(Bazıları Öldürse de) Biz Yeşil Tasarıma Hala Aşığız!
Melike Uzer - N. Ömer Saatcıoğlu
/ 27 Şubat 2013
Fairs'in yazısında, insan psikolojisi açısından haklı olduğu düşünülebilecek saptamalar olsa da (yeşil tasarımın bize hissettirdiği suçluluk hissini sevmedik, ürünleri beğenmedik gibi), teknoloji ve yeşil tasarım ilişkisi konusunda çok yanıldığını söylemeliyiz. Alter'in de yazısında belirttiği gibi, teknoloji yeşil tasarımın karşısında değil, aksine, bu değişim sürecini besleyen bir kaynak.
Son birkaç yıldır ülkemizde de yeşil tasarım üzerine birçok yayın yapılıyor. Öte yandan çeşitli ölçeklerde uygulamalar da yapılmaya başlandı. Fairs, yeşil tasarımın aslında içselleştiğinden ve bazı endüstrilere yerleşerek görünmez olduğundan bahsederken, biz henüz böyle bir etkiyi toplumsal yaşamımızın hiçbir alanında hissetmedik doğrusu.
'Wall-E'den bir sahne
Yeşil tasarım, akademik düzeyde çok konuşulmuş, mimarlık stüdyolarında 90'ların başından beri gündemden düşmemiş, üzerinde tezler de olmak üzere birçok akademik yayın üretilmiş bir mesele. Birçoğumuz "yine mi yeşil tasarımdan bahseden bir yazı" bıkkınlığına kapılmış olabiliriz. Yani mesele bizler için de parlaklığını yitirip, sıkıcı ve boğucu bir hal almaya başlamıştır belki de. Ama yaşam pratiklerimize bakıldığında yeşil tasarımın söyleminden çok uzaktayız.
Biz henüz ne naylon torbalarımızdan vazgeçtik, ne de çöplerimizi ayrıştırarak dönüşüme katkı sağlamanın kentsel temellerini oluşturduk. Çatılarımız güneş panelleri ya da yeşil örtülerle hemen hiç tanışmadı. Hepimiz yöntem olarak nasıl yapıldığını bilsek de, çoğumuzun suyunu toplayan bir evi ya da dönüştürmeyi başaran bir tesisat sistemi henüz yok. Yaptığımız en kayda değer iş, depremde ayakta kalıp kalamayacağı bile belli olmayan binalarımıza ısı yalıtımı uygulamak…
Yeşil tasarımın dünyanın geleceğine dair ne kadar önemli bir rol oynayacağı doğal verilere ve tüketim alışkanlıklarımıza bakılınca hemen anlaşılıyor. Özellikle inşaat sektörünün karbon salınımına olan büyük etkisinden dolayı duracağı yerin ve alacağı tavrın müthiş öneminin farkında olmalıyız. Tasarım dünyasının tamamına baktığımızda sürdürülebilirlik ölçütlerinin adaptasyonu dünyanın tüketme biçimini değiştirebilir güçte olacaktır.
Şanslı bir azınlık sonsuza kadar mutlu yaşamayı belki de garantilemiştir (ya da öyle sanmaktadır). Büyük felaketlere doğru giden dünyadan kaçma yollarını çoktan ayarlamış, "post-apokaliptik" problemlerini çözmüş -Hollywood senaryoları misali- inşa ettirdikleri gemiler ya da sığınaklarda yerlerini ayırtmış olabilirler. Böylece yeşil tasarım gelip geçici bir moda olarak görülüp kendisine veda etmekten dem vurulabilir. Ama burada kalmak, "başkalarının" tüketimleri dolayısıyla baş gösterecek problemlerle yüzleşmek zorunda kalacak- hatta hali hazırda yüzleşen - "diğer dünyalılar" için kaynakların tüketimi/kullanımı/paylaşımı ile ilgili verilen mücadele gelip geçici bir flört değil, büyük bir aşk olarak algılanmalı ve yaşaması için emek harcanmalıdır.
Biz yeşil tasarıma hala aşığız!
Yazarlar hakkında bilgi için... >>>>>
İlişkili Haberler
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Bu İçeriğe Yorum Yazın