TAKSİM MEYDANI
Cumhuriyet'in ilk yıllarına kadar yerleşim, İstiklal Caddesi üzerinden Taksim'e uzanıyordu. Bugünkü meydandan sonrası ise kelimenin tam anlamıyla kırsaldı. 1920'lerde Taksim Meydanı oluşturulmaya başlandı. Taksim'e meydan kimliği kazandıran ilk yapı olan Cumhuriyet Anıtı, 1928 yılında bugünkü yerine konmuş. Üzerindeki yontular, İtalyan heykeltıraş Pietro Canonica, çevre düzenlemesi ise mimar Giulio Mongeri tarafından yapılmış. Anıtın bir yüzünde Kurtuluş Savaşı'nı, diğer yüzünde Cumhuriyet Türkiye'sini betimleyen heykeller yer alıyor.
*
TAKSİM MAKSEMİ
İstiklal Caddesi'nin hemen başlangıcında, pek dikkat çekmeyen sekizgen planlı, sivri külahlı küçük bir yapı bulunuyor. Bir zamanlar Taksim çevresine su dağıtımı buradan yapılırmış. İşte suyun buradan "taksim" edilerek dağıtılması nedeniyle bölge Taksim adını almış. Maksemin bir yüzünde bulunan istiridye desenli çeşme, dönemin Padişahı II. Mahmut'un adıyla anılıyor. Diğer yüzündeki kitabe üzerinde yazan "Her şeyi sudan yarattık" anlamındaki ayet dikkat çekici. Suyun toplandığı depo kısmı bugün İstanbul Belediyesi'nin "Taksim Cumhuriyet Sanat Galerisi" olarak hizmet veriyor.
*
AYİA TRİAS (AYA TRİADA) KİLİSESİ
Taksim Meydanı'na hakim konumdaki kilisenin inşası 13 Nisan 1867 yılında başlamış ve 1880 yılında tamamlanarak hizmete açılmış. Daha önceleri burada bulunan mezarlık içindeki ahşap Ayios Yeoryios Kilisesi'nin yerine yapıldığı biliniyor.
Yapım yılının Tanzimat Dönemi'ne rastlamış olması kilisenin mimarisini etkilemiş. O yıllara kadar Osmanlı İmparatorluğu'nun gayrimüslim ibadethanelere getirdiği kubbe yasağı, Tanzimat Dönemi'nin görece özgür ortamında aşılabilmiş. Böylece Bizans Mimarisi'nin kubbe anlayışı bu kilisede yıllar sonra vücut bulmuş. Ayia Trias, Hıristiyan Ortodoks inancında "Baba", "Oğul" ve "Kutsal Ruh"tan oluşan "Kutsal Üçlü"yü ifade ediyor.
*
AĞA CAMİ
Galata Saray-ı Hümayun Mektebi'nin bir parçası olarak, Galatasaray Hamamı ile birlikte düşünülüp inşa edilen caminin yapım yılı 1594. Orijinal halini önemli ölçüde korusa da, zaman içinde pek çok yapısal değişiklik geçirmiş.
Ağa Cami en önemli değişime II. Mahmud tarafından 1834 yılında yaptırılan yenileme çalışmaları sırasında uğramış. Geçmişte kiremit kaplı çatısı, 1934 yılında kurşun kaplanmış. Caminin cephesindeki sade görünümün tersine iç mekanı oldukça süslü. Belki de dış görünüşten çok, iç güzelliğin ve zenginliğin önemli olduğuna vurgu yapılmış. Caminin şadırvanı Mimar Sinan eseri olup, Okmeydanı'ndaki Sinan Paşa Camisi'nden getirilerek buraya konmuş.
*
ÇİÇEK PASAJI
Daha önce burada bulunan ünlü Naum Tiyatrosu 1870 yılında yanınca yerine, 1876 yılında Çiçek Pasajı inşa edilmiş. İlk adı "Cité de Pera" olan, 24 dükkan ve 18 daireden oluşan pasaj, İstiklal Caddesi ile Balıkpazarı'nı birbirine bağlayacak şekilde tasarlanmış.
Çiçek mezatlarının burada yapılması ve pasajda bulunan birkaç çiçekçi dükkanından dolayı pasaj, Çiçek Pasajı adını alarak günümüze kadar bu isimle gelmiş.
İlk yıllarında pasajda Levy'nin gözlükçüsü, Aramyan'ın tütüncüsü, Temapulos'un saatçisi, Köleyan'ın kuaförü, Yorgo'nun meyhanesi, Hacı Hristo'nun kuyumcusu, Olga'nın güzellik enstitüsü gibi dükkanlar bulunurmuş. 1930'lu yıllarda Degüstasyon Lokantası, pasajın çehresini değiştirmiş ve pasajın bugünkü kimliği ortaya çıkmış.
Pek çok sanatçının uğrak yeri haline gelen pasajla ilgili Orhan Veli şu dizeyi yazmış:
"Canan ki Degüstasyon'a gelmez
Balıkpazarı'na hiç gelmez."
*
ST. ANTOİNE KİLİSESİ
İstiklal Caddesi üzerinde Ortaçağ yapılarını hatırlatan ön cephesiyle dikkat çeken St. Antoine Katolik Kilisesi, bölgenin en bilinen kilisesi. İnşasına 1906 yılında başlanan kilise, maddi sıkıntılar nedeniyle 1912 yılında tamamlanabilmiş.
Kilisenin bulunduğu yerde daha önce Beyoğlu'nun ünlü mekanı Concordia Tiyatrosu varmış. Gotik mimarinin en güzel örneklerinden olan kiliseyi, İtalyan mimar Giulio Mongeri, Latin Haçı planına göre tasarlanmış. Kiliseden bağımsız olarak kurgulanan ve cepheleri ana caddeye bakan altı katlı ve iki blok halinde inşa edilen apartmanlar kiliseye gelir sağlamak için yapılmışlar.