Pera Müzesi, 2 Mart – 1 Nisan tarihleri arasında sanatçı Aslı Uludağ tarafından sunulan “Bir Avuç Hak” isimli uzun soluklu bir performansa ev sahipliği yapıyor. Suna ve İnan Kıraç Vakfı Anadolu Ağırlık ve Ölçüleri Koleksiyonu sergisinden esinlenerek yaratılan performans, 70. yılında İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ni mercek altına alıyor.
Pera Müzesi, Suna ve İnan Kıraç Vakfı koleksiyon sergilerine yeni bir bakış açısı getiren bir performans sunuyor. Anadolu Ağırlık ve Ölçüleri Koleksiyonu sergisinden esinlenerek oluşturulan performansta sanatçı Aslı Uludağ, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ne odaklanıyor.
Türkçeden buğdaya tercüme
“Bir Avuç Hak” adlı ve çok aşamalı bu performans sırasında İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin kelimeleri izleyici katılımı ile teker teker Türk dilinden silinerek ödünç alınıyor ve Türkçe sözlüğündeki sıraları hesaplanarak sayısal değere tercüme ediliyor. Bu sayılar, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin düzenlemeyi amaçladığı toplu ve yerleşik yaşamın yapı taşlarından olan buğdaya çevrilerek tartılıyor. Performansın son aşamasında ise tartılan buğday ile bildirgenin ağırlığının hesaplanması amaçlanıyor.
Görünmeyeni ölçülür kılmak
Performans sırasında çeşitli dönüşümler geçiren İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, beden ile farklı etkileşimlere girer. Başlangıçtaki yazının görselliği, izleyicinin telaffuzu ile sese dönüşür, ağzından çıkan hava haline gelir, bedenin içinden dışarı doğru hareket eder. Ses, sanatçı tarafından duyulduğunda bedene geri döner, tükürük ile sözlükten silindiğinde ise ağız boşluğundaki yerini geri kazanır. Buğdaya dönüştüğünde sindirim sistemini takip ederek vücutta hareket edebilecek ve işlenebilecek bir nesneye dönüşür. Izgara desenine ‘ekildiğinde’ katılımcıların hareketini, zaman içindeki pozisyonunu kontrol eder, ağırlığa çevrildiğinde ise kişinin vücut ağırlığı ile karşılaştırılıp kıyaslanabilecek bir olguya… Bu dönüşümler dizisi bildirgeyi, bedenin her yanını kaplayan, insanlığın ve insan deneyiminin hem içinde var olan, hem içinde var olduğu bir kavram olarak yansıtır.
Müzede insan haklarının peşinde
Birleşmiş Milletler tarafından 1948’te imzalanan İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi dünya genelinde din, dil, ırk ve cinsiyet ayrımı yapmadan bütün insanlar için eşit hak, özgürlük ve yaşam standardı oluşturuyor. Bildirgenin parçalanıp analiz edildiği performans sırasında, bu önemli metin farklı boyut, şekil ve kavramlara tercüme ediliyor ve bizden uzaklaşan, kaybolan anlamı yer yer şiirsel, yer yer absürt yaklaşımlarla, portreleri müzenin Oryantalist Resim Koleksiyonu sergisi “Kesişen Dünyalar: Elçiler ve Ressamlar” katında yer alan Osmanlı dönemi elçileri huzurunda aranıyor.
“Bir Avuç Hak” performansı, 2 Mart - 1 Nisan 2018 tarihleri arasında her Çarşamba, Perşembe, Cuma, Cumartesi ve Pazar günleri, Kesişen Dünyalar: Elçiler ve Ressamlar sergi katında ücretsiz gerçekleşiyor.
Performans Programı:
Çarşamba, Perşembe, Cumartesi / 12:00 - 19:00
Cuma / 15:00 - 22:00
Pazar / 13:00 - 18:00
* * *
Aslı Uludağ kimdir?
1990 İstanbul doğumlu Aslı Uludağ, lisans eğitimini The School of the Art Institute of Chicago’da tamamladı. Liseyi Robert Kolej’de okuyan Uludağ’ın tiyatro ve güncel sanatla olan yakın ilişkisi bu yıllara dayanıyor. Eğitiminin ardından çalışmalarında heykele ağırlık veren ve metalden plastiğe, ahşaptan life birçok farklı malzeme ile çalışan Uludağ, son zamanlarda performans ile aktive edilen uzun süreli yerleştirmelere geri dönüş yapıyor. Mimari yapılar, şehir düzenlemesi, sosyal, kültürel ve yasal kuralların oluşturduğu sınırları ve bu sınırların toplum üzerindeki etkisini, bu sınırların yönettiği hareketi, dolayısıyla yaşamı kontrol etmekle beraber yaşamı yansıtmalarını konu alan projeler üzerinde çalışıyor. Yarattığı enstalasyonlar, mimari yapılara benzer şekilde, kendi ya da seyircinin katılımı ile etkinleşiyor. Uludağ’ın uzun bir araştırma sürecinden doğan çok katmanlı projeleri, kavramı destekleyen şiirsel metinler eşliğinde sergileniyor. İşleri şimdiye dek Womanmade Gallery, The Ukrainian Institute of Modern Art ve Union League Club’da sergilendi.
Anadolu Ağırlık ve Ölçüleri Koleksiyon Sergisi
Anadolu Ağırlık ve Ölçüleri, Suna ve İnan Kıraç Vakfı’nın üç büyük koleksiyon alanından biridir. MÖ 2 binden günümüze, yaklaşık dört bin yıl boyunca Anadolu’da kullanılmış başlıca ağırlık ve ölçü aletlerini kapsayan koleksiyon, bu alandaki en önemli birikimlerden biri olarak kabul ediliyor. Arazi ölçümünden her türlü alışverişe, mimarlıktan sarraflığa, denizcilikten eczacılığa kadar çeşitli alanlarda kullanılan ağırlık ve ölçü aletlerini bünyesinde barındırıyor. Gerek dönemler ve kültürlerarası sistem ilişkilerinin, gerekse dönüşümlerin ve sürekliliklerin izlenmesine olanak veren bilimsel bir kaynak niteliği taşıyor. Koleksiyondan kronolojik bir düzenlemeyle sunulan geniş seçki, Anadolu bilim ve kültür tarihinin bu heyecan verici ilgi alanına ışık tutmayı amaçlıyor, ticari pratiklerin köklü geçmişine, kullanılan ağırlık ve ölçülerden yola çıkarak yeni bir bakış sunuyor.
Kesişen Dünyalar: Elçiler ve Ressamlar Sergisi
Pera Müzesi’nin koleksiyon sergilerinden “Kesişen Dünyalar: Elçiler ve Ressamlar”, Jean-Baptiste Vanmour, George Engelhardt Schröder, Antoine de Favray, Fausto Zonaro gibi önemli ressamların yanı sıra, Louis François Cassas, Carl Fredrik von Breda, Luigi Mayer, Clara Barthold Mayer gibi Oryantalist resim sanatçılarının görkemli sanat eserlerini bir araya getiriyor. Serginin yer aldığı Sevgi ve Erdoğan Gönül Galerisi’nin bir bölümü ise Osman Hamdi Bey’e ve sanatçının başyapıtı Kaplumbağa Terbiyecisi ile Suna ve İnan Kıraç Vakfı Koleksiyonu’ndaki diğer eserlerine ayrılıyor. Suna ve İnan Kıraç Vakfı Oryantalist Resim Koleksiyonu’ndan derlenen “Kesişen Dünyalar: Elçiler ve Ressamlar” sergisinde yer alan seçki, ziyaretçileri sanatın rehberliğinde diplomasi tarihinin dolambaçlı yollarında gezdirirken ilgi çekici kişiliklerle tanıştırıyor. Elçiler ve ressamlar, resimlerin sessiz ama bir o kadar zengin ve renkli diliyle konuşmaya; kendi çağlarını, dünya görüşlerini, katıldıkları törenleri ve gezip gördüklerini anlatmaya devam ediyor. Onların bu olağanüstü öykülerini dinlerken kaybolmuş bir çağın güzellikleri kadar görkemi de izleyeni cezbediyor.