Çankaya Üniversitesi Yeni Kampusu

mimarizm.com / 28 Haziran 2017
Erkal Mimarlık imzası taşıyan Çankaya Üniversitesi Kampusu'nda, yapılar arasında yaratılan iç boşluklar ve sürprizli dış mekân dizileri ile yayaların kullanacağı adalar planlanmış. Arazinin farklı kotlara oturan çok hareketli doğasının da yardımıyla adalar arasındaki bağlantıları sağlamak için yapıların kendilerinden yararlanılmış.

Ülkemizde çoğu yeni üniversite yapılaşması, henüz kullanıcısı bulunmayan topluluklar için tasarlanmak durumunda kalmaktadır. Çankaya Üniversitesi ise hali hazırda bütün fakülteleri ile eğitim veren, yaklaşık 7.000 öğrencisi bulunan ve kendine özgü kültürü oluşmuş bir kurum ve topluluk halinde iken yeni bir kampus oluşturma ve kademeli olarak taşınma hedefine girişmiştir. Bu amaçlarla Yukarıyurtçu mevkiinde seçilen alan Ankara’nın hızlı gelişim gösteren yeni bölgelerinden birinde bulunmakta ve çevresindeki TOKİ konutları ile aynı karayolu bağlantılarını paylaşmaktadır. Çevresinde kamusal yaşantıyı destekleyen tesislerin eksikliği hissedilirken, Üniversite’nin yakın çevresi için bir çekim alanı görevi üstleneceği açıktır. 

Planlanmasına 2007 yılında başlanan kampusun yapımı aşamalar halinde gerçekleşmektedir. 2011-2012 eğitim yılında Hazırlık Okulu, üç fakülte, Rektörlük, Kütüphane ve Sosyal Tesisler ile eğitim ve öğretim başlamıştır. Hali hazırda yaklaşık 60.000 m2’lik kullanım alanı hizmettedir. 2015 yılından başlayarak kampustaki kullanım alanını 80.000 m2’ye çıkaracak bir planlama doğrultusunda yeni yapıların tasarımı ve inşaatı sürmektedir. Yurt Yapıları, Spor Merkezi ve Kongre Merkezi yapıları kampusun sosyal yaşantısını destekleyecek programlar olarak düşünülmüştür ve 2017 sonunda bu aşamadaki tesisler kullanıma açılmış olacaktır. Çankaya Üniversitesi 1997 yılından bu yana eğitim çalışmalarını sürdürdüğü Balgat Kampusu’ndan aşamalı olarak bütün birimleriyle Yeni Kampus’a taşınmaya devam edecektir.

Arazi ve Master Plan

Yeni kampusun arazisi, Karayolları Genel Müdürlüğü’ne ait bir stabilize malzeme ocağı olarak uzun yıllar boyunca kullanılmış olmasından dolayı oldukça örselenmiş durumda idi. Oldukça büyük kot farkları ve dik yarlar topografya üzerinde sağlam zemin kotlarına ilişkin belirsizlikler taşımaktaydı. Bu topoğrafya içinde üçboyutlu bağlantılarıyla bir kampusun yerleşebilmesi için zemin sürekliliğini gözetecek yönde müdahaleler planlandı. Arazinin genel analizi sonucunda tutarlı ana platformların saptanmasının ardından, bu platformlarda yer alabilecek ön yerleşim hacimleri planlandı. Master planda yapılaşma, ana platformlara ait çok kapsamlı bir jeolojik araştırma sonucunda belirlendi.

Bütün bu çevresel veriler ve kompakt bir yapılaşma hedefinin baştan saptanmış olması nedeniyle oldukça yoğun zemin kullanımı gerekiyordu. Bu nedenle yapılar arasında iç boşluklar ve sürprizli dış mekân dizileri ile yayaların kullanacağı adalar planlandı. Arazinin farklı kotlara oturan çok hareketli doğası da kullanılarak adalar arasındaki bağlantıları sağlamak için yapıların kendilerinden yararlanıldı. Böylece yapıların iç dolaşım ağının, kampus içi dolaşım ve erişim ağının kendisi olması hedeflendi.

Bu ilke uyarınca ortaya çıkan üçboyutlu erişim ağı arazinin farklı kotlarını birbirine bağlarken yapılaşmanın kullanılmasını gözetiyor. Değişik program elemanları bu matrise kenetlenerek yapılaşmayı oluştururken, kampus içi yeşil ve açıklıkları da yaratabiliyor. Yapıların farklı kotlara oturan alt katlarının çoğunlukla derslikler ve laboratuvar gibi toplu yaşantıyı kurgulayan mekânlarca kullanılması kot ilişkilerini canlı bir biçimde işletecek bir ilke olarak benimsendi. Bunun yanısıra bölümler ve bürolar gibi programın özel olan kısımları ise üst kotlara doğru yükselerek kendi alt yaşantı birimlerini oluşturacak şekilde yerleştirildi.

Yapılaşma Niteliği ve Kampus Esnekliği

Kampus erişim ağı, önümüzdeki dönemlerdeki gelişim sırasında ortaya çıkacak yeni yapılaşmayı kurgulamak amacına yönelik olarak yumuşak bir belkemiği oluşturmaktadır. Fakülteler bölgesinde bu bağlantılar yapılar ile çok katlı olarak kullanılsa da, öteki bölgelerde zemin düzlemini boş bırakacak şekilde tekil yapılar düzenine kendini bırakmaktadır.

