Aynur Uzdu, Feyza Çınar ve ekibinin, İstanbul Kara Surları Topkapı Kaleiçi Meydanı Kentsel Tasarım Yarışması'nda Satınalma Ödülü'ne değer görülen projesinin önemli bileşenlerinden biri; Surlar’ın tüm bölgedeki varlığına dair bir tasarım vizyonu geliştirmek ve bu vizyona Kaleiçi Meydanı’nı dahil etmek olmuş.
Proje Raporu
MEKANSAL PLANLAMA KARARLARI
Alana Dair Sorgulamalar | Kara Surları’nın mekânsal dinamiği bize ne söyler?
Yarışma alanı olarak tanımlanan Topkapı Kaleiçi Meydanı, İstanbul’un ilk yerleşim bölgesi olan ve yaklaşık 8500 yıllık tarihi boyunca farklı medeniyet ve kültürlere ev sahipliği yaptığı bilinen Tarihi Yarımada sınırlarında yer alır. MS 5. yüzyılda II. Theodosios döneminde inşa edilen yaklaşık 6 km uzunluğundaki bölümün yanı sıra, kuzeyde Tekfur Sarayı’nın duvarları, Komnenos Surları, Anemas Zindanları adı da verilen Blakhernai Surları, erken 9. yüzyıla tarihlenen çift sıra duvar ve Heraklios Surları’ndan oluşan “Kara Surları”nın (Müller Wiener, 2016) da bir kısmını kapsayan bu bölge, bulunduğu konumun tarihi değeri sebebiyle önemli bir hafıza mekanı olma potansiyelindedir. Bugün için Tarihi Yarımada’nın yaklaşık %3,5’i olan 16,5 hektarlık bir alan kaplayan Kara Surları’nın, özgününde, iki ya da üç katlı ve 15 ile 20 metre yüksekliğe sahip olup 50 ile 75 metre aralıklarla inşa edilmiş 96 (1) kule ile korunduğu ve 5’i halk tarafından kamusal olarak kullanılan, 5’i askeri kullanım amaçlı olan, diğer 22’sinin ise işlevsel olarak ne amaçla kullanıldığı bilinmese de kapatılmış olduğu tahmin edilen toplam 32 adet kapıya sahip olduğu bilinmektedir. Bunlardan günümüzde aktif olarak kullanılanları ise 10 tanedir (2). (Göncüoğlu,2011).
Yüzyıllar boyunca Kara Surları’nın etrafında, kent çeperinde yer alan işlevlerin şekillendirdiği ve tarihi mezarlıklar, tarihi bostanlar ve Bizans ile Osmanlı Dönemleri’nden kalan mimari yapılardan oluşan zengin bir kültürel peyzaj (3) oluşmuştur. Surlar ve surları çevreleyen alan, 1600 yıllık tarihi boyunca kentte gerçekleşen çeşitli olay, durum ve kişilerin izleri bu çok katmanlı kültürel peyzajın birer parçasıdır. Tarih boyunca sadece savaşlara mahal olan durağan bir yapısal öğe olmanın ötesinde, surlar, kentin diğer unsurlarıyla da sürekli bir diyalog sağlamış, yaşantıyı vadettiği boşluklarla yönlendirmiştir. Özellikle aktif ve pasif olarak gruplandırabileceğimiz yeşil dokular surların ilk inşa edildiği zamanlardan itibaren bostanlar, çayırlar, mezarlıklar, mesire alanları, bahçeler olarak çeşitlilik göstermiştir. Zamanla depremlerle, demir yolu, kara yolu gibi önemli kent unsurlarının eklenmesi ya da yakınında başka kentsel bir unsurun taşınması gibi son derece hayati kararlarla surlar bazı noktalarda zarar görmüş, zarar gördüğü birçok noktada da hafızasında olan bu kentsel boşlukları yitirmiştir. Kültürel peyzajı var eden unsurlardaki bu kayıplar, bu yerlere atfedilen anlam ve önemin de kaybını beraberinde getirmiştir. 1985 yılında UNESCO Dünya Miras Listesi’ne dahil edilmiş olan İstanbul Kara Surları’nın kültürel miras olarak ele alınmasına ilişkin ilk yasal düzenlemeler, Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde surların korunmasına yönelik düzenlemeler içeren “Asar-ı Atika Nizamnameleri”ne kadar geri gitmektedir (Çorakbaş, 2021). İlk defa 1933-1938 yılları arasında şehir plancısı Henri Prost, Martin Wagner, Herman Elgötz, Jack Lambert, Alfred Agache gibi dönemin önemli isimleri tarafından planlar hazırlanması istenmiş ve bu planlar neticesinde de ilk defa surların 6,5 metre kadar yakın çevresini de kapsayan bir koruma kararından bahsedilmiştir (Özmen, 2019). Ancak İstanbul Kara Surları 1950’lere kadar hiçbir plana tabii tutulmamıştır.
Surlar ve çevresinin kültürel peyzaj olarak ele alınması, surlar kadar mezarlıklar, bostanlar ve endüstri alanları gibi peyzajın diğer bileşenlerinin korunmasına dair bir gerekliliği beraberinde getirir. Bunlardan en kırılgan ve geçici karaktere sahip olan tarihi bostanlar, resmi miras söylemince miras kategorisinde kabul edilmediğinden, koruma uzmanları ve sivil toplum ile alan yönetimi ve ilgili belediyeler arasında uzun tartışmalara konu olmuş, buna karşın 2013 yılından bu yana geçen süreçte tarihi bostanların korunmasına ilişkin paydaşlar arası veya toplumsal bir uzlaşıya varılamamıştır (Çorakbaş, 2021). Yarışma vasıtasıyla tekrar gündeme gelen İstanbul Kara Surları’nın projede ele alınmasında, ilk olarak kaybedilen kültürel peyzajın geri kazanabilmesi amacıyla bölgeye ilişkin paydaşlararası veya toplumsal bir uzlaşı kurma niyeti taşıyan bir fikirden yola çıkılmıştır. Bu hedefe yönelik öncelikle geniş bir tarihsel yelpazede İstanbul Kara Surları’nın tarihi ve çevresindeki unsurlarla beraber varettiği kültürel peyzajın önemli bir parçasını oluşturan yeşil dokuların geçmişi ve bugününe dair incelemeler yapılmıştır.
Sur | Boşluklar, yaşanmışlıklar ve yaşanacaklar
Patikalar ve yol izleri peyzaj içinde insan hareketinin desenini oluşturmaktadır. Ingold’a göre, “bir yere ulaşmak için hiçbir sınır aşmanız gerekmez, fakat bir tür yol izlemek zorundasınızdır” ve yollar olmadan yerler olmaz. Bu yaklaşıma göre surlar, bir sınırdan çok birçok yol ve patikanın tanımlayıcısıdırlar, sur boyunca ve surun içinden geçen birçok yol ve patika bulunmaktadır. Surlar, çevrelerindeki hareketin düzenleyicisi, sağladıkları geçiş noktaları ile kentsel gelişimin belirleyicisidirler (Çorakbaş, 2021).
Araştırmalardan farkedileceği üzere, İstanbul Kara Surları’nın sahip olduğu yeşil dokudan geriye oldukça az bir miktar kalmıştır. Bu durum Tarihi Yarımada’nın kimliği ve yaşanmışlıklarına dair birçok değerin kaybı anlamına gelir. Çünkü kaybedilen yeşil doku, surların ilk inşa edildiği zamanlarda kentin dışında kaldığı gerekçesiyle birçoğu İmparator ve aristokrat ailelere ait olup sonradan kent sınırına dahil edilen ve Osmanlı’dan Cumhuriyet Dönemine kadar kendini gösteren bostanlar, tarım alanları, gülistanlar, mezarlıklar, mesire alanları, çayırlıklar ve geniş bahçelere (4) dair yaşamsal pratiklerin hafızadan silinmek üzere olduğunun bilgisini verir. Çeperi oluşturan bu mekânsal boşluklar, şehrin sıklıkla karşılaştığı kuşatmaların da etkisiyle güvenilir olmadıkları gerekçesiyle uzun zaman boyunca yerleşim göstermemiştir. Bununla birlikte, toplumun ruhsal olarak arınmasına aracılık eden kutsal ve dini bölgelere ev sahipliği yapmıştır; ancak, bostanlar, çayırlar, meydanlar gibi gündelik yaşam pratiğinin önemli parçası olan bazı kültürel peyzaj ögelerinin kaybıyla, alanda bulunan birçok tarihi yapı da görünürlülüğünü yitirmiştir. Surun hafızasında hep olan ve yaşama sunduğu ve şu anda bu katmanını kaybettiği için problem olarak görülebilecek kültürel peyzajın kapsamına giren bir diğer unsur olarak da, Kaleiçi Meydanı’dır. Surun hafızasına kodlanan ve zamanla çevresel parametrelerle bozuma uğrayan mekânsal bir boşluk olduğundan, Kara Surları’nın sadece alandaki sınırına dair değil, tüm bölgedeki varlığına dair bir tasarım vizyonu geliştirmek ve bu vizyona Kaleiçi Meydanı’nı dahil etmek projenin önemli bir bileşenidir.
Eleştiri | Surlar kent peyzajına nasıl dahil edilebilir?
Surların varlıklarını sürdürmeleri için insanların koruma odaklı eylemlerine ihtiyaç vardır. Aynı şekilde, surların varlıklarını sürdürebilmeleri için onları çevreleyen tarihi bostanlar ve mezarlıklar gibi peyzaj öğelerinin de varlıklarını sürdürmesi gerekmektedir. Bu öğeler, birbirini sarmalayarak bütünleyen peyzaj bileşenleridir (Çorakbaş, 2021).
Kara Surları günümüzde yaya olarak boylu boyunca deneyimlenebilecek bir fonksiyona henüz sahip olmadığı gibi, birçok noktada geniş karayollarına eşlik etmek durumunda bırakılmış, kentleşmenin getirisi olan bu koşullar ışığında eski yaşamsal ritüellerine dair bir hassasiyet henüz geliştirilmediğinden, kamunun kullanımına oldukça kapalı bir tektonik halini almıştır. Bu durumlar neticesinde kent merkezi batı yönünde kayarken surlar adeta kent yaşamına yaklaşması gerekirken kent yaşamından uzaklaşmıştır. Sonuç olarak Kara Surları, nüfuzu oldukça büyük olmasına rağmen, erişilebilirliği oldukça düşük, pratikten uzak, durağan bir kent sahnesine dönüşmüştür. Bir meydan önerisi bekleyen Kaleiçi Otobüs Meydanı ise, surun üzerinde taşıdığı ve günümüzdeki aktif olarak kullanılan kapılardan bir tanesine (Top Kapısı) açılır, buranın önemi ise İstanbul’un fethinde Fatih Sultan Mehmed’in bu kapıdan geçmiş olmasıdır. Surları kent peyzajına dahil etmenin bir yolu, kaybettiği peyzajdan “bostan” kültürünü bugünün koşullarında (hem bostanın bugünkü anlamı, hem de surların mekânsal koşullarının bu yoruma ne kadar el verebileceğine bağlı olarak) yeniden yorumlamak olarak görülmektedir. Bu amaçla tasarım kararı olarak, meydan önerisi beklenen alanda her şeyden önce surun var ettiği ve kendisinin de suru var etmeye devam edeceği ve tarihsel hafızadan gelen “bostan”ın alana yeniden eklemlenmesi önemli bulunmuştur. Bu noktada proje aracılığı ile surlardan bir kent peyzajı yaratmak hedeflenirken yeşil bir meydanın olabilirliği sorgulanır. Meydan önerisi bekleyen alan, varlığını sura borçlu olduğundan sadece bir mahalle meydanı olmanın ötesinde, bir kamusallaşmanın mekânsal sorumluluğunu da taşır hale gelebilir.
Ayrıca, Ingold’un kültürel peyzaj ve bu kültürel peyzajın parçalarından biri olan surlara atfettiği patika kavramına da dayanarak, kullanıcının izlerinden o yere ait yaşamsal pratiğin “patika” aracılığıyla işaretlemesi de bir diğer önemli tasarım parametresidir. Bu “patika/lar” aracılığında:
- kolay erişim ve farklı modlarda hareketlilik ile desteklenmiş meydana açılan davetkâr bir kent dokusunun oluşturulması;
- gündelik hayatın akışı içinde, yaya geçirgen alanların yaratılması;
- hem kentin mevcut dokusu, hem de tariflenen odak alanlar ile güçlü erişim bağlantılarının (yaya bağlantıları, bisiklet ve yeşil akslar) sağlanması;
- Kara Surları boyunca kesintisiz bir yaya / bisiklet aksı oluşturulması;
- geçişler üzerinde farklı seyir, bakı, dinlenme, performans, çocuk oyun noktaları vb. kullanım alanları oluşturulması hedeflenmektedir.
Bu noktada surun üzerindeki tüm kapıların bulunduğu noktalarda aynı tasarım fikriyle jenerikleşen meydanların önerilmesine karar verilir. Bu fikre göre surların kimliğindeki, bir sınırdan çok birçok yol ve patikanın tanımlayıcısı olma hali yeniden canlandırılır. Surlar ancak böyle bir kararla hafızasında olduğu gibi çevrelerindeki hareketin düzenleyicisi, sağladıkları geçiş noktaları ile kentsel gelişimin belirleyicisi haline gelebilecektir, tıpkı patikalar gibi.
Üst Ölçek Kararları | Surlara Kaybettiği Kentsel Boşluklar Nasıl Geri Kazandırılabilir?
Sur dibindeki niteliksiz yapılaşmalar temizlenip, kaybettiği yeşil doku ve üretken peyzaj ona geri kazandırılırken, bu kazanımın kullanıcı tarafından aktif bir katılıma dönüşmesi için sur hattı boyunca bir yaya köprüsü yapılması ve bu köprünün de aynı fikirle jenerikleşen yeşil meydanlarla bütünleşerek çağdaş bir kültürel peyzaj oluşturması ve suru kent yaşamına yeniden kazandırması hedeflenir. Tasarım bu noktadan sonra her parçasıyla Ingold’un kültürel peyzaj tanımıyla temellenen ve bahsi geçen “patika” kavramsallaştırmasıyla da problemlere çözüm arar. Bu fikir sur dibinde varlığını sürdüren kültürel, tarihi, kent belleğinde yer edinen yapıların korunmasını desteklerken, vasat durumda olan ve surların kamuya açılmasını engelleyici yapılaşmanın bölgeden temizlenmesini de öngörmektedir; aynı zamanda yerel yönetimin çeşitli etaplarla farklı aşamalara getirdiği Millet Bahçesi önerilerine de eklemlenerek, yumuşatılmış kentsel boşlukların alana eklemlendiği bütüncül bir yaklaşım hedeflenmektedir. Yarışma alanının merkezi konumu ve yaygın alanı sayesinde düşeyde ve yatayda mevcut kentsel dokular ve tarihi yapılar ile etkileşimde olmak; sur duvarını tarihi İstanbul’u ayıran bir sınır değil, çevresindeki boş alanları sayesinde toplanma alanı sağlayan bir potansiyel olarak değerlendirmek hedeflenmektedir.
Kaleiçi Meydanı | Kültürel Peyzajda Yeni Bir Patika
Üst ölçek kararlarında, kültürel peyzajın bir parçası haline gelmesi planlanan bütüncül senaryoya göre yeşil bir meydana dönüşecek olan Kaleiçi Meydanı, hem kentsel ölçekte, hem mahalle ölçeğinde kullanıcısına aktif bir katılım sağlayacak çağdaş bir meydan önerisidir. Kent morfolojisinde bir meydan olmadan önce bir bostan pratiği olduğunu hatırlamak, bu meydandaki üretken peyzajın, bölgenin tarihi ile zamansallık bağını kuracağı düşünülmüştür. Bölgedeki Gazi Ahmet Paşa Cami ve Külliyesi, Beyazıt Ağa Camii, Nigoğayos Ermeni Kilisesi ve diğer tarihi eserleri buluşturan bu alan, her şeyden önce yeşil bir kent boşluğu olarak yorumlandığından görünürlüğünü yitiren bu eserlerin görünürlülüğünü de arttıracağı düşünülmektedir. Patika kavramsallaştırmasıyla kent peyzajına katılacak bu alan, Tarihi Yarımada’daki avlulu ev kimliğinin kentsel ölçekte çağdaş bir yorumuna benzer. Sulukule Caddesi, Bican Yokuşu ile beraber yayalaştırılması planlanan bu kentsel peyzaj, parçası olduğu Tarihi Yarımada kimliğinin niteliklerini meydana bakan mevcut binalardaki zemin kat fonksiyon değiştirme, cephe yenileme ve kamuya bu binalardan alan açma fikirleriyle tasarıma yansır. Hafızasında olan gündelik yaşam pratiklerinin izleri, yeşil dokuda patikaları oluşturur, bu patikalar kesiştikleri noktalarda büyüyerek meydanlaşır. Bu yaklaşımla, en çok kesişmenin olduğu bölge büyüyerek patikanın doğal izleri, meydanın sınırını tanımlayacaktır. Sura en yakın noktada büyüyeceği düşünülen bu meydan izinde -Kaleiçi Meydanı’nda-, farklı etkinliklerin gerçekleştirilebileceği önerilir. Burası, esnek kullanım imkanlarını sağlamak amacıyla, yakınında yer alacak destek-servis birimleri (satış birimleri, kafe, sahne-dekor-tezgah vb. depo olanları, wc-lavabo vb.), yardımıyla da belli günlerde bostan ürünlerinin satıldığı bir Pazar alanı, belli günlerde Sergi, Konser ve Sinema alanına dönüşmeye müsait hale gelir. Sur kapısından gelen aksı karşılaması ve sura yakınlığıyla sur ile doğrudan kurduğu ilişki onu tasarımın ana meydanı şeklinde belirginleştirek bir etkinlik alanına dönüştürür. Ayrıca organik yaya izleriyle şekillenen tüm patikaların kesişimiyle oluşmuş diğer meydancıklar ise, oyun havuzu, geçip gitme, buluşma, bekleme gibi pratiklere el verecek şekilde kendi fonksiyonunu kendileri bulacaktır. Yaşanmışlıklar ve yaşanacaklar arasında zamansal bir bağ kurması hedeflenen bir senaryo kurgulanmaya çalışılmaktadır. Ayrıca bu senaryoyu mekânsal açıdan beslemek üzere, alanı kuşatan zemin katlarda önerilen geri çekilmelerle meydana ve bostana açılan üretim ve öğrenme pratiğini destekleyecek yenilemeler ve işlevler de öngörülmektedir. Bu yenileme ve işlev önerileri, tasarlanan kentsel peyzajın birer parçasına dönüşerek, birbirleri arasında mekânsal diyaloglar kurar.
Kültürel Peyzajın Sabit Parçaları | Odak Alanlar Kültürel Peyzajın Nasıl Tekrar Birer Parçası Olabilir?
Hafızasındaki en güçlü mekânsal boşluk olan “bostan”ı kazanarak, geçmişle zamansal ve kültürel bir peyzaj bağı kuran Kara Surları, Ingold’un “kültürel peyzajı üreten unsurlar arasındaki hiyerarşisizlik” tanımlamasına göre, çevresindeki her bileşenle (kullanıcı, mevcut binalar, öneri ticari ve rekreatif alanlar, surlar vb.) iletişime geçmeye başlar. Bu iletişim, eskiden sadece bostancılara açık olduğundan pasif yeşil bir peyzaj unsuru olarak “bostan”ı, günümüz koşullarında kamusallaştırarak, yönetimsel ve mimari taktiklerle her kullanıcının katılımcılığına açar, aktif bir yeşil alana dönüştürür. (Buradaki taktikler, Mimari ve Peyzaj Raporu’nda daha detaylı bir şekilde anlatılmaktır.)
Topkapı Tramvay Geçidi
Surlar 10. Yıl Caddesinin bir yakasını oluştururken, Topkapı Kültür Parkı ve yanındaki mezarlıklar, Panoroma Tarih Müzesi, mezarlıkların devamındaki endüstri bölgeleri, belediyeye ve diğer kurumlara ait yapısal örüntüler diğer yakadadır. Kamusal peyzaj kullanımı için anlamlı olan bu yeşil açık alanlar ve kamusal yapılar, 10. Yıl Caddesi ve D-100 karayolu gibi yoğun trafik taşıyan iki arterle çevrelendiğinden Kara Surları’ndan kopuk haldedir. Topkapı Mahallesi ile mahalleye ait unsurları ve ulaşım olanaklarını bu yoğun arterlerin üzerinden birbirine bağlayan platformlar her ne kadar yayaya ait olsalar da, kültürel bir peyzaj öğesi olarak değerlendirelemeyeck kadar niteliksiz durumdadır. Topkapı Tramvay Üst Geçidi de, Topkapı ve diğer yakayı birbirine bağlayan bu tanımsız boşluklardan birisidir. Tasarım, Kara Surları ve yakın çevresine kültürel peyzajı geri kazandırma hedefinde olduğundan, yoğun trafik alan arterler üzerinden yaya bağlantısı sağlayan bu geçitleri de problemselleştirir. Buradaki gündelik yaşam pratikleri irdelendiğinde, Topkapı Tramvay Geçidi’nin altında otobüs durakları vardır, bu duraklardan kullanıcı geçidin üzerine merdivenlerle ulaşarak ya parkın çeperinden dolanıp, tasarlanmamış tali yollardan D-100 ile Panoroma Tarih Müzesi'ni birbirine bağlayan diğer bir yaya geçidine (burası Topkapı durağıdır ve iki önemli tramvay hattına bu geçitten geçiş vardır: 1- Kabataş-Bağcılar Tramvay Hattı, 2-Topkapı-Mescidi Selam Tramvay Hattı) ya da direkt Topkapı Üst Geçidine çıkarak, Topkapı-Mescidi Selam Tramvay Hattı’na (burası Fetihkapı Tramvay Durağı’dır.) ya da diğer yönde kalan Kaleiçi Meydanı’ndan Topkapı Mahallesi’nin içine bağlanır. Mevcut hayat akışı ve önemli noktalar arasında bağlantı kuran Topkapı Tramvay üst geçidinin yaya akışını alması ve önemli ulaşım akslarının kesişim noktası olması potansiyeli korunmuş olup, mekânsal anlamda Kaleiçi Meydanı ve Topkapı Kültür Parkı ile bütüncül bir yaklaşımla tekrar ele alınarak, kullanıcı için mekânsal değerini artırmak hedeflenmiştir. Buna yönelik mevcuttaki tramvay duraklarındaki kot farkından doğan güvensizlik ve peyzajdan kopukluk düzenlenerek, geçite surun var ettiği ve suru var edecek bir kentsel boşluk olarak “bostanlaştırma” fikri üzerinden bir yeşil bir doku tanımlanır. 6 km boyunca kapıların olduğu noktalarda genişleyen aktif-yeşil peyzaj burada genişleyerek ve diğer yakadaki parkla daha güçlü bir bağlantı kuracaktır.
Topkapı Kültür Parkı
Arazinin yakın çevresinde olduğu halde, mevcut konumunda Kara Surları ile ilişkisi oldukça zayıf olan bu park, D-100 Karayolu ile 10. Yıl Caddesini birbirine bağlayan aktif yeşil doku grubunda olması beklenen ancak mevcuttaki kullanımında sert zeminin yoğunlukta olduğu, içerisine araç servisi alan ve de kullanıcıya etrafındaki çitli yapısı nedeniyle de zengin bir katılım vadedemeyen geniş bir alandır. Çevresinde pasif yeşil dokuyu oluşturan mezarlıklar arasındaki tek aktif yeşil doku potansiyeli olan bu park da projede tekrar ele alınmıştır. Etrafındaki sınırlayıcı unsurlardan arındırılarak, mevcut yeşil dokusunda sağlanacak bitkilendirme çeşitliliği ile, hem taşıt trafiğinin getirdiği gürültü ve görece tozdan arınmış, hem de içinde yer alan mevcut yapıların uygun birimlere tahsisi ile kültürel işlev alanlarının zenginleştirilmesiyle (çocuk atölyeleri ve kütüphanesi, özel eğitim/kariyer destek ve staj ofisleri, ibb sürekli sergi ve sanat galerileri, data merkezi, özel hobi/ar-ge/kuluçka merkezleri vb.) korunaklı bir koru içinde insan ölçeğinde bir etkinlik kampüsü olması hedeflenmiştir.
Mevcut durumda tali yollardan tekinsiz ve trafiğin gürültüsüne eşlik ederek bu lokasyona temas eden kullanıcıya, tasarımda daha kestirme, güvenli ve trafikten yalıtılmış geçiş rotaları önerilir. Bu geçiş yolu, tasarımda temel kavram olarak ele alınan “patika” ve “kültürel peyzaj” değerleriyle örtüşen, Topkapı Tramvay Geçidi’ndeki Tramvay duraklarıyla birleşen, parkın hafızasındaki izi de kullanarak form alan, yer yer yeşil dokuya temas eden, yer yer yeşil dokudan yükselerek karşısındaki Kara Surları’na bakış veren bir yaya köprüsüdür. Bu yaya köprüsünün etrafına kullanıcı, hayvanlar ve doğadaki tüm canlılar için bir ekosistem yaratılması hedeflenmektedir. Bu ekosistemin bir parçası olarak ele alınacak yaya köprüsü, içinde yer verilecek noktasal rekreatif (çocuk oyun alanları, ses oyuncakları, çayır, seyir, oturma-dinlenme birimleri vb.) mekânlar sağlayarak parkın içine dağılır. Parkın içindeki havuzun izi yeniden yorumlanarak ve altyapısı sürdürülebilir ilkelerle yeniden düzenlenen yeni bir havuzla daha kullanılabilir hale getirilir.
Yarışma kapsamında tasarlanacak sınırın dışında kalsa da önemli bir potansiyel olarak görülen bu yeşil doku, tasarım kurgusuna ait bütüncül senaryonun bir parçası olduğundan, bir tasarım kılavuzu önerisi ile projeye eklemlenir.
Kendi ülkemizde ve dünyamızda şahit olduğumuz felaketlere yönelik, bu yeşil alan, herhangi bir afet anında kullanıcıya sığınma alanları sunabilmesi, yerel yönetimin ileriye dönük ulaşım projelerinden biri olan Kazlıçeşme-Söğütlüçeşme ve İncirli-Söğütlüçeşme Metro Hatları’nın bir durağının bu parkın içerisinde yer bulması da park için getirilecek öneri tasarım kılavuzunun önemli bir parçasıdır.
Panoroma Tarih Müzesi-Eski Otogar
Kent belleğinde önemli bir yeri olan bu mekanın, projede mevcut halindeki gibi korunması ancak – Kabataş-Bağcılar Tramvay Hattı ve Topkapı-Mescidi Selam Tramvay Hattı’nı üzerinde taşıyan ve D-100’deki metrobüs güzergahından gelen ya da o güzergaha diğer yönden dahil olmaya çalışan kullanıcı için yaya platformundaki duraklar ve yeşil dokunun tekrar ele alınması, bitki yoğunluğunun gerekli yerlerde arındırma ve/veya artırmalarla yeniden ele alınarak düzenlenmesi önerilir.
Topkapı Belediye Tesisleri
Kaleiçi Meydanı’nın yanında sur ve yerleşim dokusu arasındaki boşluktan Millet Caddesi’ne bakan Topkapı Kütüphane’sinin arka tarafıyla diyalog kuran bu alandaki kullanım pratikleri, surla topoğrafik ve mekânsal ilişkisi ve peyzaj niteliği açısından potansiyelli görülmüş ve yerel yönetimin Millet Bahçesi 5. Etap Projesi mahalliyle aynı alanda olması sebebiyle, alanda halihazırdaki kullanım değerleri de göz önünde bulundurularak, hafriyat gerektirmeyen ve tasarlanması planlanan Millet Bahçesi ile mevcut pratikleri birleştiren hafif müdahaleler önerilir. Belediyeye ait olan tesisin kapalı hacimlerinin kullanım imkanlarının artırılması, alanda yaya ve bisikletli erişimin artmasıyla gereksizleşen otopark alanlarının kaldırılması ve bu alana cephe veren mevcut yerleşimdeki binaların özellikle zemin kotlarında yapılacak yeni fonksiyon önerileriyle, bu alanın da meydan tarafından daha erişilebilir ve görünür olması önerilir.
Tipolojik Çeşitlilik
Sanat tarihi raporuna ve literatüre göre sur içi-sur dışı bağlantısının dışına itilen ve işlevsiz bir kapı haline dönüşen, nasıl bir doku sergilediği ve zaman içerisinde geçirdiği değişim tam olarak bilinemeyen ‘Top Kapısı’nın açıldığı alanda, bugün mevcut bulunan yapı stokunun neredeyse tamamına yakınının 1960’lardan sonra inşa edilmiş binalardan oluştuğu; dolayısıyla, Topkapı civarındaki yapı karakterinin yaklaşık 50 yıllık süreçte bütünüyle değiştiği söylenebilir. 1980’lerde sur dışındaki alan muhtemelen Trakya Otogarı’nın da etkisiyle düzensiz ve kontrolsüz bir pazar yerine dönüşürken, gerek otogar alanı gerekse sur dibi günümüzde fonksiyon değiştirmiş ve sosyal ihtiyaçlara dönük daha sağlıklı bir fiziksel görünüme kavuşmuştur. Sur içinde İETT otobüslerinin de manevra alanını oluşturan meydanın Yenibahçe (Vatan Caddesi) tarafındaki eğimli yamaçları, daha çok konut bölgesi olarak şekillenir. Millet Caddesi tarafında ise az sayıda konut yer almakla birlikte meydanın çevresi ve ara sokaklar üzerinde çok sayıda orta ve düşük derecede otelin bulunması dikkat çekicidir. Tüm bu yerleşim bilgilerine ek olarak, bölgede çok sayıda anıt ve tarihi yapı bulunmaktadır. Bunlara ek olarak hem odak alanda hem de biraz daha uzak çevrede çokça önemli eğitim ve sağlık yapısı bulunur. Yapı çeşitliliğine dair bu analizler, kullanıcı kitlesinin oldukça geniş olduğunun ve tasarım önerisinin bu geniş kullanıcı kitlesini kapsayıcı nitelikte ele alınmasını ortaya çıkarır. Aktif yeşil bir peyzaj oluşturma ve sonrasında kullanıcının gündelik yaşam pratiklerinin izleriyle patikalaşan ve patikaların kesiştiği noktaların yeşil peyzajda genleşmesiyle meydanlaşan bölgede olabildiğince az yıkım yaparak, sürdürülebilirlik ilkeleri dikkate alınarak kurgulanacak cephe ve zemin kat fonksiyonlaşmaları önerilir. Tarihi ve anıt eserlerin görünürlüğünü engelleyen niteliksiz yapılar yıkılır ve yeşil peyzajla, görsel kirlilik oluşturmayacak aydınlatma ve tanıtım amaçlı kentsel (pano, rota izi, kiosk vb.) donatı önerileriyle bu yapıların görünürlüğü artırılır.
MİMARİ RAPOR
Mimari Ölçekteki Kararlar | Cephe, Malzeme, Mevcut Kütlere Yeni Fonsiyon Atama, Yeni Kütle Önerisi
Ingold’un “kültürel peyzaj”la temellendirdiği “patika” kuramıyla tüm ölçek kararları verilmeye çalışılan projede, olabildiğince az yıkım ve çok katmanlı ve kullanımlı onarım yapılmaya çalışılır. Alana mimari ölçekte bir ziyaretçi merkezi, eski belediye tesisinin yeni ihtiyaçlara göre ve meydanın projedeki mimari karakterine uyumlu bir şekilde yeniden ele alınması, sur hattı boyunca sura eşlik edecek hafif strüktürlü erişimi sürekli ve kot farklarını aşmayı kolaylaştıracak şekilde ele alan yaya köprüsü, tramvay duraklarından Topkapı Kültür Parkı’nın sonuna kadar uzanan bir saçak ve bu saçağın altından devam eden bir yaya geçidi, katılımcı pratiklerin sürekliliği ve etkinliklerin organizasyonu için mevcut binalardan birinin zemin katının belediyeye ait kapalı bir hacime dönüştürülmesi, zorunlu araç girişini gerektiren durumlar haricinde tamamen yayalaşmış ve rekreatif mekânlarla sokağı canlandırması niyetinde olunan Bican Yokuşu’nu meydanla buluşturan noktada, mevcutta Kaleiçi Parkı’nın bulunduğu yere Tarihi Yarımada’nın kimliğini ve kararkterini yansıtan kalıcı ve geçici bir pazar alanı önerilir.
Mimari ölçekte verilen bu kararlardan ziyaretçi merkezi mevcutta bulunan niteliksiz bir binanın yerine önerilir. Ziyaretçi merkezi önermedeki amaç, Kara Surları ve Tarihi Yarımada’nın kimliği hakkında kullanıcıyı bilgilendirebilecek bir yapının alanda yer almasını sağlamaktır. Bu yapı, surlarla meydan arasındaki köşe parselde konumlanarak sura ve meydana direkt açılır. Millet Bahçesi 5. Etap olarak yerel yönetim tarafından projelendirilmiş alanın tasarımda önerilen patika fikriyle ele alınmasıyla, yoğun yeşil dokulu ve ağaçlıklı bir park alanına dönüşen sur dibindeki mekâna yakınlığıyla, surun hatırasını yaşatacak ve sanatsal etkinliklere ilham olacak yapısını görünür kılacak ilişkilenmelerin hayalini taşır. Meydana bakan binalar oldukça eski ancak hala kullanılabilir durumda olduğundan yıkmak yerine güçlendirilerek yenileme önerilir. Bu yenilemede zemin katlarda arkadlar oluşurken, sosyal, ekonomik ve ekolojik sürdürülebilirlik ilkeleri dikkate alınarak, konutlar için mantolama üzeri sıva yenileme ve tabela kirliliğinden arındırma, cephe açıklıkları, malzemeleri ve cepheye eklemlenen klima gibi donatıların organizasyonu için çeşitli öneriler getirilir. Alanda bulunan otel ve yurt gibi ticari değer taşıyan mevcut yapılarda ise metal perfore delikli cephe kaplamaları gibi görüntüyü kesmeyen ancak gerekli yalıtımlara imkan sağlanması önerilir. Ayrıca bu mesh vb. perfore materyallerin, zemin düzlemindeki bitkilendirmenin cepheye tırmanmasını sağlayacağı ve dokuyu cephelere taşıyarak buradaki tipolojinin konutlardan ayrışmasını da sağlayacağı düşünülmüştür. Bican Yokuşu’ndan gelen ticari pratikleri meydana “pazar alanı” olarak taşıyan bölgede, Tarihi Yarımada’nın kimliğini yansıtan hediyelik eşya ve çeşitli organik ürünlerin satıldığı pazar alanı da kültürel peyzajın alandaki bir diğer unsurunu oluşturur.
Meydan Kullanım Stratejisi ve İşletme/Etkinlik Yönetimi | Katılımcı Pratikler, Dijital Uygulama Önerisi
Alana yüklenen katılımcı bir pratiği gerektiren bostanlaşma ve farklı etkinlikler için kullanımına ihtiyaç duyulan masa, sandalye, sergi panosu, tente gibi elemanların yönetimi, işletmesi ile ilgili kararların sürdürülebilirliği için hem toplanma-performans için hem de gerektiğinde bahsedilen tefrişlerin depolanması için yerel yönetime ait kapalı bir hacim gereklidir. Bu hacim için ise en uygun yer mevcut kullanımda muhtarlığın da yanında yer alan mevcuttaki bir yapının zemin katının dönüşümü olmuştur. Burası bostanların kiralanması, üretken peyzajda, eğitici peyzajda ve etkinlik meydanında yapılması planlanan etkinliklerin organizasyonu ve üretimin devamlılığı için bir konseyin oluşturulması ve bu konseyin ihtiyaç duyacağı toplantıların da yapılacağı bir merkez mekan olarak hayal edilir.
KENTSEL PLANLAMA RAPORU
Bağlantılar, sur ölçeğindeki yayalaşmalar
Cumhuriyetle birlikte İstanbul imar planı için çalışan Elgötz ve Agasch (Şehirci-Mimarlar) surların korunması ile ilgili öneriler getirmişler; ancak esas çalışmalar 1935 yılında Henry Prost tarafından başlatılmıştır (Aydemir & Arabacıoğlu, 2003). Bu planlamalara göre İstanbul Kara Surları’nın boydan boya yeşil alanlar içine alınması, 500 metre batıda, 80 ila 100 metre doğu tarafında olmak üzere inşaat yasağı kararları alınmıştır. Prost planının sur boyu yeşil tecrit alanı önerisi, öneri projedeki sur ölçeğinde alınan kararların referans noktasını oluşturur. Kara surları boyunca önerilen yeşil doku aktif kamusal bir kent boşluğu olarak önerilir ve bu boşluğu sur boyunca örgütleyen bir kurgu hayal edilir. Halihazırda 5 etap olarak yerel yönetim tarafından projelendirilen Millet Bahçe’leri öneri projenin kurgusuna dahil olacak şekilde korunurken; yalnızca 5. etap Millet Bahçesi Projesi yeniden yorumlanmıştır. Bu karara göre tüm sur çeperinde bir doku değişimi hedeflenir. Mevcutta çok kılcal durumda kalmış ve kullanıcının katılımının zayıf olduğu pasif yeşil doku (mezarlıklar, refüjler, niteliksiz park alanları), sur çeperinde ve surun üzerinde kapı olan her yere yayılıp, yayıldığı yerlerde de parsellere de noktasal ya da kılcal bir şekilde sızarak boşlukları tanımlamaya başlar. Burada izlenen yöntem ise, günümüz şartlarında kullanıcının katılımını artıracak şekilde bu yeşil peyzajın yorumlanması olmuştur. Projede bu yorum bazı noktalarda “bostanlaşma”, bazı noktalarda “aktivite çayırı”, bazı noktalarda “park alanı” gibi zenginleşerek, aktif yeşil kullanımını artırma yönünde katılım pratiklerini ve kullanıcıyı çeşitlendirmeyi hedefler.
Meydanın Tekrarlanabilir Olma Durumu
Öneri projede hedef salt Kaleiçi Meydanı’na bir kamusal mekan önermenin ötesinde, sur boyunca kültürel peyzajın dinamiklerinden yola çıkarak çağdaş bir yorum geliştirmek ve bu yoruma yarışma sınırını dahil etmek olmuştur. Bu vizyona göre, Kaleiçi Meydanı, sur hattı boyunca halihazırda bulunan kapılardan birine açılır ve bu durum diğer kapıların olduğu konumlarda da jenerikleşme kararını potansiyelli kılmıştır. Sur hattı boyunca jenerikleşen yeşil meydanların, aynı fikirle önerilen yaya köprüsü ile bütünleşerek çağdaş bir kültürel peyzaj oluşturması ve suru kent yaşamına yeniden kazandırması hedeflenir.
Ulaşım Stratejileri:
Var Olan Ulaşım Aksları
Önemli ulaşım ağlarının kesişiminde bulunan Kaleiçi Meydanı; ulaşılabilirlik açısından oldukça potansiyellidir.Sura paralel, sur boyu devam eden 10. Yıl caddesi, Kaleiçi Meydanı’ndan Topkapı Kültür Parkı ve Topkapı Çamlık mezarlığı alanlarıyla ayrılan D100 karayolu, Kara Surlarını dik yönde kesen Turgut Özal Millet Caddesi ve Adnan Menderes Bulvarı, Tarihi Yarım Ada’nın önemli raylı ulaşım ağlarından Topkapı – Edirnekapı Tramvay Hattı ve Kabataş – Bağcılar Tramvay Hattı, Topkapı meydanına direkt olarak araç ulaşımı sağlayan Sulukule Caddesi ve Bican Bağçıoğlu Yokuşu, aşanın ulaşıma dair donatılarını oluşturur. Bölgedeki mezarlık alanlara ulaşımı sağlayan diğer önemli araç yolları ise D100 karayolu ile bağlanan Topkapı Kültür Parkı park içi yollarıdır. Halihazırda otobüslerin kalkış noktası olarak kullanılan Kaleiçi Meydanı’nı aktif bir yaya kullanımına açmak için alandaki trafik depase edilir. Buna binaen Kaleiçi Meydanı’na ulaştıran araç yollarından Sulukule Caddesi ve Bican Bağcıoğlu Yokuşu yaya öncelikli akslar olarak önerilmiştir. Sulukule caddesi, sur boyunca devam edecek olan yeşil doku ile bütünleşmiştir. Bican Bağcıoğlu Yokuşu yaya öncelikli ticari bir aks olarak önerilmiş olup yaya sirkülasyonunun azaldığı 24.00-06.00 saatleri arasında servis yolu olarak kullanılması öngörülmüştür.
Yayalaşan bölgeler için ambulans-taşınma senaryoları için seçenekler
Kaleiçi Meydanına bağlanan Beyazıtağa Fırını Sokak, Hoşgörü Sokak ve Beyazıtağa Yağhane Sokakları, Karatay Sokakla bağlandığı noktaya kadar yaya öncelikli yollar olarak işlevlendirilmiş olup; yangın afet ve diğer acil durumlar için araç yoluna dönüşme özelliğini koruması öngörülmüştür. Aynı strateji Un değirmeni Sokak ve Aydın Sokakta da izlenmiş olup Kaleiçi Meydanının Yaya öncelikli bir kent boşluğu olması hedeflenmiştir.
Öneri Ulaşım Taktikleri
Tarihi Yarım Ada ölçeğinde de önemli bir aks olan Turgut Özal Millet Caddesi ile bağlantılı olan Topkapı Caddesinin ise, mevcut araç yolu olma özelliği korunarak Kaleiçi Meydanı’na
girmeden uygun bir manevra alanı tanımlanarak araçların ring yapacağı şekilde yeniden düzenlenir. Bölgedeki Topkapı Kültür Parkının servis alan iç yolu araç trafiğine kapatılarak bir yaya köprüsü önerisiyle; rekreatif, yoğun bir yeşil dokuya dönüştürülür. D100 karayolunun alt kotunda ve parelelindeki Topkapı Kültür Parkı ikincil iç yolu, Çamlıca Mezarlıklarına ulaşım sağlayan araç yolu olarak önerilir.
Otopark ve durak Kararları
Mevcut halinde otobüs durağı ve park alanı olarak kullanılan Kaleiçi meydanı yayalaştırılarak yeşil bir kent boşluğu olarak tanımlanmıştır. Topkapı Caddesindeki ve Bican Bağcıoğlu Yokuşunun başladığı noktadaki otopark alanları bölgedeki park ihtiyacını karşılaması açısından yeterli görülmüştür.
PEYZAJ RAPORU
Kültürel peyzaj ve doğal peyzaj yaklaşımını katılımcılık üzerinde ele alırken Tarihi Yarımada’nın sahip olduğu habitatlar, alanın sahip olduğu su, bitki örtüsü, yoğun ulaşım ağı ve mahallede geçen günlük yaşamın potansiyelleri incelenmiştir. Varolan peyzajın ve öneri olarak düşünülen peyzaj kurgusunun ulaşım için alanı kullananlar, alan içinde yaşayanlar, alan içindeki flora ve fauna habitatları ve suyu etkileyeceği düşünülerek sahip olunan potansiyeli aktif bir şekilde deneyim ve katılım üzerinden yorumlanmıştır. Sezona bağlı olarak renk değiştiren, hoş kokular yayan Ihlamur (Tilia tomentosa) ve Manolya (Magnolia grandiflora) ağaçları, bahar aylarında açtıkları güzel çiçekler ile farkındalık sağlayan Erguvan (Cercis siliquastrum) ve Oya ağacı (Lagerstroemia indica) ana sirkülasyon hattının etrafında alle veya ara ara gruplar halinde düşünülmüştür. Meydanda ve kültür parkında bulunan aromatik bahçeler ile aynı zamanda arı ve böcekleri çekerek polenleşmeyi destekleyecek, insanların bahçelere katılımıyla atölyeler eşliğinde hasat ederek aromatik bitkilerden ürün elde edilmesi sağlanacaktır.
