"Mimarlığın çok önemsenmesi gereken bir tarafı, organizasyonel yapısı"
05 Haziran 2009
Her ikiniz de mimarlık mesleğine bilerek ve isteyerek mi başladınız?
Nihat Gök: Doğrusu ben iç mimarlığa meyilliydim. Ama babam "Oğlum, bir statik okutuyorlar, mimar oluyorsun. Bu daha iyi bir şey" dedi. Ben de neden olmasın dedim. Zaten benim inanılmaz bir rol modelim vardı: Utarit İzgi. Utarit Bey çok sevilen bir insandı; ben de "Demek mimar olmak lazım" dediğimi hatırlıyorum.
Peki siz Serter Bey?
Serter Karataban: Benim hikayem biraz daha farklı. Birincisi ben, müzik ile haşır neşirdim. Belki de öncelikle şunu söylemeliyim: Bence mimarlığın çok önemsenmesi gereken organizasyonel bir tarafı var. Bunun illa ki şantiye organizasyonu ile de ilgisi yok. Proje koordinasyonu, nasıl başlatılacağı ve yürütüleceği... Bunların hepsi bir organizasyon işi. Biraz Allah vergisi de olabilir; benim organizasyona karşı ilgim ve yeteneğim var. Lisede iken bile okul vakfının tüm büyük organizasyonlarını bir öğrenci olmama rağmen bana yaptırırlardı: Yurtdışı gezileri, büyük davetler, konserler... Organizasyon yeteneğimin, müzik çalışmalarımın, bir şey yaratmak, ortaya çıkarmanın benim için vazgeçilmez oluşu ile bir araya gelmesi, beni mimarlığa yönlendirdi. Ben de elbette biraz da babamın etkisi ile ikna oldum.
NG: Organizatör olacağına mimar ol! (gülüyorlar)
SK: Ahmet San vardı o zaman meşhur.
NG: Benim sınıf arkadaşımdır.
SK: Velhasıl, sıra üniversite sınavı için tercihlere geldi. Bizim zamanımızda bunlar sınavdan önce yapılıyordu. Benim ağabeyim de İTÜ Makine'de okuyordu. Ben de saplantılı bir şekilde İTÜ Makine yazmayı düşünüyordum. İşte babam o noktada "Bak sen şöyle şöylesin; neden mimarlık yazmıyorsun?" dedi. Gerçi ben eminim, ne okusam ilgilenerek, severek yapardım. Ama mimarlık "tam" oldu diye düşünüyorum.Öncesinde bir "çizim yeteneği" de vardı da o da sizi etkilemiş olabilir mi?
SK: Yoktu ama olması gerektiğine çok da inanmıyorum.
NG: Şimdi, çizim yeteneği gerekmiyor ki zaten! Ben DGSA'ya girdiğim de müthiş bir yetenek sınavından geçiyordunuz. Ama kaldırıldı.
Peki sizce iyi mi oldu? Mesela Serter Bey gibi işin organizasyonel yönündeki yeteneği ile ön plana çıkan öğrencilere kapı açıldı diyebilir miyiz?
NG: Çok kötü oldu!
SK: Ben çıkayım isterseniz... (gülüyor)
NG: Sen gelsene benimle bir okula! Durum feci, hakikaten öyle. Hocalarda da var bu. Bazı hocalar öğrencilerle bilgisayar başına oturuyor; projeye burada bakıyor, düzeltiyorlar. Hayatında eline cetvel almamış bir mimar olabilir mi? Her şeye bilgisayardan bakıyor; büyütüyor bakıyor, küçültüyor bakıyor. Ama hiç 1/50 ölçekte çizmemiş!
SK: Adamın ölçek mevhumu olmadığı için bir bina çizdiği zaman orada ne, nereye, nasıl gelecek, oran-orantı bi'haber oluyor. Bunu ofiste biz de yaşıyoruz bazen.
Ama Mimar Sinan bu konuda çok despottur diye konuşulur...
SK: Artık değil.
NG: Evvelden öyleydi; bilgisayar çizimleri kabul edilmiyordu. Ama artık öyle bir noktaya gelindi ki, bilgisayarsız çizim olması mümkün değil. Bu kez de sistematiği kaybettik.
Hoca ile Öğrenciyi Bir Araya Getiren Fores'in Öyküsü
Bir Mimarlık Bürosu Bir Akustik Firmasını Nasıl Doğurdu?
Çalışanlarından Team Fores
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Bu İçeriğe Yorum Yazın