Yapıların birbiriyle bağlantılar kurması aynı yapının ya da yapılaşma dokusunun tekrarı şeklinde değil, mümkün olduğunca farklılaşmalara olanak tanıyan, ancak tutarlılık gösteren bir mimari dil arayışına yöneltmiştir. Bir kampusun yıllar boyunca gelişimini sürdürecek olması ve ülkemizdeki üniversiteler arası dinamik rekabet ortamının varlığı yapılaşmanın boyutlarının ve biçiminin öngörülmesini neredeyse olanaksız kılmaktadır. Böylece kampus yapılarının hepsinin yapılacağı yılların tekniklerini izlemeleriyle farklılaşacakları öngörülebilir. Bu nedenlerle farklılaşmaya ilk aşamalardan yer verilmesi kaçınılmaz olmuştur.

Bu nitelikleriyle ortaya çıkan yapılardaki yaşantının bütüncül bir üniversite deneyimi sağlaması hedeflenmiştir. Üniversite’de eğitimi verilen pek çok birimin birbirini görecek ve etkileşim noktalarını artıracak şekilde yakınlaşması ana ilke olarak gözetilmiştir. Tesislerin planlanmasında ortak olarak kullanılacak program elemanları merkezi biçimde konumlandırılmıştır. Böylece iç mekânların günboyu kullanımı önemli bir veri olarak değerlendirilmiştir.

Mimari Özellikler

Yapılar birbirleriyle farklılıklar gösterse de genel tasarım ilkelerine uyum sağlamaktadırlar. Aşırıya ve gösterişe kaçmayan bir malzeme seçimi ve kullanım alanlarının dolaşım alanlarına oranı ile tutumluluk aranmıştır. Yalın malzeme kullanımı renk seçimleri ile çeşitlendirilmiş, olabildiğince iç mekânlarda saydamlık amaçlanmıştır. Kompakt bir yapılaşma ile işletme giderlerinin azaltılması amaçlanırken, yapıların yerleşimi ile aktif sistemlerdeki enerji yükünün azaltılması yoluyla sürdürebilirlik aranmıştır.

Bağlantı akslarının kesişim noktaları başta olmak üzere toplanmaya olanak tanıyan mahaller oluşturulmuş, ancak en başat iç toplanma yerinin fakülte yapılarının merkezinde yer alan Ortak Kullanım Alanları yapısının koridoru olması istenmiştir. Bu koridor üzerinde yeme-içmenin yanısıra farklı fakültelerin ortaklaşa kullandığı amfiler gibi tesisler de bulunmaktadır.

Fakülte yapılarının farklı boyutlar isteyen hacimlerinin bağlantı akslarına eklemlenmesi ile oluşan hacimsel varyasyon, cephe karakterini çeşitlendirmek için kullanılmıştır. Yapıların zemine yakın katlarında derslikler ve laboratuvarlar bulunurken, üst katlarda öğretim görevlilerinin mekânları yerleşmiştir. Ancak kampus boyunca zemin kotunun değişmesi sayesinde bu yerleşim farklı karşılaşmalara olanak sağlamaktadır. Kütlesel çeşitlenmeler, kot farkları gibi etmenler ile oluşan mekânsal fırsatların her biri yerel bir nod (odak/düğüm) olarak ele alınmıştır: bu şekilde bir yerde bir sergileme alanı ortaya çıkarken, başka bir noktada bir bölüme ait bir teras oluşabilmiştir.

Bu karşılaşmalara ve yerel reaksiyon odaları oluşmasına dayalı iç-dış mekânlar hiyerarşisinin tasarlanmasındaki amaç, üniversite yaşantısının temeli olan “mesleki eğitimin ötesine geçen ve bilginin üretimine ilişkin daha genel bir farkındalık yaratılması” için mekânsal senaryolar üretilmesi hedefinden türemektedir. Fakültelerin ayrı yapılar halinde birbirinden kopuk işlemesi yerine bütün öğrencilerin eğitimini görmedikleri dallara ait üretimler ile de karşılaşmaları için olanaklar oluşturulmak istenmiştir.

Çevresel Nitelikler

Yeşilin kampus içinde etkinliğini artırmak için ağaçlandırma bölgeleri ayrılmıştır. Yapılar arasındaki mekân dizileri de arazinin orijinal topografyasının yaya ve araç kullanımı için yumuşatılmasıyla peyzaj ile zenginleştirilmiştir. Yapılar Ankara’nın karasal iklimi gözetilerek birbirleri ile bağlantılı olacak şekilde kurgulanmıştır. Böylece eğitim yılının çoğunda, kampus içi ulaşımın önemli ve güncel bir kısmı sert dış koşullardan korunmuştur. Kompakt bir leke oluşması aranmış, ancak iri kütleler yerine ince kütleler ve yer yer boşluklarla günışığından ve taze havadan yararlanılabilmesi planlanmıştır. Yapılaşmanın genelde kompakt doğasını noktasal oldukça çok sayıdaki çıkışlarla ulaşılan birbirinden farklı karakterdeki dış bahçeciklerle rahatlatmak düşünülmüştür.

Yapıların oldukça önemli bir kısmı doğu-batı ekseninde uzanacak dar yapılar biçiminde düzenlenmiştir, bu şekilde güney ve kuzey ışıklarından en geniş ölçüde yararlanılması düşünülmüştür. 21. yy’da yeni bir arazi üzerinde kurulan yeni bir kampus olarak Çankaya Üniversitesi’nde, sürdürülebilirlik teknik ve tercihlerini dahil edebilmek için mimari, mekanik, elektrik ve aydınlatma tekniklerine gerçekleşebilir oranda yer vermeye çalışılmıştır. Sürdürülebilirlik düşüncesi, teknik sistemlerin kayıplara kaynak kullanımı yoluyla çözüm getirilmesi yönünde değil, yaşantıyı kurgulayan temel ilkelerde kayıplı tercihlerden uzak durulması yönünde izlenmiştir.


Etiketler
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :