2009 yılında Kuzguncuk’ta kurdukları Baraka Mimarlık ile Abdurrahman Çekim ve Sevilay Uğur Çekim bu ayın ikinci Çat Kapı konuğu oldular.
Covid-19 süreci sebebiyle fiziksel olarak gerçekleştiremediğimiz Çat Kapı röportajları çevrim içi olarak devam ediyor. Mimarlık Haftası’na özel Çat Kapı’nın ikinci konukları 12 Ekim Salı günü Baraka Mimarlık kurucuları Abdurrahman Çekim ve Sevilay Uğur Çekim oldu.
Konut, otel, ofis, okul, lojistik merkezi, vb. konularda farklı ölçekli projeler gerçekleştiren Baraka; tasarım kabiliyeti yüksek, küçük, orta ve büyük ölçekli çeşitli projeler arasında hızlı geçiş yapabilen bir ofis yapısına sahiptir. Ofis kurulduğu günden itibaren projeler konusunda seçici bir yol izlemiş, belli nitelikleri, kriteri olan işleri sadece kendine konu edinmiştir.
Petra The Flooring Co. desteğiyle gerçekleşen söyleşinin kısa başlıklarını buradan okuyabilir, tamamını ise YouTube kanalımızdan izleyebilirsiniz.
Ezgi Tezcan: Sizleri tanıyarak başlayalım, kısaca kendinizden bahseder misiniz?
Sevilay Uğur Çekim: Ben kendimi bildim bileli hep mimar olacağım derdim. Sonradan tabi fark ettim, bu biraz ailenin de getirdiği bir şey. İnsan iletişiminin, sosyal konuların daha fazla olması... Bilinçli seçtiğim bir bölümdü, severek başladım ve devam ediyorum.
Abdurrahman Çekim: Benimki biraz kazara gelenlerden, çok bilinçli bir tercih değildi. Ama arka planda abim, ortaokulda ya da lisede geziye götürürken; “Bak, burayı mimarı ne kadar güzel yapmış” diye alttan alta bir hazırlık yapıyordu herhalde. Onunla mimarlık serüvenim başladı diyebilirim. 2003 Yıldız mezunuyum.
SUÇ: Aynı okulda ben bir alt dönemdeydim, beraber okuduk sayılır.
AÇ: 2009’a kadar çok farklı projelerde, çok yoğun bir tempoda çalıştıktan sonra bir ara verelim dedik. Kaba hatlarıyla hikayemiz böyle.
ET: Kendinizi bu ortamda bulma hikayeleriniz farklı, öğrenciliğiniz nasıl geçti?
SUÇ: Okulun ilk zamanlarını hatırlıyorum; “Evet, dedim, doğru yerdeyim”. İnanılmaz keyifli; proje masaları, öğretmenler, kendiniz için vakit ayırabildiğiniz, derslere sıkılmadan girdiğiniz bir sistem. Tabi bizim zamanımızda bu kadar seçenek, ortam da yoktu. Az sayıda konferanslar oluyordu. Bu zamanlardan 1-2 sene sonra, Abdurrahmanlar'ın döneminde başlayan sistemle birlikte, Türkiye’nin ünlü mimarları Emre Arolat, Han Tümertekin, Nevzat Sayın, Bünyamin Derman, Mehmet Kütükçüoğlu, Can Çinici .. aklıma gelmeyenler var. O dönemin 12 iyi mimarının eğitim verdiği bir dönem başladı. İşte o dönem, inanılmaz heyecan vericiydi.
AÇ: Bende de benzer şekilde geçti. Ben fazla kütüphaneye giderdim, sürekli kitapları, dergileri karıştıran, onların içinde ve imajlar dünyası içerisinde yaşayan bir dünyam vardı. Ama galiba anlamak, biriktirmek için böyle bir hikaye gerekiyormuş. Üniversite hayatım, bir taraftan da çalışarak geçti.
ET: Ekibinizden bahsedelim biraz, ofiste nasıl bir kurgu var?
SUÇ: Bizim ekip yapılanmamız diğer ofislerden biraz daha farklı. Stajyer arkadaşlarımız çok önemli, bizimle birlikte tasarımın içine giriyor, maket yapıyor, çizim yapıyor, fikir beyan ediyor, projelerde aktif olarak rol oynuyorlar. Bizim ekibimizin tamamına yakını eski stajyer arkadaşlarımız. Bizimle birlikte gelişip, öğreniyorlar. Aynı zamanda, karakter ve yapı olarak da bizimle aynı düşünebilen, yol alabilen ve hatta belki birçok noktada bizden daha iyi düşünen ekip arkadaşlarımız var. O yüzden bizimle başlayan ve devam eden, iyi bir ekiple daha rahat yol alıyoruz.
AÇ: Evet, mesela 9 senedir bizimle beraber çalışan arkadaşlarımız var. Bir önceki neslin tuhaf bir dünyası vardı, çok çalışmanın iyi mimarlık olduğuna dair... Biz, çok çalışmak değil “nitelikli çalışmak” olarak çevirdik. "Cumartesi ve Pazar çalışmayan ofis, ofis değildir" anlayışı vardı bizim zamanımızda, maalesef biz öyleydik. Hayır, “Cumartesi ve Pazar çalışan ofis, zamanı iyi kullanmamıştır, kötü bir ofistir” anlayışına çevirdik. Sabahlamayan ofis kötüdür. Hayır, değildir... Tabi bu genellemeler her şart için geçerli değil. Biz, önceki yerlerde gördüklerimizin tersini yapmaya başladık. Faydasını da gördük, insan kendine zaman ayırınca daha nitelikli çalışarak, daha nitelikli projeler de elde edebiliyormuş. Çoğu ofiste olduğu gibi, biz de aile gibi, dirsek dirseğe çalışıyoruz. Demek istediğim, biz diğer ofislerin yaptığı bazı şeyleri ayıklayıp, kendi yolumuzu çizdik.
......
Hem Türkiye hem de Avrupa’da genç mimar ödülünün sahibi olan Abdurrahman Çekim, bu ödüllerin ekip işi olduğunun altını çizerek, turizm yapıları konusunda nitelikli ve ödül alan projelerinden bahsetti. Sevilay Uğur Çekim ve Abdurrahman Çekim, Maxx Royal Kemer Resort, Voyage Torba projelerini detaylıca anlattılar. Söyleşi, genç ve mimarlık mesleğini seçmek isteyen arkadaşlarımıza verdikleri mesajlar ile sonlandı.