Mimari yaklaşımınızı nasıl tanımlarsınız? Mimari nasıl olmalı?
En önce işlevsel olmalı mimari. Kullanıcıyı çok iyi anlamak gerektiğini düşünürüm, ama aynı şekilde müşterinin de bizleri iyi anlamaya çalışması gerektiği kanaatindeyim. Bir mimarlık ürünü, sadece mimarın kafasından çıkan bir şey değildir. Mutlaka onu mimara ısmarlayan kişinin, birtakım ihtiyaç ve hayalleri vardır. Dönemin sosyal, ekonomik faktörleri vardır. Bir de gelecekle ilgili sorumluluklarımız devreye girer. Örneğin enerji, doğal ışık, işlevsellik çok hassas olduğum konulardır.

İELEV İlkokul
Ekonomiklik konusuna gelince; bunun çok iyi tanımını yapmak lazım. Beni maalesef piyasada “pahalıcı” bir mimar olarak görürler. Bunun sebebi de hiçbir zaman müşterime kötü bir şey değil, olabilecekler arasında en iyisini önermeye çalışıyor olmamdır. Pahalı ve ucuz ne demektir, bir kere onu düşünmek lazım. Siz çok ucuza bir cepheyi takarsınız, ısı geçirir ve bunun sonucunda da binayı sürekli ısıtmak/soğutmak zorunda kalırsınız, işletme giderleriniz yükselir. Şimdi bu ekonomik mi oldu? Bir cephe takarsınız bir sene sonra dökülür, bakım yapmak, değiştirmek zorunda kalırsınız. O zaman bu ucuz bir cephe mi oldu?
Önerilerimi hazırlarken kullanıcıya gösterdiğim saygı oranında karşı tarafın da bana saygı göstermesi ve koşulları bu çerçevede tartışmamız, sağlıklı ortak kararlar alabilmemizin en doğru yoludur. Ama bu şekilde yaklaşmıyor çoğunluk. Projeyi aldıktan ve ruhsatı çıkarttıktan sonra, kendi binalarını yapmaya çalışıyorlar. Sonuçta da ortaya bir ucube çıkıyor. Ne benim binam, ne de onun binası oluyor.
Bu konuda toplumsal bir kültür eksikliğimiz var. Mimarın gerçekte ne tür bir meslek adamı olduğunu ve neleri yapabileceğini bilmiyor insanlarımız. Türkiye’nin yüzde 70-80’i mimarı inşaat ruhsatı alacak teknik ressam olarak görüyor. Bunun ötesinde hizmet alan sadece yüzde 20-30’luk bir kesim var Türkiye’de. Öyle bir şanssızlığı da var bu toplumun ve de mimarların. Bakıyorsunuz, Avrupa’da her gün gazete gibi haber yayınlarında mimarlığın herhangi bir yönüyle ilgili bir yazı çıkıyor. Türkiye’de görüyor musunuz rüşvetin ya da yağmacılığın dışında mimarlıkla ilgili bir yazı? Mimarlığın felsefesini anlatan veya bir mimarın diğer bir mimarla tartışması ya da yapmış olduğu bir işi anlattığı makale var mı?
Mesleki yayınlarda bir miktar bu eksikliği giderebilecek haber ve makaleler ancak görürsünüz, ama gelişmiş toplumlarda mimari konuların tartışmaları günlük gazetelerde yayınlanıyor. Ancak bu şekilde, mimarlığın yaşama olan etkisi toplumsal birey düzeyinde de bilinir hale gelebiliyor. Bu ortam bir ortaokul öğrencisini etkileyebiliyor, belki o yazılardan mimarın ne iş yaptığını öğreniyor ve hayatında seçeceği mesleği düşünmeye başlıyor.
Kendi adıma, özellikle ortaokul ve liselerde gençlere çok anlatmaya çalıştım mimarlığı. Sunumlardan sonra, kendilerine mutlaka bir mimarlık ofisinde en az 15 gün staj yapmalarını, mimarlıkla ilgili süreli yayınları okumalarını tavsiye ediyorum.
