevşehir terminali gibi ulaşım yapıları gerçekleştirdik. Ardından Van'da, kendi topraklarımda inşa ettiğim yapılar oldu. City Van AVM projesi şu anda inşaat sürecinde. Bunun dışında çağrılı bir yarışma sonucunda Van Urartu Müzesi'ne imza attık.