Cengiz Bektaş ve Kuzguncuk

25 Kasım 2021

Gönül Bektaş ve Cengiz Bektaş torunlarıyla birlikte Kuzguncuk sokaklarında

Cengiz Bektaş ve Kuzguncuk

Cengiz bildiğiniz gibi, içinde varolduğu ortamın yaratılması ve korunması için dur durak bilmeden çabalayan biriydi. Çevresi için bir şey yapmayan (onu savunmayan, ona katkıda bulunmayan) insanın, kendisi için de bir şey yapmadığına inanırdı. İnsan çevreyi, çevre insanı yaratırdı ona göre...

Sanırım Kuzguncuk’a ilk gelişi 1976 yılına denk geliyor. O dönemde Kuzguncuklular, eski evlerde yaşamanın zor olduğunu düşünüyorlar. Cengiz de eski bir evi satın alıp, onararak eski evlerin az para harcanarak yaşanılır duruma getirilebileceğini örneklemeye çalışıyor. Onlara yardım ediyor... 1982’de Berber Muzaffer yeni yıl kartını çiziyor... Kuzguncuklular evlerine başka bir gözle bakmaya başlıyorlar. (Cengiz’in yıllar önce attığı bu tohumlar sayesinde, günümüzde Kuzguncuk’ta neredeyse onarılmayan ev kalmadı denebilir.)

Evlerin ardından ise, ortak kullanım alanlarının onarımı ve kullanımına yöneldi Cengiz. Bereketli Sokak’ın merdivenlerini bir amfi gibi kullanarak, orada Karagöz oynatılmasına ön ayak oldu. Bütün mahalle burada bir arada şarkı söyledi. 1988’de aynı yerde bir sahne gerçekleştirildi.

Okul onarıldı, çocuklarla basketbol alanı yapıldı. Kuzguncuklularla ve çocuklarla birlikte çocuk oyun yeri, bahçesi inşa edildi. Caminin bahçesinde çakıl taşlı oturma yeri yapıldı. O zamanlar yapılan çakıl taşlı tretuvarlar ve belediyenin yardımı ile çimlendirilmiş kaldırımlı sokaklar, bugün halen varlığını koruyor.

Cengiz, insanoğlu yaratılmasına katılmadığı çevreye “sahip çıkmıyor”, ona yabancılaşıyor, derdi. Çeşitliliğin, çoğulculuğun, hoşgörülü bir ortamın, ancak bir şeye birlikte katılmakla, oluşturmakla, birlikte üretmekle olanaklı olduğuna inanırdı. Kuzguncuk’ta insanları yaklaştıran sayısız etkinliğin gerçekleşmesine bu yüzden ön ayak oldu.

Çocuklara Kuzguncuk’a bakmayı öğretmek için bir resim yarışması yapıldı. Birincilik, Kuzguncukluların oy seçimi ile belirlendi. Bihrat Mavitan’la sokaklarda kâğıttan kuşlar yapıldı, o kuşlar sokaklarda uçuştu.

Duvar resimlerine kendilerinden bir şeyler katarak emeklerini koyan çocuklar, sonra da onlara sahip çıktılar. İşliğin yanındaki eski bir marangozhane onarıldı. Yer katında çocuk kitaplığı ve toplanma, sergi, karagöz, tiyatro yeri, ara katta da dergilerle birlikte on bini bulan kitaplar ve elli bini aşkın saydam herkesin kullanımına açıldı. Burası yıllarca bir kültür merkezi gibi çalıştı.

Kuzguncuk bostanının değişmesine dair taleplere karşı, tüm mahalle bir araya geldi, bostan savunulması girişimi gerçekleşti.

32 yıldır halen sürdürülen ve bu anlamda Türkiye’de bir ilk olan “Kuzguncuk Yaz Okulu”, 1987 yılında, yine birlikte planlanlandı. Gerçekleşmesi, mahalle girişimi örgütlenmesiyle sağlandı.

Kuzguncuk İlkokulunun kullanılmayan ve bakımsız olan bodrum katında, çağdaş bir sanat galerisi oluşturuldu, sergiler düzenlendi. Daha saymadığım birçok etkinlik gerçekleştirildi, okul bir sosyal odak haline geldi.

“Bütün bunlar yapıldı da, ne oldu?” sorusuna Cengiz’in cevabı ise şuydu:” Kuzguncuk komşuluğun, hemşeriliğin, çevre bilincinin korunmaya çalışıldığı bir yer haline geliyor...”

