Babanızla birlikte yaptığınız Kosifler Otomotiv Bostancı projelerinizden de kısaca bahsedebilir misiniz?
Babamla beraber yaptığımız en güzel çalışma, ortamımızın uyumlu olduğu, ortaklaşa bitirdiğimiz bir projedir. Önce Antalya’daki Kosifler Tesislerini yaptık birlikte, sonra Bostancı’daki binayı yaptık. En son ben yine Kosifler Oto için Samsun’da bir tesis planladım, babamın vefatından sonra da uygulandı.
Bostancı’daki projemiz, hem dünyadaki en büyük BMW Araçları bayii hem de farklı katlarda çözüme ulaştırılmış atölyeler ile tek örnek olma özelliğiyle ödül almış bir projedir. Kosifler’in aslında çok yapıcı ve vizyoner üst düzey kültür anlayışına sahip yaklaşımlarıyla, o bina bu ödüllere kavuşabilmiştir. Uzun yıllar boyunca, Almanya’da da en başarılı projelerden biri olarak gösterildi.

Kosifler Samsun
.jpg)
.jpg)
Kosifler Bostancı
Şu andaki güncel projeleriniz neler?
Şu anda en sevdiğim iki konu üzerinde çalışıyorum. Bir tanesi, büyük bir endüstri yapısı yatırımı olacak. Gizli tuttukları için ismini zikredemiyorum. Konseptlerini çizdik; üç fabrika, bir Ar-Ge merkezi ve bir kampüs olarak tasarlanıyor. Lojmanları ve spor tesisleri de olacak.
Onun dışında Kazakistan’da iki projemizin konseptini çizdik, gelişimini bekliyoruz. Birisi özel bir okul projesi, Petrolcülük Meslek Lisesi olacak. Hatta eğitim programını da burada İTÜ Maden Fakültesi’nden hocalarımızla birlikte geliştirdik. İlk altı sene çocuklar ilkokuldan itibaren aynı formatta eğitim alıp, sonra branşlarına göre ayrılıyorlar; bir kısmı normal liseye, diğer kısmı da meslek lisesine devam ediyor. Şubat sonuna doğru ilk konsept sunumunu yapacağız. Özel bir petrolcülük şirketi yapacak projeyi, kabul ederlerse devam edeceğiz.
Biraz müzikten konuşmak istiyorum. Konservatuarda müzik eğitimi aldınız. TRT 3 Radyo’da Barok Tınılar programını hazırlayıp sundunuz. Orkestralarda görev aldınız, solist olarak konserler verdiniz… Müzik çalışmalarınız halen devam ediyor mu? Neler yapıyorsunuz?
TRT Radyo 3 kanalında, açıklamalı klasik batı müziği programlarım devam ediyor. Müzik çalışmalarımızdan da kopmam mümkün olmadığı için, her fırsatta bir takım konser, söyleşi ve benzeri etkinlikleri organize ediyoruz. Bundan üç sene önce Denizli’de Pamukkale Filarmoni Derneği’ni kurduk. Orada Pamukkale Filarmoni Derneği’nin adını taşıyan küçük bir yaylı çalgılar orkestrası oluşturduk. İstanbul’da konservatuardan mezun olmak üzere olan ya da yeni mezun gençlere, hem iyi şeflerle müzik yapmalarına olanak yaratmak hem eser tanımalarını sağlamak için her sene bu orkestra ile iki-üç konser organize ediyoruz. Ben de bazen orkestra ile çalıyorum. Zaman zaman kendileri konserlerini veriyorlar. Bu sene yine yaz ayları için hazırlığımız başladı.
Onun dışında oda müziği çok yapıyorum. Birlikte çaldığım eski dönem konservatuar arkadaşlarım oluyor, gençler oluyor. Fırsat yakalarsak bir yerlerde güzel konserler vermeye çalışıyoruz.
Sektöre dair neler söylemek isterseniz?
Aslında Türkiye’nin yapı sektörünün çok kuvvetli olduğunu düşünüyorum. Uluslararası arenada kalite, hız, maliyet olarak hakikaten çok iyiyiz. Rusya’da bütün projelerimizi Türk Firmaları inşa etti. Kazakistan’a bakıyorsunuz çıkamıyorlar işin içinden, Türk ekipleri getiriyorlar iş bitiyor. Almanya’ya bakıyorsunuz, bizim Almanya’ya çizdiğimiz projelerin maliyeti, süresi ve kalitesi Alman mimarlardan daha iyi. Bunu birkaç kere duyduk. Böyle bir ortamda aslında mimarlığın daha hassasiyetle ele alınması gerektiğini düşünüyorum. Bunun olabilmesi için de mal sahiplerinin mimarlarla daha yapıcı ve karşılıklı anlamaya odaklı ilişkiler içinde olmaları gerektiğini düşünüyorum. Bu olabilirse, o zaman Türkiye’de daha iyi noktalara gelinebilir. Burada bir hikâyesi olan mimarlıkla, anonim tüketim mimarisini ayırt etmemiz gerekebilir. Bugün baktığınızda, TOKİ gibi bir felaketin Türkiye’nin başında olması büyük bir şanssızlık, depremin olması büyük bir şanssızlık ve eğitimsizliğin olması en büyük şanssızlık. İyi bir mimarlığın ve iyi bir yapı üretiminin en büyük düşmanı eğitimsizlik maalesef. O bakımdan “eğitim, eğitim, eğitim” diyorum.

Kosifler Bostancı, eskiz
Genç meslektaşlarınıza ve bu mesleğini seçmek isteyen arkadaşlarımıza bir mesajınız var mı?
Ben 1986 yılında mezun oldum Mimarlık Fakültesi’nden ve ilk binamı 1993-94 yıllarında çizmeye başladım; babamın ofisi olmasına rağmen. Bunun sebebi, biraz önce de anlattığım gibi, üniversite sonrası çok bilgi toplamak gerekiyor. Felsefeye çok önem vermek gerekiyor, insanların kendilerini felsefi açıdan çok iyi yetiştirmeleri gerekiyor. En önemli önerim gençlere, mezuniyetlerinden sonraki ilk beş-altı seneyi ekonomik odaklı değil de öğrenmeye odaklı ortamlarda geçirmeleridir. Ben mezun oldum, artık mimarım, iyi para kazanayım derdiyle değil, ben mimar olmak için gerekli evrakları tamamladım, şimdi gerekli donanımı nasıl sağlayabilirim sorusunu kendilerine sorarak piyasaya çıkmalarıdır. Ancak o şekilde çok hızlı gelişirler, iyi binalar yapmaya başlarlar ve o zaman da para kazanırlar.
Son olarak eklemek istediğiniz şeyler var mı?
Ben size çok teşekkür ederim. Çok önemli bir iş yapıyorsunuz. Toplumun meslek insanları tarafından biraz da olsa bilgilendirilmesine önayak oluyorsunuz. Kendi adıma ve meslektaşlarım adına teşekkür ederim.