Üretim skalası daha iyi bir mekansal nitelik kazanabilecek her konuyu kapsayan KAAT kurucu ortakları Lebriz Atan Karaatlı ve Sacit Arda Karaatlı Çat Kapı konuğumuz oldu.
Çat Kapı röportajlarının 22 Kasım Salı günü gerçekleşen yayın konuğu KAAT Architecture + URBAN kurucu ortakları Tasarım Direktörü Lebriz Atan Karaatlı ve Kreatif Direktör Sacit Arda Karaatlı oldu.
Özel sektör ve kamu için projeler üreten bir tasarım pratiği olan KAAT’ın üretim skalası daha iyi bir mekansal nitelik kazanabilecek her konuyu kapsıyor. Bu bağlamda; mimari, kentsel tasarım, iç mekan tasarımı, malzeme araştırmaları, grafik tasarım, artırılmış gerçeklik, enstalasyonlar ve danışmanlık KAAT’ın meslek pratiği dahilinde yer alıyor. Tasarım pratiğinin büyük bir bölümünü ulusal ve uluslararası yarışmaların kapsadığı ofisin, bu yarışmalardan ve etkinliklerden ödülleri, aynı zamanda uygulamaları da bulunuyor.
Petra The Flooring Co. desteğiyle gerçekleşen söyleşinin kısa başlıklarını buradan okuyabilir, tamamını ise YouTube kanalımızdan izleyebilirsiniz.
Aslıhan A. Erkmen: Sizi biraz tanıyalım, kendinizden bahseder misiniz?
Lebriz A. Karaatlı: 2009 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi İç Mimarlık'tan, 2012’de ise Mimarlık Bölümü'nden mezun oldum. Bizim Arda ile hikayemiz çok eskiye dayanıyor, okuldan arkadaşız hatta dün itibariyle 13. yılımızı doldurduk. Aktif olarak tüm işlerde sürekli birlikte çalışıyoruz. Dolayısıyla seneler içinde çok iyi bir şekilde tutturduğumuz bir dinamiğimiz var, bunu da birtakım tecrübeler edindikten sonra 2015 yılında KAAT Mimarlık çatısı altında devam ettirme kararı aldık.
Arda Karaatlı: İTÜ Mimarlık’tan 2010 yılında mezun oldum. İki yurtdışı stajım oldu. Biri Libya’da diğeri Katar Arata Izosaki tarafından tasarlanan QNCC binasında. Bu, mesleğin içinde olmamıza rağmen her zaman göremeyeceğimiz büyük metrekarelerde, büyük organizasyonlarda, büyük disiplinlerin bir arada olmasını gerektiren bir operasyondu. Mesleğe tam adım atmamışken, bu süreci deneyimlemek oldukça ufuk açıcıydı. 2015’ten itibaren de Lebriz ile KAAT Mimarlık'ta çalışmalarımızı ve fikirlerimizi birleştirdik.
Nef Beykoz
Kızılburun Residences
AE: Ulusal ve uluslararası yarışmalara da katılıyorsunuz, hatta işlerinizin büyük ölçüde bu alanda olduğunu belirtmişsiniz. Bu süreci nasıl yönetiyorsunuz ve özellikle Türkiye’deki süreçler hakkında görüşünüz nedir?
LK: Yarışmalar, hem birkaç ayda bir gündemimizin değişiyor olmasından, hem de her konuda yeni coğrafyaları öğreniyor olmamızdan dolayı bizi heyecanlandırıyor. Sürekli kendimizi farklı şeyler araştırırken bulduğumuz için de ofis olarak çok beslediğini düşünüyorum. Her yarışmada başka şeyler öğreniyoruz ve bunları bir sonraki projelerimizde kullanıyoruz. Hiç ödül almadığımız ama çok sevdiğimiz projelerimiz var ya da teslim ettikten sonra acaba doğru mu yaptık diye eleştirdiğimiz projelerimiz... Ofisi dinamik tutan bir durum aynı zamanda yarışmalar. Türkiye’yi bile bu şekilde öğrendiğimizi düşünüyorum.
AK: Evet ben İzmirliyim. İzmir’i “Gaziemir Aktepe ve Emrez Mahalleleri Kentsel Dönüşüm Proje Yarışması”na hazırlanırken öğrendim. Coğrafi kazanımlar da oluyor tabi.
Aslında son zamanlarda, ülkemizde pek çok şey gibi artık yarışmaların tadının da kalmamaya başladığını biraz hisseder hale geldik. Çünkü biz 2010'da mezun olduk, 2014 gibi profesyonel yarışmalara girmeye başladık. İlk birinciliğimiz 2017 yılında geldi. 3-4 yıllık sürekli kaybedilen ve ara ara mansiyonlarla o enerjiyi yeniden pompalayan bir durum var. Ama çok sıkı öğrenme süreci de var. Biz hiçbir zaman bizi anlamadılar kolaycılığına kaçmadık. Her seferinde neyi hatalı yapıyoruz, daha iyi neler yapabiliriz diye araştırmalar yaptık. Bence birincilikler de bu sayede geldi. Ama o 4 yılda yarışmaların verdiği tad ile bugün kazanılmasına rağmen verdiği tad birbirinden çok alakasız. Çünkü bir yarışmanın birinci seçilip, bedellerle uygulama projelerinin çizilip, sonra da onun hayata geçirme oranı çok az. Fakat yarışmaya neden giriyorsunuz, kazanmak ve bunu uygulamak için giriyorsunuz. Yolda çok farklı devreye giren şeyler var. Konu, sizi mimarlık üreten bir mimardan çıkarıp, idarelerin kırılgan süreçlerini iyi yönetebilen şapkayı giymeye zorluyor. Bu mesleği ne kadar iyi becerebildiğiniz ile bu yapıyı ne kadar hayat geçirebildiğinizle bizzat ilintili hale gelmeye başlıyor. Bunlar Türkiye’de biraz farklı işleyen, hiç olmaması gereken konular. Aslında Avrupa’da olduğu gibi, yarışma kazanıldığının ertesi günü kapınızın çalınıp sözleşmenin uzatılması gerekiyor.
LK: Uluslararası yarışmalarda çok daha şeffaf ve tanımlı bir süreç var. Zamanlama, şartname maddeleri, bütçe vs… bunların hepsine uyuluyor. Gündemden bağımsız olarak devam edebiliyor. Türkiye’de ise yarışma süreçleri ülke gündeminden çok etkileniyor.
…..
Gwangju Küttüphanesi
Konut, kentsel tasarım, çalışma alanları, kültür yapıları, sağlık yapıları projelerinden örneklerin gösterildiği ve üzerine konuşulduğu söyleşi ofis kurucularının genç meslektaşlarımıza ve mimarlık mesleğini seçmek isteyen arkadaşlarımıza mesajları ile sonlandı.
Projelerini birbirine bağlayan ortak bir fikir var ise, bunu “daha iyi bir fiziksel çevre üretmek” olarak nitelendiren Lebriz ve Arda Karaatlı bu kapsamda üretimlerine devam ediyorlar.
Mimar Sinan Müzesi
Erenköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi