MesutT: Sizi İstanbul'a taşınmaya iten ne oldu?
MehmetK: Ben zaten İstanbul'da yaşamak istiyordum. Aklımda hep bu vardı. O dönem henüz askere de gitmemiştim ve artık sınırdaydım, bir şekilde askerliğimi yapmalıydım. Bunun, harekete geçmek için iyi bir eşik olacağını düşündüm. Evlenmeye karar verdim ve herşey daha da netleşti. Sonrasında İstanbul'a geldik ve Ertuğ ile ortak olarak şirketi burada sürdürmeye karar verdik.
ErtuğU: Ben önce Antalya'ya gitmeye karar vermiştim. Orada 9 ay tam da bir şeyler yapmadan yaşadım. İstanbul'a gelmek için beni harekete geçiren ne oldu tam hatırlamıyorum, belki biraz da sürüklenerek oldu. Zaten Mehmet ile birlikte çalışmaya başlamamız da bir yıl sonrasını falan buldu.
MesutT: Ankara ve İstanbul arasında hep bir çekişme vardır. Ankaralılar İstanbul'da yaşayamaz, İstanbullular Ankara'da. Siz ne düşünüyorsunuz?
MehmetK: Olur mu hiç? Özellikle Ankara'dan yaşamak için İstanbul'a gelen o kadar çok insan var ki...
ErtuğU: Ben Ankara'yı da ODTÜ'yü de çok severdim. Antalya'yı da, İstanbul'u da seviyorum. Ama İstanbul korkusu denilen şeyi biliyorum. Büyüklüğü, ulaşım sorunu gibi bildiğimiz farklılıklar dışında başka bir fark olabilir mi?
MehmetK: Ben, o ‘bildik farklılıklar' nedir, onu da bilmiyorum.
ErtuğU: Büyüklüğü falan işte.
MehmetK: Büyük olunca ne oluyor ki? Hadi trafik daha çok.
ErtuğU: Bir de ortasından deniz geçiyor, karşıya geçmek için vapurlar dışında ancak iki seçeneğiniz var.
MehmetK: Bu karşılaştırma bana biraz abartı gibi geliyor: "Orası büyük şehir".
ErtuğU: Örneğin elektronik bölümünden birkaç arkadaşım, İstanbul'a geldiler ve büyük şirketlerde çalışmaya başladılar. Buradan nefret ediyorlar. Ama öyle bir hayatları var ki nefret etmemeleri olası değil. Çalıştığı yer Yeşilköy'de ama Ataşehir'de oturuyor. Niye taşınmadığını sorduğum zaman Anadolu yakasını sevdiklerini söylüyorlar. Kendine böyle bir hayat tasarlarsan şehrin ne suçu var ki?
MehmetK: Ankara'yı, İstanbul'u bir paradigma olarak görmek çok yapılan bir şey. Evet şehir değiştirdiğiniz zaman elbette bir mahrumiyet yaşanıyor; okul arkadaşların başka yerlerde oluyor, komşuların değişiyor, bazı akrabalarından uzaklaşıyorsun falan. Ama bu Ankara'ya, İstanbul'a çok güçlü zihniyetler atfedip onları çarpıştırmayı gerektirmiyor. Herkes, her yerde yaşayabiliyor.
FilizY: Ankara'nın gerçekten daha düzenli bir hayatı, daha farklı bir havası var. Belki de İstanbul daha kontrol dışı, daha ele avuca sığmaz olduğu için böyle bir çıkarsama yapıyoruz.
MehmetK: Bence eskiden böyleydi. Hakikaten Ankara'yı belirleyen bir bulvar vardı, hiyerarşisi belliydi, ara caddeler ana cadde gibi davranmaya çalışmıyordu. Ama İstanbul öyle değil. Büyük olduğu için bin çözüm üretilmeye çalışılıyor. O nedenle bir Ankaralı İstanbul'da çok şaşırabilirdi. Ama şimdi Ankara'da da ara caddeler ana cadde gibi çalışabiliyor. Ben, aradaki farkın azaldığını düşünüyorum.
MesutT: Büroyu açtığınızda nasıl bir mimarlık ortamı buldunuz Ankara'da?
MehmetK: Amerika'da Gehry'nin ofisinden sonra başka bir büroda çalışmıştım ve orada elle çiziyordum. Geldiğimde, kimsenin elle proje çizmediğini farkettim. Ben de, açıkçası 'high tech' bir ortama geldiğim izlenimine kapıldım.
ErtuğU: Aslında bu durum Türkiye'den bağımsız düşünülebilir mi? Türkiye'de nasıl bir mimarlık ortamı varsa, orada da öyle bir mimarlık ortamı vardı.
FilizY: Ankara Fuarı'na katıldığımız zaman, oradaki mimarların başka bir kurguları olduğunu gördük. Onlar sadece iş almak, işlerini yapmak istiyorlar.
ErtuğU: Ama şu andan bahsediyorsunuz.
MehmetK: O zamanlar bir Mimarlar Odası ve yarışma tayfası vardı; ki hala var. Şimdi İstanbul da dahil oluyor ama eskiden Ankara daha baskındı yarışmalar konusunda. Yarışma derken, yarışma Mimarlar Odası üzerinden çıkıyor ve çoğunda devlete iş yapıyorsunuz. Ankara bürokrasinin merkezi olduğu için, bürolar daha çok devletle iş yapıyordu. O zamanlar, bu perestroyka sonrası yeni yeni oralardaki ülkelerde iş yapılmaya başlanmıştı ve bence Ankara öncüydü bunda.
MesutT: Bürolar arası diyalog nasıldı?
MehmetK: Özellikle bu yarışmalar nedeniyle, iyi bir iletişim olduğunu düşünüyorum ben. Hatta belki de İstanbul'dakinden daha iyi bir iletişim olduğu bile söylenebilir.