Bursa’ya 34 km mesafede yer alan Uluabat Gölü kıyısındaki Gölyazı Köyü, sıradışı coğrafyasının yanında yavaş akan günlük yaşamıyla da dikkat çekiyor.
Melde Ülkesi’nin kralı, Apollonia Kralı’nın dünya güzeli kızını oğluyla evlendirmek ister. Fakat kızın gönlü bir başkasındadır, evlenmek istemez kralın oğluyla. Melde Kralı bu duruma çok hiddetlenir. Apollonia Kralı bir tepeye saray yaptırarak kızını Melde Kralı’ndan saklar. Bu duruma çok kızan Melde Kralı, “sizi yok edeyim de görün” der ve Odrysses Çayı’nı Apollonia Kenti’ne yönlendirir. Çay, kentin topraklarını sular altında bırakır. Kent ve prensesin bulunduğu saray, sularla çevrili birer ada haline gelir. İşte Uluabat Gölü ve Gölyazı’nın ortaya çıkışı efsanelerde böyle anlatılır.
Bursa’ya 34 kilometre mesafede yer alan Uluabat Gölü kıyısındaki Gölyazı Köyü, sıradışı coğrafyasının yanında yavaş akan günlük yaşamıyla da dikkat çekiyor.
Tabelaların İzinde: Ağlayan Çınar ve Apolyont Gölü
Bursa-Balıkesir yolunda karşınıza çıkan kahverengi tabelalar, keyifli bir yerleşime geldiğinizin ilk işaretleri oluyor. Sapakta iki tabela var. Birinde “Ağlayan Çınar”, diğerinde ise “Apolyont Gölü” yazıyor.
Sapaktan Gölyazı’ya yılankavi inen yol boyunca göl bir görünüp bir kayboluyor. Göl kıyısına geldiğinizde sizi ilk olarak “Ağlayan Çınar” karşılıyor. Yaşı doğru olarak bilinemese de asırları geride bıraktığı hemen anlaşılan heybetli çınar ağacı, Gölyazı’yı adeta kanatları altına almış gibi görünüyor.
Çınarın yanından karşı kıyıya uzanan köprü, anakarayla küçük adayı birbirine bağlıyor. Ekmeğini balıkçılıkla kazanan Gölyazı sakinlerinin çoğunluğu işte burada yaşıyor. Adanın sokaklarını dolaşırken ağlarını tamir eden, kayıklarını kıyıya çeken ya da balık tutan kadınlarla erkekleri bir arada görüyorsunuz.
Asırlık çınar ağaçlarıyla gölgelenen çay bahçelerinde bir keyif çayı ya da okkalı bir kahve içerek gölü izlemenin keyfine doyum olmuyor.
Her ne kadar beton yapılar ara ara görünüyor olsa da Gölyazı’nın geleneksel evlerinin bazıları hala ayakta. Burada sokaklar göle açılıyor. Evlerin arasından göle inen sokakların sonunda karşınıza ya kayıklar çıkıyor ya da gölün suları.
Apollon'a adanmış bir kent
Ada üzerinde pek çok antik dönem kalıntısı göze çarpıyor. Özellikle surların bazı bölümleri oldukça sağlam durumda. Sur duvarları üzerindeki antik dönem yazıları ve süslemeler Apollonia antik kentinden kalma. Kent adını güneş, sanat ve kehanet tanrısı Apollon’dan almış. Apollon adına yapılan tapınaktan geriye birkaç parça dışında pek bir şey kalmamış. Apollon tapınakları su olan yerlere kurulur, böylece tapınak rahipleri suya bakarak kehanetlerde bulunurlardı.
Uluabat çevresi tarih boyunca pek çok farklı uygarlığa ev sahipliği yapmış. Tarihsel olarak Bitinya Krallığı sınırları içinde kalan bölgede Pers, Roma, Bizans ve Osmanlı egemen olmuş.
Gölyazı’da bulunan, M.Ö. 4 yüzyılına ait sikkelerin bir yüzünde Apollon, diğer yüzünde gemici çapası ve kerevit olması gölün özelliklerine işaret ediyor. Bölge zengin tarihsel kalıntıları nedeniyle arkeolojik ve tarihsel-kentsel sit alanı ilan edilmiş durumda.
Bugün Gölyazı’da yaşayanların çoğunluğunu mübadele yıllarında Selanik’ten gelmiş olanlar oluşturuyor. O tarihe kadar burada yaşayan yaklaşık yüz hanelik Rum nüfus, mübadele sonrası Yunanistan’a gönderilmiş. Giden Rumlar, Yunanistan’da Apollonia adında bir köy kurmuşlar.
Selanik’ten gelen Türkler, geldikleri yerde toprakla uğraştıklarından buradaki ilk yıllarında çok zorluk çekmişler. Zaman içerisinde gölün şartlarına uyum sağlayarak balıkçılık yapmaya başlamışlar. Bugün köyün neredeyse yüzde 80’i geçimini balıkçılıkla sağlıyor. Geçmişte yaygın olan bir başka ekonomik gelir kapısı ipekböcekçiliği ise Bursa’da olduğu gibi burada da yok olmuş.
Dünyadaki “Yaşayan Göller” listesinde
Her ne kadar uluslararası Ramsar Sözleşmesi ile koruma altına alınmış olsa da çeşitli nedenlerle kirlenen gölde balıkların yaşam alanları her geçen gün daralıyor. Geçmişte 21 çeşit balık yaşarken, artık bazı balıklar ya hiç görünmüyor ya da oldukça nadir görünüyor. Turna, sazan, yayın, kefal, yılanbalığı, ringa gölde avlanan başlıca balıklar. Kerevit ise gölün sembolü sayılıyor.
Tektonik kökenli sığ bir tatlı su gölü olan Uluabat Gölü, ülkemizin onuncu büyük gölü olma özelliği taşıyor. Uludağ’ın etekleri ve bereketli ovalarla çevrelenen göl, tüm dünyayı kapsayan “Yaşayan Göller” listesinde yer alıyor.
Az bilinen ve pek yol üstü olmayan Gölyazı, önümüzdeki yıllarda adını daha sık duyacağımız bir yerleşim. Bu nedenle kitlelerin ilgisine mazhar olmadan ziyaret etmekte fayda var.