İçinde bulunulan durum ve karşılaşılan sorunların mimarlık eğitimi haricindeki her alanı da kapsadığını dile getiren Kadir Has Üniversitesi, Mimarlık Bölümü 2. Sınıf Stüdyo Koordinatörü Mimar Ali Dur, "Online Stüdyo Eğitimi ve Mimarlık Üzerine" görüşlerini paylaştı.
Mimarlık eğitimi özelinde konuşmak gerekirse, içinde bulunduğumuz durum ve karşılaştığımız / karşılaşabileceğimiz sorunlar belli oranda bu özel alanın dışına da çıkıyor ve aslında mimarlık eğitimi haricinde yerleri de kapsıyor. Çok kısa özetlemek gerekirse, hepimiz şu sıralar daha önceden bildiğimiz şeylerin, özellikle ve mesela “bir-arada olmanın” farklı hallerini arıyoruz. İletişim kurmak, hizmet almak, iş görmek gibi çok genel ve gündelik meseleleri yeniden değerlendiriyor, başka yöntemlerini ve modlarını araştırıyoruz. Ben mimarlık ve eğitimle ilgili konuların da bu dünyevi bağlam ve araştırmadan çok da bağımsız olmadığını düşünüyorum.
Buradan bakıldığında mimarlık eğitimi ve onun merkezinde yer alan stüdyo kavramının da bir “bir-aradalık” meselesi olarak ele alınması ve ona paralel giden, örneklerini verdiğim ve hepimizin içinde olduğu arayışların yanında değerlendirilmesi gerekir. Bu noktada ise, stüdyoya dair bu içkin ve sosyal durum haricinde, ona dair bir özellik daha ortaya çıkıyor. O da stüdyonun aslında hep, yani bu yeni koşullar haricinde de, ucu-açık, kendi-öğrenmesi süreci boyunca devam eden ve kendi yöntemlerini her seferinde belli oranda keşfetmesi / icat etmesi gereken bir kavram olduğu. Yani, bu yeni durumdan etkilenen ve adapte olmaya çalışan tüm dünya gibi, stüdyonun da zaten kendi koşul ve deneylerinden öğrenmesi, süreç içerisinde şekil ve yöntem değiştirmesi ve kesin bir reçetesinin olmaması gerekiyor. Belki bu anlamda içinde olduğumuz yeni koşullar, bu içkin ve gerekli niteliği daha da ortaya çıkarmış olabilir.
Stüdyonun kendi özel durum ve sorunlarına gelecek olursak, sanırım tekrardan düşünülmesi gereken fiziksel ortam ve araçların varlığı ile yerlerine ne geçebileceği konusu. Biz kurum ve bölümümüz ölçeğinde, YÖK’ün de önerileri doğrultusunda, stüdyo derslerini iki parçalı bir formata dönüştürdük. Dönem sonuna kadar online buluşmaları ve paylaşımı olabildiğince gerçekleştirip, olası bir mini yaz okulunda daha yoğun bir program ile süreci tamamlamayı hedefliyoruz. Bu anlamda hibrit bir yöntem seçtik diyebiliriz.
Koordinatörlüğünü sevgili Aslıhan Demirtaş ile yaptığımız 2. Sınıf stüdyomuz özelinde ise, direkt bir “çeviriden” ziyade, stüdyonun içerik ve yöntemlerini tekrardan yorumlamaya yöneldik. Bunu da şimdilik, zaten belli oranda dağınık ve parçalı deneylerden / fragmanlardan oluşan tasarım sürecinin bir bütüne (bir yapı ve detaylı temsillerine) doğru evrilen formatını, bu deney ve düşünme parçalarının (fragmanların) sayı ve derinliklerinin daha da arttığı bir “deneyler silsilesi” haline dönüştürmek olarak özetleyebilirim. Bu arada proje konumuzun da Su-Ada’da bir “Public Bath & Wellness Center” olması olumlu bir tesadüf oldu. Zira şu aralar kişisel sağlık, moral, bağışıklık ve hijyen konuları daha da önem kazandı ve öğrencilerle konuşmalarımızda bunlara da yeniden bakma fırsatı oluyor.
Gene şu an dünya ölçeğinde ve bir sürü alanda gerçekleşen değişimlere dönecek olursak,
saat, gece-gündüz ve yer gibi kavramların, iletişim ve üretim süreçlerinin esnediğini; neredeyse “world-wide shuffle” diyebileceğimiz bir şekilde yeniden kurgulandığını ve karmaşıklaştığını görüyoruz. Bu bağlamda, online ve yerden-bağımsız iletişimlerin (email, mesaj, dijital-ortak sunucular vb.) ve geleneksel saat sınırlarını aşan üretim süreçlerinin, öğrencilere de bizlere de çok yabancı olmadığı aşikar.
Yeni durumla da birlikte, stüdyonun, önceden de olması gerektiği gibi, belirli gün ve mekanların iyice dışına çıktığını; paylaşımların, konuşmaların ve üretimlerin 7/24 ve lokasyondan bağımsız bir şekilde ilerlediğini gözlemliyoruz. Bu anlamda, yaşadığımız olumsuz durumların olumlu bir getirisi olarak, stüdyonun hem kendi doğasında bulunan hem de bir süredir büründüğü dağınık ve sürekli halinin iyice ortaya çıktığını; mimari eylemin daha da özgürleştiğini belirtebilirim. Ayrıca, daha psikolojik bir açıdan bakarsak da, fiziksel hareketin ve bir-aradalığın kısıtlı olduğu bir dönemde, “başka yerler” üzerine düşünmenin ve “bir yolculuk metodu” olarak hayal kurmanın daha da mühim bir etkinlik ve yararlı bir reçete olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Özellikle bu aralar, mimarlık yapmanın ve mimarlık üzerine düşünmenin bizlere iyi geleceğini düşünüyorum.