Herkesin bir hayali var; “Benim çocuğum çok güzel resim çiziyor, çok iyi mimar olur...” şeklindeki yaklaşım, mesleğimize bakışın içindeki bilgisizliği en güzel ifade eden söylem aslında. İyi resim çizmek mimarlığın etkinliklerinden sadece bir tanesidir. Özünde sevmek ve meraklısı olmak, birçok konuyla yüzeysel dahi olsa ilgilenmiş olmak, analitik bir düşünce yapısıyla yaşama bakıyor olmak gibi psikolojiden başlayıp mühendisliğin içine kadar birçok farklı ilgi alanı ile temas etmiş olmak gerekiyor… Ve tabii sanat ve genel kültür ile ilgili olaylara olan yakınlığı söylemiyorum bile...
Aslında biraz önce de bahsettiniz bundan ama ekleyecekleriniz de olabilir; tasarımlarınızda hangi temel prensipleri ön planda tutuyorsunuz?
Tasarlamış olduğumuz binaların sürdürülebilir özellikler taşımalarını çok önemsiyoruz. Mekânların içinde insanların mutlu yaşayabilmeleri, en öncelikli hedeflerimiz arasında yer alıyor. Havasıyla, ışığıyla, akustiğiyle ilgili sürekli en idealin peşinden gitmeye çalışıyoruz. Mesela okullarda birçok kişi dikkat etmez, mutlaka sınıfların akustiğine dikkat ederiz. Tavanına, duvarlarına koyduğumuz kaplamalar... Çocuğun dersi anlaması, doğru ışıkta ders yapması ve doğru hava kalitesiyle ders yapıyor olması çok önemli konular. Ofisler ve AVM gibi genel kullanım için tasarlanan yapılar için de benzer çalışmaları yapıyoruz. Özetle, insanların içinde vakit geçirdikleri, etkinlik yaptıkları mekânlarda onların temel ihtiyaçlarını sağlayabilecek özelliklerin oluşmasına çok dikkat ediyoruz.
Bunların yanı sıra, yapıların çevreleri ile olan bağlantıları da tasarım girdilerimizde üzerinde en çok düşündüğümüz noktalardan oluyor. Kullanıcılara ve yakın çevreye trafik, ışık ve akustik yansımalar nedeniyle rahatsız edici etkilerin oluşmaması, bakımlarının kolay ve iç yönlendirmelerin de olabildiğince net okunabilir olması, tasarım önceliklerimizin en ön sıralarında yer alıyor.
Projelerinizden bahsedelim biraz da. Öncelikle en sevdiğiniz tipteki yapılardan; Dudullu OSB içerisinde yapmış olduğunuz bir anaokulu projeniz var...
O projemiz işveren ile mimarın arasındaki kültürel ortaklığın en güzel örneklerinden biridir. Bina -gerçekten uygulaması maliyetli bir bina olmasına rağmen- anaokulu çocukları için yaratmak istediğimiz dünyanın doğru bir yaklaşım olduğuna inanan OSB’nin yönetim kurulunun böyle bir bütçeye onay vermesi, yönetim kurulu başkanının vizyoner ve beni bütün bu söylediklerimle ilgili çok destekliyor olması sayesinde hayata geçirilebildi.
Maliyeti yüksek olmasına neden olan faktör, yapının yaklaşık 38 m açıklığı tek defada geçen çelik taşıyıcı sistemlerinden kaynaklanmıştı. Üçgen formundaki araziye en rasyonel şekilde oturacak üçgen planlı yapının ortasında, çocukların kış aylarında da rahatlıkla koşup hareket edebilecekleri, içinde bitki yetiştirebilecekleri çok işlevli bir atriyum önerdik.

