Marmara Üniversitesi İçmimarlık Bölümü öğrencileri Villa Savoye, Sidney Opera Binası, Pantheon, Pisa Kulesi gibi ikonik yapıları 'yenilebilir tasarımlara dönüştürdüler. Hangi yapının hangi tada denk geldiğini tahmin edebildiniz mi?
Marti Guixé ile başlayıp Marc Bretillot ile sürdürdüğümüz "yemek tasarımı" (food design) konusuna, Türkiye'de üretilen "yenilebilir tasarım" (edible design) örnekleri ile devam ediyoruz.
Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi İçmimarlık Bölümü ev sahipliğinde düzenlenen Yenilebilir Tasarım / Edible Design atölyesi, 24 Aralık 2014 Çarşamba günü Prof. Meltem Eti Proto, Öğr. Gör. Seylan Öztürk ve Arş. Gör. Ceren Koç'un yönetiminde gerçekleştirildi.
İçmimarlık Bölümü 4. sınıf öğrencileri ve mezun katılımcıların tasarımı yenilebilir pastalara dönüştürdükleri etkinliğin sonunda, İçmimarlık Bölümü öğretim üyelerinden oluşan jüri, tasarımı ve tadını oylayarak, tüm katılımcıları ödüllerle onurlandırdı. Ortaya çıkan tasarımlar ise etkinliğe katılan izleyicilerle birlikte yenildi.
Yenilebilir Tasarım atölyesinin arka planını ve sonuç ürünlerini değerlendirmesi için sözü, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi İçmimarlık Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Meltem Eti Proto'ya bırakıyoruz...
Dünya mutfağını yeniden tasarlayanlar...
Bu etkinliğe esin veren sergilerden, denemelerden bahsetmek istiyorum öncelikle... Yemek, tasarımın son sınırı olarak görülebilir. Bugün artık masalarda klasik mutfaktan yenilikçi mutfaklara uzanan denemelerle karşılaşıyoruz. Bir Japon deyişi "önce gözlerimizle sonra ağzımızla yemek yiyoruz" demekte. Belli ki Japon restoranlarının vitrinlerinde renkli tabakların sergilendiği Sampuru sanatı bu nedenle gelişmiş olmalı.
Fütürizm akımının kurucusu yazar Filippo Tommaso Marinetti'nin (1876-1944) akıl almaz kombinasyonlar içeren fütürist yemek tarifleri kişinin duygusal dünyasını harekete geçirmeyi hedefleyerek, geleneksel İtalyan mutfağından çıkan ağır yemeklerin kişide "uyuşukluğa", "kötümserliğe", "pasifliğe" ve "unutkanlığa" sebep olduğunu iddia ediyordu. Marinetti, bu "diyetin" bir an önce bırakılması gerektiğini savunmuştu. Tarifleriyle insanın yaşamı ve aldığı tat arasında armoni yaratmayı hedefliyordu Fütürist mutfak.
Mutfağın Salvador Dali'si sıfatı ile yemeklerinde mimariye referans yapan Katalan ahçı Ferran Adrià enerjisini yemeklerinin hem görsel yanına hem de tadına harcamakta. Yemek pişirme sanatının herkesin anladığı bir dil olduğunu söyleyen Adrià, El Bulli adlı restoranında, mutfağı modernist bir anlamda yeniden şekillendirerek dünyanın büyük şeflerine esin kaynağı olur. Dünyanın en iyi restoranı sıfatını da alan El Bulli Restoran 2011'de kapanmasına karşın, bu yaratıcı yemek sanatının örnekleri London's Somerset House'da 2013 yılında sergilenmişti.
Solar Kitchen projesi ile 2014 yılında Architecture FAD international ödülünü alan Marti Guixé ise tasarımın yenilebilir bir ürün olarak düşünülmesini ve bu ürünün geleneksel bir nesne olarak klasik gastronomik referansları reddederek geliştirilmesini hedeflemekte. Yemek tasarımcısı Guixé'in yenilebilir ürünleri, ergonomik, fonksiyonel, iletişim sağlayan, interaktif, vizyoner ancak güncel ve zamansız görülmekte.
Nasıl yendiği, yapıldığı, tadı ile yemek sanatı, son yıllarda büyük ilgi odağı olmaya başladı. "Beslenme biçimlerine tasarımın da katkısı olabilir mi?" sorusuna odaklanan Progetto Cibo. La Forma del Gusto (Yemek Projesi. Tadın formu) adlı sergide bulunan 200 objede "gözlerle yemek, bakışlarla tadını almak ve tüm duyularla algılamak" üzerinde durulmuş olduğu görülüyor. Yemeğin tasarımcı ve mimarlarını bir araya getiren sergi 2013 yılında Rovereto'da gerçekleşir. Sergiye katılan tasarımcı ve mimarlar arasında; Enrico Azzimonti, Bompas&Parr, Achille Castiglioni, Lorenzo Damiani, FormaFantasma, Giorgetto Giugiaro, Marti Guixé, Giulio Iachetti, Alessandro Mendini, Alkesh Parmar, Gaetano Pesce, Diego Ramos, Philippe Starck ve şeflerden Gualtiero Marchesi, Bruno Barbieri, Massimo Bottura, Antonio Canavacciuolo, Carlo Cracco, Daniel Facen, Davide Oldani ve Davide Scabin yer alır.
‘Yemeğin tasarımcıları'nın ironik yorumları arasında Martì Guixé 'in Yenilebilir kalem, Paolo Ulian'ın Açgözlülük ölçen çikolata, Marije Vogelzang'ın Şeker kaşık, Bompas & Parr 'ın jelatinden Londra St. Paul Katedrali, Ryohei Yoshiyuki'nin ekmek koltuğu, Delphine Huguet'nin kahve fincanı bisküvi, Alessandro Mendini'nin çikolata formlu hesap makinası Cioccolator, Barbara Uderzo'nun çikolata mücevher tasarımları bulunmakta.
Ve yemek tasarımına yerel yorumlar...
Yenilebilir Tasarım / Edible Design etkinliğine esin veren tüm bu projelerde ince bir ironi, metafor ve paradoks yakalanıyor. Tüm enerjileri ve imkansızlıkları ile etkinliğe cesaretle katılan öğrencilerin; kültür, gelenek ve iletişimin karışımı olan ‘yenilebilir tasarımlarına' ilişkin çalışma deneyimlerini dinlemeye ne dersiniz?
Alttaki başlıklara tıklayarak ünlü yapıların nasıl yenilebilir tasarımlara dönüştüğünü okuyabilirsiniz...