"Öteki Ekoloji" (Next Ecology) teması altında gerçekleştirilenamber'11 sanat ve teknoloji festivali , 4 Kasım'da başlayan yoğun bir etkinlik dizisinin ardından 13 Kasım Pazar günü sona erdi. Mimarizm'in medya sponsorluğunda düzenlenen festivalin, İstanbul Modern Sinema Salonu'nda yapılan konferans oturumlarına, yurt dışından pek çok sanatçı ve akademisyen sunumları ile katkıda bulundu.
10, 12, 13 Kasım tarihlerinde gerçekleşen konferans dizisinin iki günü ağırlıklı olarak film gösterimlerine ayrılırken, 12 Kasım'daki oturum, davetli konuşmacıların sunumları paralelinde ilerledi. Yurt dışından gelen bazı panelistlerin İstanbul programlarını son dakikada iptal etmeleri nedeniyle, Cumartesi günkü oturumda sadece Jussi Parikka, Ömer Madra ve Koert Van Mensvoort hazır bulundu. Programada adı geçen Caterini Dinopoulou ve Sozita Goudouna ise festivale Skype üzerinden bağlanarak sunumlarını dinleyiciler ile paylaştılar.
"Zombi medya" nasıl geri kazanılır?
Wincester Sanat Okulu'nda medya ve tasarım dersleri veren Finlandiyalı yeni medya kuramcısı Jussi Parikka, "The Nature of Media and The Ecology of the Technological" (Medyanın Doğası ve Teknolojik Olanın Ekolojisi) başlıklı sunumunda, festivalin ana teması olan ekolojiyi, modern medya teknolojileri çerçevesinden ele aldı. Elektronik atıkları, "zombi medya" olarak tanımlayan Parikka, toksik kimyasallar içeren bu atıkların yeniden satışı ve kullanımı konularını irdeledi. Postmodernizmin önde gelen isimlerinden Félix Guattari'ye sık sık atıfta bulunan konuşmacı, ekolojinin barındırdığı çoğul anlamlara ve buradan hareketle "eko-zofi" ("eco-sophy"; ecology ve philosopy kavramlarından türetilmiş) kavramına değinerek, bunun somut maddiyat ile nasıl ilişkilendirilebileceğini sorguladı.
Geri dönüşümün büyük ölçüde atık ticaretine işaret ettiğini belirten Jussi Parikka, dijital atıkların üçüncü dünya ülkelerini nasıl zehirlediğine dikkat çekerek; "geri dönüşüm artıkları ve çöpleri ortadan kaldırmaz, sadece bunların yerini ya da biçimini değiştirir" dedi. Bu tespitin ardından, teknolojik aletlerin içerdiği kimyasal maddeleri ve bunların neden olduğu hastalıkları sıralayan Parikka, konuşmasının başında tanımladığı "zombi medya" kavramını yineleyerek konuşmasını şöyle tamamladı: "Çöp, hurda ve artıklar tamamen ölü değildir, hepsi kullanılmayı bekleyen bir enerjiye ve potansiyele sahiptir".
Ekoloji kaç ECO eder?
Konferansın ikinci konuşmacısı; bilgisayar mühendisliği, felsefe ve sanat eğitiminin ardından çeşitli sanat okullarında dersler veren ve halen Eindhoven Teknoloji Üniversitesi Endüstriyel Tasarım Bölümü'nde kariyerine devam eden Koert van Mensvoort idi. "Money as a Medium & ECO Currency" ("Bir Araç Olarak Para & ECO Para Birimi") başlıklı konuşmasında, çeşitli sanatsal işlerinden örnekler sunan Mensvoort bu bağlamda, kurucusu olduğu "Next Nature" inisiyatifinin felsefesini ve faaliyetlerini de aktardı. Next Nature'ı, insan kültürünün meydana getirdiği doğa olarak tanımlayan Mensvoort, bunun insana ve doğaya yaklaşmanın farklı bir yolu olduğunu belirtti.
Para, medya, gerçeklik, ekoloji kelimelerine odaklanan Koert van Mensvoort, paranın sanal gerçekliğin en eski biçimi olduğunu savundu. Paranın ortaya çıkışı ile birlikte insanın, şeyler dünyasından bilgi dünyasına doğru kaydığına dikkat çeken konuşmacı, veritabanlarının gerçekliğimiz haline gelmeye başladığını ifade ederek, paranın sanallığını görünür kıldığı "Datafountain" (Veri çeşmesi) adlı çalışmasını dinleyicilerle paylaştı.
"Datafountain"
Konuşmasının ikinci bölümünde, Brezilya'daki yağmur ormanlarının, küresel mali sisteme karşı nasıl konunabileceğini, kendi geliştirdiği çevreci para birimi "ECO" üzerinden doğrulayan Koert van Mensvoort; gerekçeleri arasında, bazı siyasiler tarafından da benimsenen Tobin vergi sistemi ile, bitki örtüsündeki değişiklikleri detaylı olarak görüntüleyen Google haritalarını gösterdi. Siyasilerin "ekolojik akıl"a ihtiyacı olduğunu vurgulayan Mensvoort, veritabanı gerçekliğini kabul ederek yola çıktığı ECO para birimi modelinde, kapitalizmi yok saymadığını, mevuct sistemi nasıl yönlendirebileceğinin yanıtını aradığını söyledi.
Ekolojinin yolu "sivil itaatsizlik"ten mi geçiyor?
Konferansların öğleden sonraki oturumunda söz alan Ömer Madra ise konuşmasına, Türkiye gündeminin ana maddesi Van Depremi ile başladı. Ülkemizdeki siyasilerin "doğal afet" olarak nitelendirdikleri bu trajik olayı kullanılan söylemler üzerinden irdeleyen Madra, sunumunun geri kalanını ise, tüm afetlerin anası olarak nitelediği "iklim değişikliği"ne ayırdı. Uluslararası Enerji Ajansı - IEA'nın, bu ayın (Kasım 2011) başında yayımladığı "2011 World Energy Outlook" başlıklı rapora göre; iklim değişikliğini geriye döndürmek için sadece 5 yılımız kaldığının altını çizen Madra, tehdidin ne denli büyük olduğunu; Noam Chomsky, Carl Sagan, Ernst Mayr, Clive Hamilton, Chris Hedges gibi önemli bilim ve düşün insanlarından referanslar ile ele aldı.
Medyada, küresel ısınmanın gerçek olup olmadığına dair bir yanlış anlamanın hakim olduğuna dikkat çeken Ömer Madra, konunun, meterorologlar ve diğer bilim insanları arasında bir münazaraya dönüştüğünü belirtti. Umutsuzluğun hüküm sürdüğü bir ortamda nasıl tepki vermemiz gerektiğine ilişkin olarak; Clive Hamilton'ın, çözümü, "demokrasiyi yeniden canlandırmada" gördüğünü dile getiren Madra, Chris Hedges'a göre ise tek yolun, "sivil itaatsizlikten ve iktidar sistemlerine karşı açık savunma" olduğunu söyledi ve konuşmasını, -yine Hamilton'a atfen- şu sözlerle noktaladı: "Yaşam için ayakta durmalı ve mücadele etmeliyiz."
Yunanistan'dan ekolojiye "dijital" bakışlar
Konferansın son iki konuşmacısı, Caterini Dinopoulou ve Sozita Goudouna, Skype üzerinden gerçekleştirdikleri sunumlarında, ekoloji ve teknoloji temalarını kendi çalışmaları üzerinden yorumladılar. Konuşmaların moderatörlüğünü ise Ebru Yetişkin üstlendi.
Koreograf ve interaktif dijital medya sanatçısı Caterini Dinopoulou , dijital medyanın bir formu olarak tanımladığı "dijital bedenler" ile ilgili kuramsal ve uygulamalı çalışmalarını paylaştı. Fizisksel beden ile internet ortamında varolan dijital bedenin meydana getirdiği "çifte kişilik" durumunu irdeleyen Dinopoulou, doğal sınırları ortadan kaldıran sanal dijital bedenin, fiziksel bedenin yankısı haline gelirken, farklı bir yerçekimi algısı ve "kinestetik varoluş" da sunduğuna dikkat çekti.
Günün son sunumunu, yine internet üzerinden konferansa katılan Sozita Goudouna yaptı. Yunanistan Kültür Bakanlığı'nın desteğiyle Hydra adasında gerçekleştirdikleri "11th Plateau" adlı işi videolar üzerinden dinleyicilere aktaran Goudouna, bunun ekoloji ile etkileşim halindeki bir sanat çalışması olduğunu vurguladı. Projeye katkıda bulunan yedi mimarın tasarımlarını adadaki farklı kamusal alanlara yerleştirdiklerini belirten Goudouna, bu coğrafyada yaşanan önemli olayları görünür kılmaya çalıştıklarını söyledi. Kozmopolit bir yapıya sahip ada halkının genel anlamda sanatı benimsemesine rağmen, ana akımın dışında bir sanatsal üretime imza attıkları ve adanın içinde başka bir gerçeklik inşa ettikleri için bunun pek hoş karşılanmadığını itiraf eden Sozita Goudouna, bazı işlerin bu nedenle tahrip edildiğini söyledi. Goudouna'nın küratörlüğünü üstlendiği "11th Plateau", bir yandan adadaki siyasi ortamı sorgularken bir yandan da folklorik ritüelleri günümüz yaşamına uyarlıyor.
amber '11, 13 Kasım Pazar günü gerçekleşen konferans oturumları ve atölyelerin ardından sona erdi.