**Mimar Hayrettin

25 Kasım 2021

    Sultan Ikinci Beyazıt Edirne'de
    mimarına buyurdu (1484).
    Mimar Hayrettin 'e ...
    Bir yapı yapılacak
    içinde karasevdalılar

müzikle
su sesiyle
çiçekle
iyileştirileceklerdi.

SORU

Derinden düze taşıp gelen su
Varıp çiçeklere yatak olan su
           Bilir mi karasevdayı

Bir yansıma bir gölge bir de kendi
Bıçak gibi
Saplanan sulara gövdesi
Yaprakları dağılıp giden ağaç
           Bilir mi karasevdayı

Yeşile maviye karşI
Yağmura güneşe kara bulutlara kara
Göğe karşı
Küçücük
           akçiçek
           Bilir mi karasevdayı

YANIT

Doğduğu yerde güneşin
Kıyısında Tunca'nın
Varıp çoğula
           çoğala dağıla
Düşündü biri
           Bilir mi karasevdayı
           insandan ötesi

ÖLÜM GELİR

Zincire vururlardı
Karanlıklara
Acımasız
Güneşin battığı yerde
Karasevdayı
Unuturlardı ölüm gibi
Dirisi çıkmazdı kimsenin karasevdadan
O çağlarda
Güneşin battığı yerde

SESİ KARASEVDANIN

Dağıldı gitti yüreği
Kan seslerinde kararmış yüreği
Işık ışık
Yeşillerden  çiçeklerden su sesine
İnsan sesine

İndi çağının atından coğrafyasına
Sevgiye inanmışın ayakları
                               kuş basar
                               yeğni

Tunca’nın kıyısında
Ardında isteğe durmuş ağaçlar
Önünde sevişme sesi suyun
Döndü sol yanına
            Mimarbaşı duy
                       sesini sevginin

BUYRUK

Zincire vururlarmış karasevdayı
                              güneşin battığı yerde

Bir türküdür bizde su sesidir
Çiçektir güldür fesleğendir
Bin yıllardır Anadolu'da
İnsan insan bakmaktır doğaya

Sevmek aşmaktır kurallan
Yeniden yaratmaktır insanı
Mimarbaşı
Kur sevginin yapısını

OYLUMU SEVMENİN

Açtı kulacını
Güneşin battığı yerden doğduğu yere
Döndürdü yüzünü Hayrettin
Mimar
Bir doğrunun ta o en görmediğimiz ottan çiçekten
                                                                       bu yana

Gelişine
Verdi içini

Eline ekledi gözüne
Diklerini çıktı
Uzandı gitti oyluma
Dağıttı yüreğini her köşeye
Bildi sevginin oylumunu

Unuttukça duvarı kapıyı pencereyi
Taşın insan eli oylumunda
Suda seste çiçekte
Buldukça insan yüreğini
Kurdu şiirini

Güneşin battığı yerden doğduğu yere
Döndürdü yüzünü Hayrettin
Mimar
Elini ekledi yaşamına
                     yüreğini
                     usunu

Dosdoğru algıladı
                    oylumunu sevginin

YEDİ KÖYÜN YEDİ MEMEDİ

Binlerce dereden geldi sular
Bildiği bilmediği
Sevgi düzeninde yaşandılar
Yaşandılar yerli yerinde ölçüsünce
Ardında
Yedi köyün yedi Memedi

Hayrettin
Mimar
Taşıyıcıları düşüncesinin yerli yerinde
Sözcüğü çizgi dizesi oylum
Yalın içi dışı
Yürek yüreğe işiyle
Bin türlü Bizans çevre
Ne varsa yapılan
               eleştiren
               varamayan ötesine

Konuşan yalnızca konuşan
Kuru sıkı kafası
Bilgisi bir çiviyi çakamayan
Taşa eli değmemiş nerde yüreği

Bu çemberi kırar
Hayrettin
Mimar
Yedi köyün yedi Memedi
Yürek olur el olur

DEDİ

Çizdi yere göğü
Eli yürek
Günlerce sevgi oylumunda
havaya çizdiği

Sustu
Ve bir gün
kime anlatığını bilerek
Yapısını sevginin
Anlattı temelden kubbeye
İnsanı daha da insan

ÇALIŞINCA

Eli taştı topraktı
Eli keskiydi çekiçti malaydı
Eli ölçüydü
             yataydı düşeydi
Eli işiydi
             yedi Memet emekti
Eli binlerceydi
Sevginin
Binlerce  eli binlerce gözü binlerce yüreği
Bir el bir göz bir yürek
Çalışınca

VARMAK BÜTÜNE

Taş
            /taş değildi
Duvar
           / duvar
Kapı değildi kapı yalnızca

Herşey varsa öteki var diyeydi
Bütünde herbiri dengedeydi
Ve hiçbiri alıp başını gitmediği için
Ve hiçbiri gözünü yalnız kendine çevirmediği için
Hepbirlikte vardılar
Bütündüler

SEVGi NE YANDAN GELİRSE GELSİN

Açıldı mı kapı
İç de duyar sevinci
                 dış da
Pencere içe mi bakar
                 dışa mı
                 belli mi    
Sevgi ne yandan gelirse  gelsin
Girer içeri

BIRAKIR KENDİNİ IŞIK USTA ELE

Işık böylesine alacasını
Dokutturmadı kendini
Kimseye

KENDİ GİBİ

Sevgi örülünce yapıda
İç dış birdir işte böyle
Hayrettin
Mimar
Kendi gibi
İçi dışı bir
Bir insan gibi

NE GÜZEL KALABALIK

Gülleri önce dikti Hayrettin
Mimar
Yere sığmazlayan sevgiyi tomurcuk tomurcuk
Sonra açtı suları
Yansıdı taşıp giden sulara
Baktı
Onlarla var olduğu yedi Memedin gözüne
Baktı
Bastığı toprağa yakışmıştı

Geçti kapılardan
Gelip sevgiye durdu
El bağladı
Çoğalıp gidiyordu
Tuttu yüreğini
İçi dışı ne güzel kalabalık

OYLUM

Önce su sesi doldurdu
    oylumu
Var edileni
Tanıdı bir bir olanı biteni
Yaratılanı
Sonra insan sesi
Tıpatıp soluğunca

Mor Bütün Şiirler (1998) Cengiz Bektaş, Yer Deli Gök Deli


Gönül Bektaş'ın Kaleminden
Cengiz Bektaş'ın Şiirlerinden
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :