Bu yıl Bilgi Üniversitesi'nde düzenlenen AA Visiting School 2015 kapsamında, Foster&Partners'dan Xaiver de Kestelier,"Ekstrem Çevreler İçin Tasarım | Ay Habitatı" (Designing for Extreme Environments | Lunar Habitat) başlıklı konuşmasında yat tasarımından Ay Üssü'ne giden yoldaki çalışmalarını anlattı.
Foster&Partners Ortağı ve Smart Geometry Direktörü Kestelier Bilgi Üniversitesi Kazandibi Binası'ndaki konuşmasına, yaklaşık 15 yıl önceki parametrik tasarım ve analiz araçlarından, bunların çalışmaları nasıl şekillendirdiğinden bahsederek başladı. Foster&Partners'ın ilk önce sadece mimar ve inşaat mühendislerden oluşan bir ofisken, zaman içerisinde yeni gerekliliklere uygun olarak makina mühendisleri, matematikçiler, akustik uzmanları ve bilgisayar mühendisleri gibi dijital üretim ve uygulama konusunda uzman kişilerin de katılımıyla disiplinlerarası bir üretim ortamı haline geldiğini belirtti. Stüdyoda çalışma gruplarının ise geometri ve yapı fiziği olarak iki ana başlıkta toplandığından bahsetti. Kestelier konuşmasına, son zamanlarda farklı coğrafyalarda ve farklı koşullar altında tamamladıkları karmaşık geometrili yapılardan örnekler vererek devam etti.
Sözünü ettiği bu konular ve projeler arasında, Londra'da yer alan Canary Wharf Tren İstasyonu'nun her biri birbirinden farklı açılarda yerleştirilmiş üçgenlerden oluşan çatısından, Ürdün'deki Queen Alia Uluslararası Havaalanı projesinin dökme beton çatısı için oluşturdukları kalıplardan ve bu projeleri hayata geçirmekte kullandıkları üretim teknolojilerinden, mimari tasarım planlama süreçlerine dek farklı örnekler vardı.
Kestelier, 3D-baskı tekniğini ilk olarak Yachtplus projesinde kullanmaya başladıklarını belirterek projeyinin ayrıntılarını aktardı.Final modelinin yanı sıra, çalışma maketlerini de 3D yazıcılarla üreten stüdyo, maketlerinin prezisyonunu iyileştirirken yazıcıları da geliştirmeye başlamış. Malzeme olarak betonu kullanan 3D yazıcılarla çalışmaya başlayan ofis, bu teknikler ile termal, akustik konfor ve strüktürel dayanım gibi girdileri göz önüne alarak gerçek bir yapının bu teknikler ile üretilme ihtimalini araştırmaya başlamış.
ESA-European Space Agency (Avrupa Uzay Ajansı) kuruluşunun işveren rolünde olduğu Ay Üssü Projesi (Lunar Habitation) ise 3D yazıcı tekniğini, bizim gezegenimizin ötesine taşımış. Kestelier'e göre proje sanatsal izlenim ile detaylı, bilimsel bir çalışmayı harmanlayarak ikisinin ortasında bir noktada konumlanıyor. Mevcut teknolojileri, uzay istasyonlarını ve uyduları inceleyen tasarımcılar, proje için en uygun modelin hafif ve az yer kaplayacak olmasından dolayı şişme bir yapı olduğuna karar vermiş.
Ay'da atmosfer olmamasından dolayı radyasyon, yüksek sıcaklık değişimleri ve meteor etkilerine karşı, şişme yapıyı koruyacak bir kabuk geliştirilmesine başlanmış. Güneş ışığından yararlanmak ancak radyasyon etkisini azaltmak için, habitatın yerleşeceği bölge olarak Ay'ın Güney Kutbu seçilmiş. Şişme yapıyı koruyacak kabuğun malzemesi için, Dünya'dan götürmek çok masraflı olacağından yerel bir malzeme olarak Ay yüzeyinde oldukça çok bulunan Regolit seçilmiş.
Meteor çarpmalarının sonucu oluşmuş Ay'ın yüzeyindeki bu taş tozunun, 3D yazıcı robotlar tarafından toplanarak, Dünya'dan gönderilen kimyasal maddelerle etkileşime geçirilip şişme yapının koruyucu kabuğunu oluşturması tasarlanmış. Kabuğun yapısı, meteor çarpması esnasında enerji dağılımını sağlamak ve böylece dayanımını arttırmak amacıyla doğal hücre yapılardan esinlenilmiş. Yapılan hesaplamalar sonucunda ise kabuk, radyasyona, ısıya ve meteorların darbe etkisine karşı dayanıklı olması için 30 cm et kalınlığında planlanmış.
Projenin zorlu iklim koşullarında ve özel durumlarda tasarım yapma pratiklerini geliştirmek için çok iyi ve keyifli bir egzersiz olduğunu söyleyen Xavier de Kestelier, sunumun devamında katılımcıların projeye dair sorularını cevapladı.
Projelere ait görseller Foster&Partners internet adresinden alınmıştır.