TURVAK, 2010 senesinde Kavacık'tan Beyoğlu'na taşındı. Söz konusu mekan değişimi nasıl bir etkiye neden oldu?
Kavacık, 2. Köprü'nün hemen çıkışında bulunan, aslında erişilebilir bir yer… Kavacık'a Etiler'den, Levent'ten ve Maslak'tan da sinema müşterilerimiz geliyordu çünkü bir köprü geçişi mesafesindeydi. Ancak Kavacık çok bilinen, yürüyerek sirküle olan bir yer değil, mekanın ağırlıklı kullanımı ise iş merkezi odaklı olduğu için akşam nüfusu gerçekten az. TURVAK'ı ziyaret eden bütün devlet bakanları, belediye başkanları kısacası aklınıza gelen bütün resmi zevat, eski sanatçılar ve konuklarımız bu müzenin mutlaka Beyoğlu'nda bir yere nakledilmesi konusunda bizi yönlendirdiler. Zaten amacımız da buydu çünkü Vakfın kurucusu Türker İnanoğlu, eskiden Beyoğlu'nda bulunan Vakko binasının köşesinde yer alan bir hana sahipti ve orada Erler Film'in faaliyetlerini sürdürüyordu. Ancak 70'li yılların olumsuz koşulları nedeniyle bu binayı elden çıkarıp, Nişantaşı'nda bir yere nakloldu. Tabi aklı fikri Beyoğlu'ndaydı, daha sonra Vakfın yönetim kurulu kararlarıyla da Beyoğlu'na, şu an hizmet vermekte olduğumuz bu binaya taşınıldı.
"Bizi sorgulayan, eleştiren, gördükleri eksiklikleri tamamlamamız için bizi uyaran, bilinçli bir çevre ile karşılaştık"
Kavacık'tan Beyoğlu'na taşınmamız çok büyük değişikliğe neden oldu. Kavacık'ta bulunduğumuz dönemde her gün sinemalarımızın duyurularını yapıyorduk ancak açık konuşmam gerekirse; Kavacık, beklentilerimize çok da cevap vermiyordu, yeterli değildi. Burası ise çok farklı… Bence bunun temel nedeni; hedef kitlemiz olarak tanımladığımız kuşağın dışında genç neslin de buraya ilgi duyuyor olması. Çünkü Türk sineması bizim için nedir? Akşamları rehabilite olmak için ya da "Ah, neydi o eski günler!" nostaljisini yaşamak için bir vasıtadır. Ama burada gördük ki o dönemleri yaşamamış olan genç nesil buraya çok büyük bir ilgi gösteriyor. Bu bizim için çok ümit verici, çok hoş bir şey. Üstelik "Geçiyordum, uğradım" şeklinde değil. Bizi sorgulayan, eleştiren, gördükleri eksiklikleri tamamlamamız için bizi uyaran, bilinçli bir çevre ile karşılaştık. Bununla birlikte yaşları belli bir olgunluğa ulaşmış Yeşilçam'ın en sıkı dönemlerini yaşamış olan konuklarımız da var. Yolu Beyoğlu'na düşen ve burayı gören herkes bir şekilde buradan yararlanıyor. Buranında bir süre sonra bize yetip yetmeyeceğini bilmiyoruz çünkü 13 yıldır durmadan bir takım malzemeleri topluyoruz mümkün olduğunca eskileri, geçmişi yansıtmaya çalışıyoruz. Bütün malzemelerimiz gün be gün çoğalıyor ve gerçekten gelenler de şaşırıyorlar.
TÜRVAK açılış töreninden...
Buraya olan ilgi gerçekten Kavacık ile kıyaslanamayacak kadar fazla. İlk günler durum analizi yapmak amacıyla giriş ödentisi almadık Ancak ilk günden itibaren müzeyi ziyaret edenlerin sayısı günlük 250-300 kişiyi buldu. 250-300 kişiyi nereye sığdırabiliriz, kime yardımcı olabiliriz, kime bir şey anlatabiliriz diye düşündük ve giriş ödentisi uygulamaya karar verdik. Belli bir ödenti karşılığı giriyor olmaları bu izdihamı önledi. Bununla birlikte ödenti koymamızın bir diğer nedeni; "Ben müze gezmek istiyorum" diyen bir kitlenin müzeyi geziyor olması. Bunu Antonioni'nin bir filminde görmüştüm; Roma'nın meydanında yaz günü ortalık kavruluyor. Bir papaz kilisenin önüne çıkmış "Gelin, tanrının evinde dua edelim" diyor ve herkesi içeri davet ediyor ancak kimse gelmiyor. Birden gökyüzü bulutlanıyor ve inanılmaz bir yağmur yağmaya başlıyor, bir anda kilise tıklım tıkış doluyor. Yağmur dinene kadar. Bu anlamda bu sahne güzel bir örnek, şimdi müzeyi bilinçli olarak seçen kişiler geliyor. Bu da bizim için mutluluk verici.
Bu sürece 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı da dahil oldu ve katkı sağladı. Beyoğlu Belediyesi için zaten bu bir prestij projesiydi, Belediye de bu anlamda kolaylıklar sağladılar ve biz 30 Aralık itibariyle buranın resmi açılışını yaptık. 2 Ocak'tan itibaren de ziyaretçilerimize kapılarımızı açtık.
Bu binanın bir diğer özelliği ise ‘Dar Film' adı altında film sektörüne çok uzun yıllar hizmet vermiş bir firmanın kullanmış olduğu bir bina olması.