Gayrimenkul firmaları için çok sayıda proje ürettiğinizi görüyoruz. Bu çerçeveden baktığınızda nasıl bir değerlendirmede bulunursunuz?
Son dönemde bir davetli yarışma kültürü oturdu. Bu hem hoşuma gidiyor, hem de mantıklı buluyorum. Bu sayede insanlara kendinizi ve fikrinizi basit bir şekilde anlatıyorsunuz. Daha sonra belli ilkeler çerçevesinde karşılıklı anlaşabilirsek projeye devam ediyoruz. Bu yolla kazandığımız pek çok proje oldu. Şu anda Başakşehir'de bir konut projesi yapıyoruz.
Peki davetli yarışmaya çağrılmanızı ve bu işleri almanızı sağlayan referans projeniz hangisi oldu?
Florya'da yaptığımız, E5'e cephesi olan Avrupa Konakları ve Eroğlu Ekşinar Konakları'nın çok avantajı oldu. Tasarıma başlarken kendimizi sınırlamadık, tabi işveren de bizi bu konuda destekledi.
Avrupa Konakları
O projelerin ikisi de son dönemdeki projelerimize olumlu birer referans oldu. Çünkü görünen bir yerde; insanlar satış ofisine girdikleri zaman ismimizi görüyor ve bize ulaşıyorlar. Artık işverenler projeleri araştırıyor çünkü çok fazla rekabet var. Projeye başlarken mimarın önemi çok büyük. Herkes bunun farkında...
Eroğlu Ekşinar Konakları
Portfolyonuzda müşteriyi takıma dahil etmekten bahsediyorsunuz. Tabi ideal olan o ama Türkiye'de bu ne ölçüde sağlanıyor?
Biz sağlayabiliyoruz. Çok büyük işlerde de müşteriyi işe dahil etmeye çalışıyoruz. Ofisimize çağırıyor, projeyi birlikte yapıyoruz. Bazen işverenin kendisi geliyor bazen de yardımcılarını gönderiyor. Son yaptığımız projede, dört işverenle muhataptık; dört ortaktan oluşan iki şirket… İşverenlerin dördü de inşaat mühendisi, sektörden gelen insanlar. Bir aylık çerçeve içerisinde 2-3 günde bir biraraya geliyoruz. Buluşmalar genelde bizim ofiste oluyor. Yaptıklarımızı birlikte tartışıyor, artıları eksileri konuşuyoruz. Son kararı bize bırakıyorlar ama onlardan aldığımız fikirleri mutlaka tasarımımıza dahil ediyoruz. Çevre koşullarını çok iyi biliyor, yapı teknolojileriyle alakalı bilgiler veriyorlar. Bu da projelerin daha kaliteli, daha uygulanabilir olmasını sağlıyor.
Projelerin tasarım aşamasında işverenlerle çok sık görüşürüm. Bence bu onların da hoşuna gidiyor, işin içine biraz daha girmiş oluyorlar. Aksi halde doğrudan "ben bunu beğenmedim" ya da "bu olur ama şurasını değiştirelim" dediklerinde, bu sefer sert müdahaleler geliyor. Bu da benim ve ofisimin hoşuna gitmiyor. Belli bir emek verdikten sonra işin yapılmaması ya da revize olması ekip olarak moralimizi bozar. Dolayısıyla böyle bir yol izliyoruz.