Kavramsal çerçevesinin açıklanmasından itibaren tartışmalarla konu olan 11. İstanbul Bienali'nin, uluslararası sanat çevrelerine ve basına açıldığı ilk gün (10 Eylül 2009), Artrepo 3'te oradan oraya koşuşturan Hırvat küratör kolektifi What, How & For Whom'un üyelerine, sergi alanın muhtelif köşelerinde ve farklı zamanlarda mikrofon uzattık.
Pınar Öğünç'ün Radikal Cumartesi için küratör ekiple yaptığı söyleşiye düştüğü notta olduğu gibi küratörler, kendi adlarına değil de WHW adına cevap verdiklerini söyledikleri için cevapları derleyerek, istekleri üzerine WHW imzasını attık.
İşte Mimarizm'in soruları ve WHW'nin cevapları:
Bienal, basına ve dünya sanat çevrelerine kapılarını açtı. Neler hissediyorsunuz?
Çok heyecanlıyız. 2 yıl süren, uzun bir hazırlık döneminin ardından, İstanbul'da böyle pozitif bir enerjiyle karşılanmak bizi mutlu etti.
"1929'daki Büyük Buhran'dan bile daha büyük" diye tanımlanan 2008 krizinin etkilerini dünya hala atlatamamışken, "İnsan Neyle Yaşar?" diye soruyorsunuz?
Krizler, 1980'lerin başında neoliberalizm ile kendini yeniden inşa eden kapitalizmin doğasında var. Bu, bienal için bizim doğrudan çıkış noktamız olmadı, ama anlatmak istediklerimizi insanlara daha kolay anlatmamıza yardımcı olacak. Çünkü "kriz" son yıllarda dünyada yaşananların somutlaşmış hali. Dolayısıyla "İnsan neyle yaşar?" sorusu, krizin söz konusu olduğu bu dönemde daha büyük önem taşıyor. Çünkü sürekli tekrar eden krizler bize yeni dünya düzeninin kötü taraflarını gösteriyor.
Neden Brecht?
Amacımız Brecht'e duyulan ikonik saygıyı bugünlere taşımak değildi. Biz sadece onun sorduğu soruların bugünkü cevaplarına bakmak istedik.
Kültür mirası, politika, toplumsal ilişkiler ve ekonomi dünyadaki pek çok bienalin ilgisini çekmiyor. Bu bienal ise direkt olarak bunlarla ilgileniyor ve bunları birbirleriyle ilişkilendiriyor. Biz sanatın sağlayabileceği bir politika ile ilgileniyoruz. Politik bir derdi olmayan bir iş bile aslında politiktir, sistemin içindedir. Dolayısıyla sanatın insanları harekete geçirecek bir güce sahip olduğunu düşünüyoruz.
Peki, sizce insan neyle yaşar?
İnsan, tutarlı bir politik program dahilinde yaşar ve o program da sosyalizme dayanmalıdır. Sosyalizm başarısız olmuş olabilir, ama nostalji değildir. Ve biz ekonomik anlamda da sosyal anlamda da sosyalizmin yararlı olacağına ve gelmesi gerektiğine inanıyoruz.
Koç sponsorluğu altında bu söyleminizi somutlaştırmanız çelişki mi sizce?
Öncelikle biz konumumuzun farkında olmaya çalışıyoruz: evet, sistemin bir parçasıyız, ama sistemi haklı çıkaracak işler yapmıyoruz. Sisteme muhalifiz, fakat "sistemin tamamen dışındayız" oyunu oynamıyoruz.
What, How & for Whom (Ne, Nasıl ve Kimin için), yani biz hep bu üç temel soruyu soruyoruz. Biz bu bienalin küratörleri olmasaydık da, kamuya ait küçük bir galeride çalışsaydık da ekonomik döngünün içinde olacaktık. Biz sadece bienalde ve yaptığımız bütün işlerde de bunu saklamıyoruz.
Bizce Brecht'i tartışan bir toplum, tartışmayan bir toplumdan daha iyi bir noktadadır. Bize göre Brecht, ana akım bir sergide yer aldığından dolayı değerinden bir şey kaybetmez.
Bienali gezen insanların, sonrasında bir takım siyasi hareketlere katılmalarını hayal etmedik biz. Sadece sanatın o insanların algılarını açabileceğini düşündük ve onların estetiğe odaklanmış sanat eserleri ile karşılaşmayı beklerken basit ve öğretici bir mesajı olan bir sergi ile yüzleşmelerini istedik. Bu soruyu bütün topluma sordurarak onları cevap aramaya itmek istedik.