Ayrıca biliyoruz ki, çocukların 3-5 yaş arasında çevreyle ilgili gördükleri oranlar ve elemanlar kafalarında yer ediyor. Bu nedenle çocukların böyle büyük bir çelik konstrüksiyonu kolonsuz büyük alanlarla ilişkilendirebilmeleri, buradaki öncelikli amacımızdı. Ayrıca 3.00 metre açıklığa varan konsol uçlarını uçak kanadı gibi incelterek uzattık, çocukların görsel olarak hafızalarında yer etsin istedik. Mutlaka doğal ışıkla zaman geçirmelerini hedefledik. Kışın içinde bisiklet binebilecekleri alanlar oluşturduk. Böyle olunca da 350 kişilik kapasitesi olan bu anaokulunun bin kişilik bekleme listesi var şu anda. Bu, bir mimarla işveren arasındaki kültürel anlaşmanın doğurduğu başarı odaklı bir sonuçtur.


Eğitim yapısı projelerimize bu anaokuluyla başladık. Sonra İstanbul Erkek Liseliler Eğitim Vakfı’nın, İstanbul Erkek Lisesi mezunu ve vakıf mütevellisi olarak, önce ilkokulunu yaptık. O bina da, doğal ışık çözümleri ve içerideki işlevselliğiyle çok ses getiren bir yapı oldu. Onun ardından da lise binasını yaptık aynı kampüs içerisinde.
Eğitim yapılarını çok severek yaptığım için çok da araştırıyorum. Almanya’da Yapı Fiziği üzerine bilimsel araştırmalar yapan Fraunhofer Institut isimli bir enstitü vardır. Bu kurumun organize ettiği, yapı fiziği dalında sadece okullara yönelik bir çalışma grubu var. O çalışma grubunun da üyesiyim. İki senede bir okul mimarları Stuttgart’ta bir araya geliyor ve üç günlük bir oturum süresince projelerini tanıtıyor. Bu şekilde, hem en yeni eğitim modelleri hem de eğitim yapılarının tasarım ilkelerini tartışma ve öğrenme olanağı yakalıyoruz. Bu buluşma aynı zamanda küçük bir fuar niteliği de taşıyor, hem yeni malzemeleri tanıyor hem de yeni uygulamalar hakkında bilgi edinebiliyoruz.

İELEV İlkokul

İELEV İlkokul, eskiz
Eğitim yapıları konusundaki projelerimiz, Kazakistan’da 30.000 metrekare'den daha büyük bir okul projemiz ile oldukça ilginç bir boyut kazandı. Kazakistan şu anda devlet politikası olarak eğitim seferberliği başlatmış durumda ve meyvelerini de toplamaya hazırlanıyor. Öğretmenlerini Finlandiya ve Singapur’dan gelen özel eğitmenlerle kurslara tabi tutarak eğitime hazırlıyorlar. Bu çerçevede okul projemiz Finlandıya’lı ekipler tarafından çağdaş eğitime olanak tanıyan kurgusu nedeniyle çok beğenilmiş ve gelecekteki projelerinde de bizlerle çalışılması tavsiye edilmiş. O tarihten sonra Kazakistan’a inşa edilen dört tane okul binası tasarladık. Şimdi de beşincisi için çalışıyoruz.
Kazakistan’daki bu eğitim seferberliğinin çok anlamlı ve akılcı bir yönü de var. Bizim eğitim sistemimizin tersine, okul saati bittikten sonra çocukların hobilerini yapabilecekleri bir ortamı okul içinde hazırlama çabası içindeler. Buna öğrenci sarayı deniliyor. Bir ek yapı konuluyor; müzik stüdyoları, resim stüdyoları, maket atölyeleri, bilgisayar atölyeleri, maker stüdyoları var. Ayrıca müthiş bir spor donanımı da var. Zaten hiçbir okul spor salonu ve konferans salonu olmadan ruhsat alamıyor. Çok ileriler bizden. Okullarda olimpiyat sınıfları, en kaliteli malzemelerle kurulan laboratuvarlar ve okul iç mekânlarında çok yönlü iletişim objeleri eğitim felsefelerinin temelini oluşturuyor. Sonuçlarını da almaya başladılar; çocuklar fizik, kimya biyoloji ve matematik olimpiyatlarında dünya birincilikleri getiriyorlar.