Big Chef's Tünel

E. Seda KAYIM / 08 Nisan 2010
Mimarın Göbeği’ne bu ay konu olan mekan, Ankara’da uzunca bir süre beğeni topladıktan ve Ankaralılar için neredeyse övünme sebebi haline geldikten sonra İstanbul’da da arz-ı endam etmeye karar veren Big Chef’s.



Ankara-İstanbul hattı, insanların yerleşme, seyahat ve rekreasyon istikametleri açısından Ankara'dan İstanbul'a taşınan bir güzergah izler. Türkiye'nin resmi başkenti, gayri-resmi başkentinden sürekli olarak insan, mekan ve ürün "ithal" eder gibi gözükür. Ancak Mimarın Göbeği'ne bu ay konu olan mekan, bu istikametin tersine bir seyir izleyen, Ankara'da uzunca bir süre beğeni topladıktan ve Ankaralılar için neredeyse övünme sebebi haline geldikten sonra İstanbul'da da arz-ı endam etmeye karar veren Big Chef's.

Bundan üç sene kadar önce ilk şubesini Ankara Çayyolu'nda açan, 2009 yılı itibariyle de biri Etiler, bir diğeri ise Şişhane'de olmak üzere iki İstanbul noktasına taşınan restaurant zinciri, yerli basında o kadar çok yer buldu ki, Mimarın Göbeği de bu mekanı es geçmemeye karar verdi. Öte yandan yavaş yavaş ayakların alışmaya başladığı Şişhane metrosunun varlığında ve İstiklal kalabalığının Tünel'e doğru kaydığı gerçeğinde, gündelik ve olağan yolun daha sık geçmeye başladığı bu bölgede kırmızı tenteleri ve şık görünümü ile hemen gözünüzü çalan söz konusu mekanı görmezden gelmek işten bile değildi. Hatta bu yazının başında mekanı övmek için iyi bir sebep bile sayılabilirdi. Çünkü Big Chef's, bugün Midpoint, Kitchenette veya House Cafe gibi zincirler ile paralellik gösteren fikri ve zikrine uygun kentsel mekanlar seçmiş ve kendini, sokaktan geçenlere –belki bağırmadan ve göğsünü gere gere- göstermekten çekinmemişti.

Big Chef's Tünel şubesi, içeri adım attığınızda son derece olumlu duygular uyandıran bir mekan olarak nitelendirilebilir. Bunun bir nedeni, eski bir yapının alt katına konumlanan lokantaya, doğrudan sokağa açılan bir kapıdan değil de, ona ev sahipliği yapan binanın köşe taşıyıcılarından birinin altında kalan küçük nişten girilmesi olarak gösterilebilir. Bu, elbette Big Chefs'in kararı ile oluşturulmuş bir mekansal düzenleme değil… Ancak Şişhane'den Tünel'e doğru sol koldan yürürken gayet davetkar görünen bu giriş nişinin, mekanı "oradan-buradan" okumamış olanların içeri çekilmesi adına son derece faydalı olduğunu belirtmek gerekiyor. Ancak bu Londra sokaklarından kopup gelmiş gibi duran "karşılaşma anı"nın, Big Chef's tarafından en iyi şekilde kullanıldığını iddia etmek mümkün gözükmüyor. Zira, giriş kapısına çıkaran basamakların bir tarafına "konduruluvermiş" vale standı, restaurant mutfağına ait ve sokağa açılan kapıdan içeri süzülen servis elemanlarının ara tezgahı olarak kullanılabiliyor. Ortaya çıkan dağınık ve bakımsız bir görüntü olduğu gibi, içeri girmek üzere olan müşterileri kirli tabaklar yığınının yanından geçirmek gerekiyor.

Fakat bu izlenim, kalıcı da olmuyor. Çünkü Big Chef's Tünel, dekorasyon anlamında gerçekten dikkatle ve zevkle kotarılmış bir mekan. Her şeyden evvel, ağır ahşap tonların hakim olduğu bir ortamda, hemen ilk orta alana devasa bir halı atıp da o iç mekanı boğmamak, takdire şayan bir başarı. Aksine bu halı o denli isabetli bir seçim ki, bir anlamda mekanı kişiselleştirmenize yarayan bir araç haline geliyor. Tam olarak da bu halının altında konumlandığı devasa eliptik masa, kalabalık grup buluşmaları için birebir hale geliyor.

Big Chefs'in Tünel'deki mekanı, aslında oldukça az metrekareli bir yer. Her ne kadar içeri ilk adım atışınızda biraz sıkış-tıkış gibi algılansa da, burası "samimi" ile "sıkıntılı" arasındaki ince çizgiyi iyi tahlil etmiş bir restaurant olarak karşımıza çıkıyor. Elbette servis elemanlarının hareketi sırasında siz de ayağa kalkmaya yeltenirseniz, bir türlü yol alma-yol verme hesabı yapmanız gerekiyor. Ancak bu, çok büyük bir sıkıntı yaratmıyor. Çünkü meşe rengi parkeleri, tuğla duvarları, kitaplıkları ve ekoseli koltukları ile Big Chefs'in mevcut ve iddialı bistro havası, bu sıkışıklık ile çelişkiye düşmüyor; tam tersine ona vurgu yapıyor. Sonuç olarak da bu küçük mekan, kendi ölçülerini avantaja çevirebilmiş oluyor.

Big Chef's Tünel, aydınlatma ve ses düzeyi anlamında da gayet başarılı bir restaurant. İçeride kullanılan yumuşak sarı ampuller, noktasal aydınlatma elemanları ve bölgesel armatürler, gözlerinizi yormadan ama uykunuzu da getirmeden size yeterli aydınlığı sağlıyorlar. Hatta bu "soft ambient" aydınlatma sayesinde mekanda rahatlıkla uzun saatler bulunabiliyorsunuz. Üstelik içerideki aydınlık düzeyi yemeğinize konsantre olmanıza engel olmadığı gibi sizi, çevrenizi algılamaktan da alıkoymuyor.

Aynı sözler, mekanda çalınan müziğin ses aralığı için de söylenebilir. Chill-out'tan hafif elektroniğe kayabilen parçalar, zaman zaman hareketli oldukları oranda yüksek sesle çalınabiliyorlar. Ancak bu, masada bir arada oturduklarınız ile birbirinizi duymanıza asla engel değil. Bunun en iyi göstergesi de, mekanda geçirilen dört saatin ardından asla kafanızın şişmemiş olması…

Bu tespitten hareketle, hemen hemen her akşam dolu olan mekanın insan gürültüsünden de çok muzdarip olmadığını belirtmek mümkün. Fakat aynı derecede olumlu şeyleri Big Chef's Tünel şubesinin havalandırması için dile getirmek de bir o kadar zor! Nedeni ise, bir yandan çevrenizdeki masalarda yenen yiyeceklerin kokusunu gayet rahatlıkla duyabilmeniz, diğer yandan ise –özellikle de bar kısmında oturacak olursanız- oldukça yoğun bir yemek kokusunun üstünüze sinme riski…

Big Chef's, yukarıda belirtilen niteliklerine rağmen ve onlardan ötürü denenmeye layık bir restaurant… Ancak buraya, hakkında bir anlamda patlatılan reklamasyonları bir an için olsun kenara bırakıp uğramanız gerekiyor. Bunun sebebi ise, asla mekanın vasat olması değil… Aksine, hakkında rahatlıkla uçuk limitlere çıkarılabilecek beklentilerin gölgesinde kalmadan fikir sahibi olmanız gerektiği…


Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :