Hayvan ve Mimarlık

Burçe GÜRSEL / 31 Ekim 2009
İnsanlar metaforik ilişkiler kurmayı, bir şeyleri benzetmeyi sever. Yapılan kimi benzetmelerin, kurulan kimi metaforların ise terimleri, hayvanlar ve mimarlıktır; yani kentlerin, binaların, mekânların ya da yapı birimlerinin birtakım hayvanlara benzetilmesi söz konusudur.
Binalar bizimle konuşuyor...

Canlı varlıkların özelliklerinden hareketle ne kadar çok sonuç çıkarabildiğimize bakarsak, farklı mimari üsluplara neden bu kadar farklı tepkiler verdiğimizi anlarız. Bir binayı çirkin bulmamızın temelinde şu yatıyor olabilir: Binanın ön cephesinin zihnimizde çağrıştırdığı insan ya da hayvan, bizim hiç hoşlanmadığımız bir insan ya da hayvandır. Aynı biçimde, bir başka binayı güzel bulduğumuzu söylerken, "eğer bu bina canlı bir varlık olsaydı, onun kişiliğinden hoşlanırdım" demek istiyoruzdur aslında.


Ve Adolf Loos diyor ki; "Hayır, uygulamalı sanatlar okulunun saygıdeğer profesörü, nefsimi köreltmiyorum! Tavus kuşlarını, sülünleri ve ıstakozları daha lezzetli göstermek için onları türlü biçimlere sokarak süsleyen eski yüzyılların gösterişli yemekleri bende tam tersi bir etki yapıyor. Bir yemek sergisini gezerken bu içi doldurulmuş leşleri yemem gerektiğini düşündükçe tüylerim diken diken oluyor". Belki de süslü mimarlığı "içi doldurulmuş leşler"e benzeten, mecazi anlamda da olsa yukarıda anlatılan diğer çağrışımlardan farklı şekilde mimarlık-hayvan ilişkisine değinen bu satırları da konumuz bağlamında ele alabiliriz. Her zaman hayvanlara benzetilen mimarlık olumlu özellikler taşımıyor görüldüğü gibi .

Binalar bize bir şeyler anlatırken bazen alıntı da yaparlar. Yani, kendilerini ya da kendilerine benzeyen başka binaları gördüğümüz bağlamlara gönderme yapar, bu bağlamlarla ilgili anılarımızı tazelerler. Çağrışım yoluyla iletişim kurarlar. Binalara ya da mobilyalara bakınca, onlar ile onlara baktığımız andaki tarihsel ya da kişisel durum arasında bir bağlantı kurmadan edemeyiz. Sonuç olarak, bizim için mimari ya da dekorasyon üslupları, bunlarla ilk karşılaştığımız dönemi bize hatırlatan birer andaç haline gelir. Saussure'ün terimiyle "çağrışımlar" düzlemi ise konuyu şöyle açıklar: "Söylem dışında, aralarında ortak bir yan bulunan öğeler bellekte birbirini çağrıştırırlar ve böylece çeşitli bağıntıların egemen olduğu öbekler oluştururlar." Her öbek, gücül bir belleksel dizi, bir "bellek hazinesi" oluşturur.


Kuş motifli bina cephesi


İlişkili Haberler
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :