4. Mansiyon; Theodosius Limanı Arkeolojik Alanı Mimari Proje Yarışması

mimarizm.com / 04 Kasım 2020
OfficePAN ve Kolektif Mimarlar tasarımı "Simbiyoz, Ortakyaşarlık" projesi Theodosius Limanı Arkeolojik Alanı Mimari Proje Yarışması'nda 4. mansiyona değer görüldü.

Simbiyoz, Ortakyaşarlık      

Neolitik Dönem

Thesidous Liman tabanı dolgusu altında devam eden kazılar sırasında günümüz seviyesinin yaklaşık 6.30 metre altında Neolitik Döneme dair gömülü mezarlar, ağaç insitu bulguları bulunmuştur. Marmara’nın tatlı su gölü olduğu dönemde kıyıya çok uzak olmayan bugünkü yerinde kurulu olduğu anlaşılan yerleşmeyi çevreleyen alan içerisinde çok sayıda çanak çömlek parçaları, kemik ve taş aletler, ahşap yay ve kürekler ile mezarlar ortaya çıkarılmıştır.

Arkaik, Klasik ve Hellenistik Dönemler

İstanbulun geçmişteki anayerleşim alanının Sarayburnu, Sultanahmet ve çevresi olduğu arkeolojik belgelerle özellikle de bu alanlarda elde edilen döneme ait keramik ve mezar stelleri ile kanıtlanmaktadır.

Yenikapı kazı alanında bu döneme ait çok sayıda olmasada keramik buluntu elde edilmiştir.

Thesidous Limanı

Tarihte ,yeni liman veya limanlar için en uygun alanlar kentin güneyindeki doğal koylardı. Bu koylardan biri de bugünkü Yenikapı bölgesinde yer almaktaydı. “Bualana İmparator Theodosius I (379-395) tarafından yaptırılan liman, imparatorun adından dolayı “Portus Theodosiacus” olarak anılmıştır. Kentin 12. Bölgesinde kıyıda büyük bir girinti yapan koyda kurulmuştur. Yenikapı Arkeoloji kazılarında -1 ile -6.30 metre arasında antik limana ait 35 adet batık tespit edilmiştir. Yenikapı kazılarında elde edilen verilere göre liman 7.yüzyıl sonlarına doğru Lykos deresinin taşıdığı miller sonucu işlevinin önemli bir bölümünü yitirmiştir. Bu durum farklı zamanlara tarihlenen batık boyutlarından anlaşılmaktadır.

100 Ada

Yenikapı kazı alanının batısında kalan günümüzde 100 ada olarak adlandırılan bölgede sürdürülen kazılarda; deniz surları, büyük taş bloklarından inşa edilmiş rıhtım, dalgakıranın bir bölümü gibi limanın karadaki mimarisine ait kalıntılar da bulunmuştur. Bu kalıntılar yerinde korunmaya devam etmektedir. Daha Bizans Dönemi’nde dolmaya başlayan limanın İstanbul’un Türkler tarafından fethedildiği dönemde bostanlık bir alan haline gelmiş olduğunu 15. Yüzyılda İstanbul’u gezen seyyahların seyahatnamelerinden öğrenmekteyiz.  1544-1547 yılları arasında İstanbul’da bulunan Fransız doğa bilimci ve gezgin Petrus Gyllius “İstanbul’un Tarihi Eserleri” isimli kitabında “ eski limanı, bugünkü kazı alanını şöyle betimlemiştir: “Theodosius Limanı, günümüzde Blanka denilen bostanların içindeydi, her yanı duvarla çevriliydi ve yedinci tepenin eteklerinde uzanan Marmara kıyı düzlüğünde yer alıyordu. Liman doldurulmuş, geniş bostanlara yeşillik ekilmişti. Önceleri özellikle Lykos yani Bayrampaşa Deresi’nin taşıdığı alüvyonlarla dolan Liman, işlevini yitirdikten sonra ki dönemlerde de çevresindeki inşaat faaliyetlerinden çıkan hafriyatların döküm alanı olarak kullanılmıştır. Denize doğru olan bölümünün “Laleli Camii’nin yapımı sırasında çıkan hafriyat toprağı ile doldurulmuştur.

Langa Bostanları

Osmanlı döneminde İstanbul’un  meyve sebze ihtiyacını karşılayan en önemli tarım alanlarından biridir. Bölge aynı zaman ailece eğlenme mekanı olarak da kullanılmıştır. Langa kelimesi “Vlanga”dan geliyor. Kelime, Yunancada “dışarı” anlamında kullanılmaktadır. İhtimal, şehir surlarının dışında bir bölgede kalmasından dolayı bu isim verilmiş olmalıdır. Bizans zamanında Yahudilerin, daha ziyade şehir dışında tutuldukları biliniyor. Nitekim Galata uzun bir süre Yahudilerin yaşadığı alan olarak kalmıştı. 13. yüzyılda Langa’ya Yahudiler yerleştirilmişti. Şehir Osmanlıların kontrolü altına girdikten sonra da Langa, mesire yeri olan konumunu devam ettirdi. Evliya Çelebi, İstanbul’un mesire alanlarını sayarken Langa bağlarından da bahseder. Osmanlı Dönemi’nde olduğu gibi, Cumhuriyet Dönemi’nde de Langa Bostanları olarak adlandırılan ve kullanılan bölge, Demokrat Parti zamanında yüz bin kişilik bir şehir stadı yapımının gündeme geldiği de biliniyor. Bu durumun en temel nedeni hem şehrin merkezî bir yerinde bulunması hem de büyük bir kısmının o zamanlarda halen bostan olarak duruyor olması idi. Langa son yıllarda çoğunlukla tek ve iki katlı atölye tipi işyerlerinin ve otopark alanlarının yer aldığı bir alan olarak kullanılmaktaydı. 2004 yılındaki arkeolojik kazı çalışmalarının başlangıcından önce ve devamında bahse konu yapılar istimlâk işlemlerinin ardından yıkılarak kazı alanından uzaklaştırılmıştır. Günümüzde ise Langa kısa bir süre önce Marmaray inşası sırasında yapılan kazılarda ortaya çıkarılan gemileri ile bilinmektedir.

İlkesel Tasarım Kararları

Yenikapı mevcut durumuyla tarihi ve kültürel bir odak olmaktan çok, farklı ulaşım sistemlerinin entegre olduğu bir transfer merkezidir. Kent içi hareketliliğin yüksek olduğu bu merkeze, marmaray-metro geçişleri ile çok sayıda yolcu uğramaktadır. Bu yoğunluk bize alanda önemli bir yaya hare­ketliliğinin varlığını göstermektedir. Ulaşım karakter­inin bu denli kuvvetli olmasına rağmen bu merkez, günlük kent rutini içerisinde sadece hız ve hareket kavramlarıyla bağdaştırılabilecek mekan olarak yer bulmaktadır. Barındırdığı tarihi ve kültürel arka planın okunamadığı, kentsel kurgu içerisinde kentlinin gelip-geçtiği bir kent parçası olmaktan ileri gideme­mektedir. Tasarım cevabını aradığı soru, işte bu gel-geç olma durumu çevresinde yoğunlaşmaktadır, alanın bir ilk-son durak olmaktan öte, kentte bir farkındalık mekanı olarak nasıl kendine yer bulabileceğidir. Alanın barındırdığı tarihi arka planı mekanın her noktasında deneyimleyebilmek ve barındırdığı potansiyeli ortaya çıkarabilmek adına kentsel tasarım ölçeğinde radikal kararlar verme ihtiyacı hissedilmiştir. Yerin geçmişinde var olan birikimin ortaya çıkarılabilmesi adına mevcut atıl yapısal dokunun ortadan kaldırılması ve alanın bütüncül bir bakış ve vizyonla bir arkeopark olarak kente kazandırılması hedeflenmiştir. Arkeopark alanının kentin bütünü ile kurması gereken ilişki marmaray, metro, öneri kültür ve tarih tren hattı ile sağlanabilecekken, yakın çevresi ile kurması ilişki göz önünde bulundurularak Namık Kemal Caddesi’ nin yayalaştırılması önerilmiştir. Alanı Kuzey-Güney ekseninde kat eden cadde, önerilen yaya üst geçidi ile birlikte kıyı bağlantısını da sağlayacaktır. 

  

Laboratuvarlar

Arkeopark alanı içerisinde önerilen laboratuvar yapısı, geçici - taşınabilir bir strüktürel kurgu içerisinde arkeoparkın ortasında konumlanır. Laboratuvar alanlarının ziyaretçi tarafından da deneyimlenmesine olanak verir. 

Ziyaretçi Merkezi

Alandaki tarihi arka planın ortaya çıkarılmasının yanı sıra hali hazırda bulunan aktarma istasyonu karakteri ziyaretçi merkezinin kurgusunda belirleyici rol oynamıştır. Bu bağlamda belirlenen Simbiyoz – Ortakyaşarlık kavramıyla ifade edilen kurgu, metro istasyonu ve kazı alanı ile entegre, birlikte yaşayan bir ziyaretçi merkezi ortaya koyma hedefindedir. Mevcut yaya hareketine eklemlenmeye – bir parçası olmaya çalışan yapı, marmaray – metro geçiş alanının da ziyaretçi merkezi deneyimine katılmasını hedefler. Ziyaretçi merkezi strüktürü, metro istasyonu ve kazı alanı arasındaki perde duvara asılarak alanın tarihine dair elde edilen verileri sergilerken, diğer yönden kazı alanını da izler.


Theodosius Limanı Arkeolojik Alanı Yarışma Projesi / Çizimler - Resim Galerisi

Etiketler
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
  • Samet Yakut 4 yıl önce Güzel bir fikir projesi. Soyut bir projeye yaklaşılmış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :