"Tarlabaşı ve Fener-Balat Türkiye'de bir ilk"

02 Aralık 2010

Tarlabaşı ve Fener-Balat yenileme projelerinden de biraz bahsedebilir misiniz?

Nilgün Kıvırcık, meslek camiasından tanıdığımız bir arkadaşımız ve bu projelerin koordinatörü olarak görevlendirildi. Bu bölgelerde alışılagelmişin dışında bir metotla sıra dışı projeler elde etmek istediler. Belirli bürolar arasından, bu konuda daha önceden deneyimleri olan 7–9 büroluk bir portföy oluşturuldu. Her iki bölgede de yer alan tek ofis ise Sepin Mimarlık. Bize torpil geçmişler (gülüyor). Kanımca, her iki projede de asıl amaç, farklı mimarların eserleri ile "mimarlık sergisi" gibi bir mahalle/bir bölge yaratmak. Bunun Avrupa'da da pek çok örneği vardır.

Mahalle ölçeğinde planlanmadığından, ada bazında farklı tipte projeler oluşturulacağı için de çok eleştirildi zaten…

Tabi o bölgede bu işlerin yapılması çok kolay değil. Biz 3,5 yıldır bölgede çalışıyoruz. İnanın bugüne kadar en çok vaktimizi alan projeler Tarlabaşı ve Fener-Balat'tır. İşin uzamasından dolayı "nereden girdik bu işe" dediğimiz günler çok oldu. Çünkü rölöveleri, restorasyonları, restitüsyonları bitmek bilmiyor. Binlerce problemle karşı karşıyasınız. Danışmanlar ve diğer disiplinlerle bu bölge üzerine yapılan araştırmalardan neredeyse 500 sayfalık bir kitap elde edildi.

Mahalle ölçeğinde planlama, her büronun ve bu saydığım disiplinler ile Koruma Kurulu'nun da katıldığı çok uzun bir tasarım sürecinde belirlendi. Her büro kendi adasına çalışırken, mahalle ve bölge ölçeğindeki tasarımlar da şehir plancıları, sanat ve mimarlık tarihçileri, sosyologlar ve diğer disiplinlerden uzmanlarla günlerce tartışılarak geliştirildi. Bu, Türkiye'de bir ilk, dünyada da çok az rastlanan bir örnek.

Şu anda projedeki son durum nedir? Süreç tekrar hızlanmaya başladı mı?

Projenin avan projesi kurul tarafından bundan uzun bir süre önce onaylandı. Projenin uzun sürmesinin sebebi, çok problemli bir bölge olması. O kadar tehlikeli yerler ki, bazen can güvenliğinizi bile tehlikeye sokacak durumlar olabiliyor. Ayrıca elinizi sürseniz üzerinize yıkılıyor. Pislik, rutubet her türlü olumsuzluk orada. Öyle ki rölöve için bazen 5–6 defa ziyaret ettiğimiz evler var. Rölöveyi teslim ediyorsunuz. Koruma Kurulu'na gidiyor. Orada incelenip Kurul'a girmesi zaman alıyor. Bu süreç işi uzattıkça uzattı. Bir de çok göz önünde olan bir proje olduğu için, kimse sorumluluk almak istemiyor ve her şey ince elenip sık dokunuyor. Mükemmel rölöveler ve restitüsyonlar yapmamıza rağmen birtakım müdahaleler süreci uzatabiliyor.

Böyle olunca proje artık bizim açımızdan ekonomik değerini de yitirmeye başladı. Öyle bir aşamaya geldik ki, bu bütçeyle projeye devam etmemiz zorlaştı. Yeni yılda projenin hayata geçmesi hedefleniyor. Aldığımız duyumlara göre bölgenin %70'inden fazlasının mülkiyet sorunu çözülmüş.

Peki, Fener-Balat projesindeki son durum nedir? Tarlabaşı projesinin avan projeleri bir sergi vasıtasıyla kamuoyu ile paylaşılmıştı ama Fener-Balat konusunda daha az bilgiye sahibiz.

Avan projeler yapıldı, rölöveleri hazırlıyoruz. Ama orada henüz bir faaliyet yok.

Tabi iki proje de farklı belediyelerin sorumluluğunda, dolayısıyla farklı dinamikler söz konusu olabilir.

Sulukule meselesi, Fener-Balat sürecini biraz durgunlaştırdı diyebiliriz. Ama Tarlabaşı farklı bir bölge ve mutlaka gerçekleştirilmesi gereken bir proje. Kent merkezinin bir anlamda kurtuluşu. Bir yanda Taksim İstiklal Caddesi var, bir yanda ise çöküntü bölgesi halindeki Tarlabaşı. İstanbul gibi büyük bir şehir bunu kaldıramaz. Burayı mutlaka sağlıklı bir hale getirmek lazım. Ama yolu, yöntemi nedir derseniz, bunlar bizim dışımızda olan şeyler. Biz meseleye önce mimar olarak bakıyoruz. Tabi ki bir çevreci, bir korumacı gibi farklı perspektiflerimiz de var, ama arkamızda bıraktığımız birikimimiz ve ismimiz nedeniyle, zaten güvendikleri için bizi bu projeye dahil etmişler. Biz de konuya yeteri kadar hassas yaklaşıyoruz ve bunu çok önemsiyoruz

Ama gerek kat planları gerekse gabariler bayağı değişikliğe uğruyor. Dolayısıyla çok da korumacı bir proje denilemez aslında.

Bunun onayını Kurul veriyor, biz de projemizi o yönde geliştiriyoruz. Binaların rölövelerini, restitüsyonlarını her şeyini hazırlamışız. Eğer binanın kendisi kalabiliyorsa, o konuyla ilgili statik raporlar da yeterli ise biz onu zaten aynen koruyoruz.

Kendi adanızı bu bağlamda değerlendirebilir misiniz? Yani sizin adanızdaki binaların böyle mi ele alınması gerekiyordu? Belli izinler verilmiş olabilir ama bunu etik buluyor musunuz?

Böyle ezbere, "entel dantel" şeyler benim pek değer verdiğim duruşlar değil. Bunun nasıl yapıldığını size önce proje üzerinde anlatmam gerekli. Biz adamızı çok farklı bir yaklaşımla ele aldık. Mevcut olan gabarileri birleştirerek sadece tescilli olmayan binaları yeniden yorumladık, fakat burada da mevcut gabarileri geçmedik. Adamızdaki 11 metrelik diyagonal topoğrafik farklılığı avlu tarafında değerlendirerek emsali artırma yoluna gittik. Yani şu anda dışarıdan baktığınızda ne görüyorsanız her şey o yükseklikte kalmıştır. Buradaki tasarımımızdan gurur duyuyoruz.


Yavuz Selim Sepin ile
Mimari Ekip ile
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :