9 Eylül; simit-kaymak, katıklı ekmek, karadut şerbeti, turşu suyu, islim kebabı, tarama, lakerda, fesleğenli levrek, kabak tarator, topik, içli köfte, şekerleme, börekitas gibi ayrı telden tatları 8 saate mideye indirdiğimiz fastastik bir gündü.
9 Eylül 2012, Pazar; simit, bal-kaymak, katıklı ekmek, karadut şerbeti, garnitürlü turşu suyu, islim kebabı, tarama, lakerda, şarküteri potporisi, fesleğenli levrek, kabak tarator, topik, içli köfte, şekerleme, börekitas, ayva helvası, pesah kurabiyesi, biberli chester gibi ayrı telden çalan binbir tadı 8 saate mideye indirdiğimiz fastastik bir gündü.
Bu birliktelik ilk bakışta 'mide fesatı' etkisi yaratsa da tüm lezetleri tek tek tattığımı itiraf etmeliyim. Zira en baştan 'az ama sık' yiyeceğimizi sufle etmişti gezi rehberimiz, günün gurmesi, sanat tarihçi Atilla Tuna...
Antonina Turizm'in İstanbul turları arasında, mideye en çok hitap eden gezi senaryosu olan "Susamlı Simit'in Çıtır Kokulu Büyüsü'nden, Türk Mutfağının Sırları'na | İstanbul'da Lezzet Yolculuğu"na katılmak üzere 09:30'da Tophane parkının önünde toplandık.
Her yaştan gezginin hazır bulunduğu lezzet turu oldukça hızlı başladı. Kulakların dağıtılmasının ardından, iki adım ötede bizi bekleyen Tarihi Boğazkesen Taş Simit Fırını'na misafir olduk. İstiklal Caddesi üzerinde konuşlanan simitçilerin lojistik üssü olan bu mekan, üretim sürecine şahit olmamızı kabul edecek kadar da kendinden emin aynı zamanda.
'Susamlı halka' yapımının püf noktalarını gözlemledikten sonra, henüz biz oradayken fırına verilen simitleri nevalemiz arasına katıp, yine iki adım ötedeki Datlı Maya'nın yolunu tuttuk.
[Aslında sekiz saat süren turumuzun geneli, böyle iki adımlık mesafelerdeki gizli (ya da en azından bildik ama uğramayı unuttuğumuz) lezzet duraklarını keşfetmekle geçecek. Tophane'den başlayıp Galata'da son bulan ve Pazar gününü değerlendirmenin en verimli yollarından biri olan bu mütevazı geziyi sonlardırıp evin yolunu tutarken, yeme fırsatı bulamadığımız eşantiyon lezzetleri yanımıza almamız da işin cabası :)]
Cihangir'in göbeğindeki Datlı Maya'yı duyup da bunca zaman ziyaret etmediğime üzülürken, mekana girişimizle birlikte ikram edilen soğuk ve şeker katkısız karadut şerbetini yudumlamamla birlikte moralim yerine geliyor.
[Gezinin gizemini bozmamak adına, aperitif tadındaki bu girişin ardından diğer bazı detayları gizli tutmayı tercih edeceğim.]
Antakya mutfağının leziz bir spesiyalitesinin iyi uygulanmış örneğini de nevalemize katıp, önce aynı mahalledeki muhallebiciyi, ardından da sokağın karşısındaki turşucuyu ziyaret ediyoruz. Her yerden, damağımızda hoş bir tat biriktirerek...
Devamı için ilerleyiniz. >>>>>