Aynı zamanda meydandan Bican Yokuşu’na olan hafif eğilimli alan üzerinde geçirgen sert zemin malzemelerinin kullanılmasıyla ve yeşil alanların arttırılmasıyla yağmur suyunun toplanması, yönlendirilmesi, filtre edilmesi ve depolanması hedeflenmiştir. Etkinlik meydanı ve yağmur bahçesi su depolama alanları olarak nitelendirilmiştir. Bioswale suyu yönlendiren ve drenajını sağlayan sistem olarak nitelendirilmiştir. Depolanan su alandaki herkesin aktif kullanımına sunulacaktır. Bostanlarda sulama için, kuru havuzda çocukların su ile deneyimi için, yakın çevredeki evlerin, atölyelerin, birimlerin suyu kullanması düşünülmüştür. Kültür parkı, tramvay, suriçi meydanı ve sur önü park alanı birlikte ele alınmıştır.
Kültür parkı etrafı araç yolları ile sınırlandırılmış bir alan fakat bu sınır hissini yaşatmamak ve hafifletmek adına Tarihi Yarımada’nın yeşil dokusuna uygun olan ağaçların ve çalıların oluşturduğu, eğitim, araştırma ve rekreasyon odaklı bir koru alanı – eğitim kampüsü düşünülmüştür. Metrobüs ile Topkapı Mahallesi'ne gelmek isteyenleri karşılayan bir alan olarak ulaşım yolu üzerinde farklı deneyimler sunmaktadır. Bu alan için Platanus orientalis, Pinus brutia, Pinus pinea, Cupressus sempervirens, Aesculus hippocastanum, Cedrus deodora ve Quercus robur gibi ağaçlar düşünülmüştür.
Tramvay ve çevresi için; güncel durumda tramvaydan inenler, alt geçitten geçen yoğun araç kalabalığını görmektedirler. Bunu önlemek ve kullanıcıları meydana veya kültür parkına yönlendirmek için çatı bahçesine uygun ağaç grupları kullanılmıştır. Ağaçlar meydana insanları yönlendiren yol boyunca alle oluşturmaktadırlar. Ulaşım araçlarını kullananlar için tramvay durağında toplanma alanı oluşturulmuştur. Etrafında kırsal doku oluşturulması hedeflenmiştir, yoğun bakım gerektirmeyen dirençli çalı grupları kullanılmıştır. Sur duvarlarından geçenleri ıhlamur ağaçları (Tilia tomentosa) karşılar ve gelenleri meydana yönlendirir. Meydan etkinlik meydanı, kuru havuz alanı, oyun alanı gibi sert zeminlerden oluşur. Meydanlar arasındaki bağlantıyı sağlayan yol boyunca yağmur suyunu toplayan bioswale sistemi yolu takip eder ve yağmur bahçesine dönüşür. Surlardan geçenler meydana yönelmeden park kısmında ilerleyebilir. Parkta bulunan çalı grupları parkı ziyaret edenlerin sur ile çeşitli yollarla etkileşime girmelerini sağlar. Sessiz alanlar ve sura görüntü yansıtma etkinlikleri için yoğun çalı grupları oluşturulmuştur ve aralarında çeşitli sirkülasyon olasılıkları sağlanmıştır. Böylelikle parkın bu hali çocuklar için doğal bir keşfetme oyun alanına dönüşecektir. Günümüzde mahalle yerleşimine sınırlarla kapalı olan yeşil alan, mahallenin içine sızarak kendini herkese açıp, davet eder.
*
(1) 74’ü kare, 1’i beşgen, 5’i altıgen, 2’si yedigen ve 14’ü sekizgen planlıdır.
(2) Altın Kapı, Yedikule Kapısı, Belgrad Kapısı, Silivri Kapısı, Mevlevihane Kapısı, Top Kapısı, Sulukule Kapısı, Edirne Kapısı, Eğri Kapı, Blahernai Kapısı (Son Kapı)
(3) Kültürel Peyzaj: Ingold’a göre peyzajın tüm zamanlara ait kültürleri barından ve büyüten bir rahim gibi algılanması mümkündür, kendisi bu yaklaşıma “barınma perspektifi” adını vermektedir. Zamanlarından bağımsız olarak her kültür, peyzaj içine yerleşmekte ve kendine barınak oluşturmaktadır; bu da kültürlerin benzerlik ya da farklılıklarını ortaya koymaktadır. Ingold’dan esinlenen fenomenolojik yaklaşımla surların tarihi katmanlarını birbirleriyle uyum içinde çeşitli “zamansallıklar” olarak değerlendirmek ve buna bağlı olarak her bir katmanın fiziksel, sosyo-kültürel ve tarihsel değerler barındıran bir peyzaj bileşeni olarak ele almak mümkündür. Ingold’un önerdiği kavramsal çerçeve ile yaklaşıldığında herhangi bir peyzaj öğesinin diğerinden üstünlüğü söz konusu olmadığı gibi daha eskinin daha önemli olması gibi zamansal olarak tanımlanan üstünlükler de söz konusu değildir. Bu perspektiften alan yönetimini –Ingold’un bir peyzaj öğesi olarak “insan”ı konumlandırması gibi- insan odaklı değil, peyzajın bütünselliği odaklı düşünmek mümkün olabilmektedir (Çorakbaş, 2021).
(4) Van Millingen 1899; Turnbull 2004; Yerasimos 2010; Pérouse 2016
Referanslar
Arabacıoğlu., Feride Pınar. 2007. Sur – Kent İlişkisinin Çevre Düzenleme Kriterleri Açısından Değerlendirilmesi, yayınlanmamış Doktora Tezi, YTÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul.
Durusoy Özmen, E. 2019. Değer Olarak MekansalMekânsal Boşluk Ve ve Korunmasına Yönelik Bir Yöntem Önerisi: İstanbul Kara Surları Dünya Miras Alanı Örneği, Yayınlanmamış Doktora Tezi, YTÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul.
Göncüoğlu,S. F., (2011). İstanbul’un Kitabı Fatih, Fatih Belediyesi Yayınları, İstanbul.
Kıvılcım Çorakbaş, D. D. F. (2021). Çok-Katmanlı Kültürel Peyzaj Alanlarının Yönetimi: Tım Tim Ingold’un Peyzaj Yaklaşımından İstanbul Kara Surları’na Bir Bakış . Tüba-Ked Türkiye Bilimler Akademisi Kültür Envanteri Dergisi
Müller WıenerWiener, W. 2016 [1977]. İstanbul’un Tarihsel Topoğrafyası. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.