Cengiz’in planlamasıyla gerçekleşen tüm bu girişimler, insanların yaşadıkları semte ait hissetmelerini sağladı, Kuzguncukluluk bilinci oluştu, selamlaşmalar çoğaldı, Kuzguncuklu Kuzguncuk’a sahip çıkmaya başladı denebilir.

Cengiz Bektaş Evi

Çağıl dünyaya geldikten sonra Cengiz’in Kuzguncuk’ta onardığı ve tabanda 25 m2 olan ilk evimiz bize dar gelmeye başladı. Böylece o evi sattık ve 1985 yılında aynı sokakta, 18 yıldır boş duran ve harap durumda olan başka bir ev aldık. Ev sahiplerine göre en az 150 yaşında olan bu ev, o zamanlar için dünyanın sayılı ud ustalarından biri olan Onnik Usta’nın eviydi. (Aldığımızda evin içinde ud yapımında kullanılan birçok piyano kapağı ve ahşap parçaları vardı.) Uzatılmış dikdörtgen planlı, ortasında merdiven olan, banyosuz, kâgir bir evdi. Üryanizade Sokak’ta bulunan tüm diğer evler gibi, bahçesi arka taraftaydı, burada tüm bahçeler yan yana gelince, adeta yemyeşil bir orman görünümü alır.

Eve yerleştik ve onarımı biz içindeyken ustalarla birlikte yapılmaya başlandı. Giriş ve birinci kattaki bölme duvarlarını, Cengiz mekâna bütünlük veren kemerli duvarlara dönüştürdü. Zeminde bahçenin manzarasına bakan mutfak, diğer uçta ise komşularımızla, dostlarımızla, geniş aile ile buluştuğumuz uzun sofralı bir oturma yeri yer aldı. Yatak odaları katlarına banyolar eklendi. Merdiven altı, sedir altları değerlendirildi ve kırk yılı aşkın süre boyunca birlikte severek yaşadığımız bir oylum yaratıldı. Evimizde çok sevdiğimiz insanlarla birlikte olduk, çok güzel anılar biriktirdik. Evimiz buluşmalara hep açık oldu. Hele ki son yıllarda, Cengiz’i gruplar halinde Anadolu’nun dört bir yanından ziyaret eden gençlerle dolup taşıyordu evimiz. Bundan çok mutlu oluyordu Cengiz.

Cengiz Bektaş ve Anadolu

Yıllar boyunca uzun bayram tatillerinde, işlikteki arkadaşlarla, dostlarla, mavi ve yeşil gezilere gittik, canlı bir müze olan yurdumuzu, Anadolu kültürünü hep birlikte tanımaya çalıştık.

Cengiz, geçmişini bilmeyenler günün bilincine erişemezler, geleceği düşleyemezler, derdi. Bu konuda pek çok konuşma yaptı, yazılar yazdı. Özellikle de, insanlık için değerli olanı korumanın, çocuklarımıza, torunlarımıza aktarmanın, önemli olduğunu düşünür, toplumların ancak bu aktarım ile sağlıklı ve insanca bir gelecek kurabileceklerine inanırdı.

Gerçek bir aydının, sanatçının, halkın aydınlığı, güzel geleceği için savaşmak sorumluluğunu taşıdığına inanırdı.

Berber Muzaffer yeni yıl kartı

Cengiz Bektaş’ın Kuzguncuk Etkinlikleri Devam Edebilir

Kuzguncuk’a müziği, insan sesini, çoksesliliği katabilmek isterdim. Bunu ilkokulda çocuklara mandolin ve gitar dersi verdirerek yapmaya çalıştık bir tarihte. İkimiz de bir Kuzguncuk korosunun oluşmasını çok istedik. Hatta bunun için bir dönem çabaladık da... Umarım bir gün bunu gerçekleştirebiliriz...

Bir şiir ile…

AÇILDI MI KAPI
İÇ DE DUYAR SEVİNCİ
                    DIŞ DA

PENCERE İÇE Mİ BAKAR
                    DIŞA MI
                    BELLİ Mİ

SEVGİ NE YANDAN GELİRSE GELSİN
GİRER İÇERİ


Gönül Bektaş'ın Kaleminden
Cengiz Bektaş'ın Şiirlerinden
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :