Adnan Öztrak Salonu
Sinema Tiyatro Müzesi ve Sanat Kitaplığı'nın kuruluş öyküsünden önce Türker İnanoğlu Vakfı (TÜRVAK) hakkında detaylı bilgi vermem daha doğru olacaktır. Müzemiz 10 senedir aktif olarak çalışıyor ancak her şey TÜRVAK'ın 1996 senesinde kuruluşuyla başladı.
Vakfın kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı olan Türker İnanoğlu, kendisinden sonra 50 yıllık sinema geçmişindeki kazanımların, üretimlerin bir tarafa dağılıp gitmemesi açısından bir vakfın bünyesinde toplamak istedi. Bunun temel nedeni; şu anda kendi yaşıtı ya da çağcılı olup bu mesleği sürdüren hiçbir yapımcının mevcut olmayışıydı. Sonuç olarak gördü ki mesleklerinin en hızlı dönemlerinde bile üretilmiş olan hiçbir şey doğru dürüst ortalıkta yok; bu bir afiş parçası, uzun metrajlı bir film ya da önemli bir belgeler toplamı da olabilir. Bunu önlemenin tek yolu; bütün bu ürünleri bir vakıf bünyesinde toplamak ve dolayısıyla sonsuza dek orada saklanmasını sağlamaktı. Çünkü telif haklarının günümüzdeki anlamıyla yasalaşmadığı dönemlerde ‘eski yapımcılar' olarak adlandırdığımız kişiler ellerindeki bütün üretimlerini mülkiyet haklarıyla birlikte elden çıkardılar, bir kere elden çıkartılanları ise geri almak mümkün olmuyor. Bunu önlemek için, kaba tabirle bu kazanımların har vurulup harman savrulmaması amacıyla, 1996 yılında TÜRVAK kuruldu. Ben de bu dönemlerde Vakfın kuruluş çalışmaları içerinde bulundum.
Adnan Öztrak Salonu
TÜRVAK'ın kuruluş amaçlarından biri de sinema sektörü çalışanlarına destek olabilmek…
Bildiğiniz üzere vakıfların çeşitli amaçları var, TÜRVAK, dışarıdan nakdi gelir temin eden bir vakıf değil, sosyal işlevleri olan bir vakıf. Türkiye koşulları kapsamında düşünecek olursanız her şeyin emekten ve çalışandan yana olmadığını görürüsünüz. Hatta hiçbir şey değil… Bu sonuçların en gözle görülür biçimi ise sinema sektöründe. Sinema sektöründe çalışan insanlar, özellikle kamera arkasında çalışan ya da küçük rollerde oynayan insanlar, hem böyle bir eğitimden geçmemiş oldukları için, hem bu alanda yeterli altyapıya sahip olmadıkları için hem de başka çeşitli nedenlerden ötürü Adana'daki pamuk tarlalarında çalışan yurdun dört bir yanından gelen mevsimlik işçiler gibi hizmet görürüler. Bunların arasında bazen sivrilen, birçok filmde oynayan sanatçılar da olabilir ama ‘suya yazılan yazı' gibi sonsuza dek kalamazlar; SSK ya da BAĞKUR gibi sosyal güvenceleri de olmadığı için belli bir çağdan ve yaştan sonra aranmazlar, sorulmazlar. Bu nedenle de bir takım zorluklar içine düşerler. Vakfın temel amaçlarından biri de buydu: kimsenin gözüne bunu sokmadan mümkün olduğunca el altından, gizlice bu kişilere katkıda bulunmak. Aslında devletin sunması gereken olanakları bir şekilde Vakfın sunmasıydı.
Vakfın bu anlamda diğer bir amacı eğitime yatırım yapmaktı. Sinema sektöründe büyük bir profesyonel çalışan açığı vardır; İletişim Fakülteleri genelde eğitimlerini hep nazariyat üzerine veririler. Bu fakültelerden mezun olan arkadaşlar, sinema sektörü çok hızlı tempoda çalışmayı gerektiren bir sektör olduğu için, yaz stajlarında hiçbir eğitim gerektirmeyen bir takım işler yaparlar ve bir şey öğrenemeden stajlarını doldururlar. Vakıf, bu duruma bir çözüm getirebilmek için 1998 senesinde 1 yıllık bir sertifika programıyla tamamen uygulamalı bir eğitim veren Sinema Televizyon Okulu'nu açtı.