"Mesleğin bana bir hediyesi varsa, o da amatörce yapılabilmesi"
03 Nisan 2009
Elinizde oldukça fazla iş var. Ofisinizde kaç kişi çalışıyorsunuz?
Oldukça fazla iş var, evet. Altı mimar çalışıyoruz. Bizi destekleyen bir ekip de var tabii. Maket yapan bir teknikerimiz var. Muhasebecimiz, asistanımız var. Bir üyemiz de askerde. Onun dışında dışarıda bize bağlı olarak, bünyemize dahil olmadan devamlı bize destek veren birisi daha var. Dolayısıyla 10-11 kişilik bir ekibimiz. Biraz azız bu iş için; doğru... Şu anda onun sıkıntısını yaşıyoruz biraz. İki kişiyi daha aramıza alsak, bu işleri daha iyi yaparız gibi geliyor.
Büroyu kişi sayısı anlamında büyütmek gibi bir plan ya da istek var mı?
Bu bence çok önemli değil. Öyle bir planım da yok. Çünkü inandığım şey, gerçekten de kişi değil proje sayısının önemli olduğu... Proje sayısı arttıkça ofis zorlanmaya başlıyor; kişi sayısıyla değil. Bizim bu elimizdeki projeleri mevcut kişilerle yürütemeyeceğimiz ise aşikar. Ama iki büyük proje de beklemede. Biz de stratejik olarak şu anda ekibi çoğaltmıyoruz. Ayrıca söylediğim işleri bu ekip yapar. Zaten yarısı benim öğrencim; tanıdığım insanlar. Zorlandıkları zamanki kapasitelerini biliyorum.
Bir büronun nasıl yürütülmesi gerektiğine ilişkin kendinizce belirlediğiniz kriterler, prensipler var mı?
Biz bunu Emre ile de çok konuşuruz. Herkes bürosundan şikayetçidir bir anlamda. Herkes bir büro yürütür ama, "Aslında bu iş böyle yürümez, şöyle olmalı, böyle olmalı" şeklinde devamlı bir muhabbet olur. Ben aslında şu andaki durumdan pek de şikayetçi değilim. Üzerimizde öyle büyük bir baskı da yok. İyi projeler ürettiğimize de inanıyorum. En azından tasarım kısmında istediğimiz işler çıkıyor. Ama şunu söyleyebilirim: Benim üstümdeki yük ne kadar azalırsa, ben o kadar mutlu olurum açıkçası. Öyle olunca da bu işi yüklenmesi gereken yeni nesille çalışmak gerekiyor. Mesela Hakan öyle... (gülüyor)
Mimarlık başka meslekler gibi bir dal aslında; çok profesyonelce de yapılabilir. Bir ofis çok profesyonelce de yönetilebilir. Hatta ofise adını veren mimar tasarım bile yapmayabilir. Tamamen organizasyona, iş almaya odaklanabilir. Ve bunlar çok önemli şeyler. Fakat mimarlıkta öznellik de çok ön plana çıkıyor. Ben o seçimi yaparken öyle bir mimar olmamayı seçmiş bulundum. Onu yapsaydım belki daha bile başarılı olurdum... Ama bu mesleğin bana bir hediyesi varsa –belki yanlış bir inanç bu aslında, amatörce de yapılabilmesi diye düşünüyorum. Ve bu amatörlük, bazı şeyler pahasına da olsa, insanın bir ofisi biraz gönlünün istediği gibi yönetmesi demek oluyor. Bir reçetesi yok bu işin! Mesela doktorluğun bir reçetesi vardır. Doktor onun dışında davranamaz. Avukatlık da öyle bir meslektir. İnsanın belirli bir kalıp içerisinde sahası olur ama, ben mimarlıkta bu sahanın daha geniş olduğuna inanıyorum ve onun keyfini çıkarmak istiyorum.
Suyabatmaz Mimarlık'ın İlginç ve "Karışık" Hikayesi
Arif Suyabatmaz İle Projeler ve Planlar Üzerine
Suyabatmaz Mimarlık'ın Genç Ortağı Hakan Demirel ile Bir Yuvarlak Masa Söyleşisi
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Bu İçeriğe Yorum Yazın