İTÜ mezunu mimar Orkun Beydağı, yüksek lisans eğitimi için gittiği New York Pratt Institute'ta edindiği deneyimleri, eğitim odaklı bir bakış açısı ile aktarıyor. Beydağı, "gittikçe gelişen bir enstitü" olarak tanımladığı Pratt'in en büyük artılarından birini "New York'ta olmak" şeklinde açıklıyor.
Mimarlık eğitimi –temel strüktürel öğrenim dışında- bilgi öğrenimi olarak görülemez. Daha ağırlıklı olarak deneyim, tartışma, araştırma vs. öğrenme sürecinde öne çıkar. İletişim imkanları ne kadar gelişse de, deneyimleme bilgisi her zaman başka bir ihtiyaç olarak belirir. Bu fikirlerden hareketle, bulunduğum yerden farklı insanların, görüş ve alışkanlıkların olduğu bir yerde eğitimimi sürdürmek, farklı süreçleri gözlemleyebilmek için yurtdışında yüksek lisans yapmayı düşündüm. Yenilikleri bünyesine çabuk adapte edebilen, mimarlık eğitimini araştırmaya dayalı yürüten, düşünceye ve pratiğe önem veren bir okul olarak Pratt Institute'u bu sebeple tercih ettim.
Pratt'in ana kampüsünden bir görünüm.
Yaz döneminde çok hızlı bir girişle MS.Arch programına başladım. Stüdyo bir yandan bilgisayar merkezli tasarıma giriş yaptırırken diğer yandan program, form, arazi konularını tartışmaya açabildiğimiz ve bunlar arasındaki ilişkileri yeniden kurduğumuz bir şekilde devam etti. Seminer ise bunları teori ile destekleyen bir süreç izledi. İlk dönemde Manuel Delanda'dan seminer almak da ayrı bir heyecan oldu elbette.
Higgins Hall, gündüz ve gece.
Okulun imkanları oldukça geniş… Zaten bir Steven Holl yapısı içinde tüm vaktimizi geçiriyoruz –ki gerçekten tüm vaktimiz burada geçiyor. Mimarlık binası "Higgins Hall" 24 saat açık ve dilediğimiz zaman her şekilde binayı kullanabiliyoruz. Laser shop, ahşap atölyesi, 3d yazıcı, bilgisayar laboratuarları ise elbette 24 saat açık değil; ancak gece yarısına kadar kullanma imkanı var. Kütüphane de aynı şekilde gece yarısına kadar açık. Higgins Hall ana kampüse bir blok uzaklıkta. Kütüphane, yönetim binaları, spor salonu gibi imkanlar ana kampüs içinde. Elbette tüm bunlar Brooklyn'de yer alıyor. Manhattan'da ise Pratt'ın bazı bölümlerinin olduğu bir binası daha mevcut.
Brooklyn.
New York'ta olmak Pratt'ın en büyük artılarından biri. Şehir başlı başına ayrı bir enformel okul. Konferanslar, sergiler, sosyal etkinlikler her yerde. Müzelerin zaman zaman yaptığı etkinlikler, müze sayısından dolayı hiç bitmiyor gibi. Üniversiteler de zaten tüm şehri parsellemiş durumda. Sokakta yürürken bir anda Cooper Union'ın yeni binasıyla karşılaşabiliyorsunuz; ya da MoMA sokak arasında karşınıza çıkıyor. Izgara sistem bir şehirde zaten sokak arasında olmayan herhangi bir yapı da pek mümkün değil. Blokların arasında yürürken harita kullanmamak, özellikle ilk zamanlarda çok zor. İlk geldiğimde çok direndim, fakat sonunda bir harita aldım. Bunun yanında, GPS ve harita özelliği olan bir cihaz mutlaka olmasa da gerekli. Etrafta o kadar çok şey varken, bunlara ulaşmak için böyle bir cihaz şart. Şehirde ulaşım metro, taksi, ya da bisikletle sağlanıyor. Toplu ulaşımın her yere gitmesi de Amerika standartlarında oldukça önemli bir durum. New York zaten Amerika'nın geri kalanından daha farklı algılanıyor.
Mimarlık bölümü atölyeleri.
Tekrar Pratt'a dönersek, New York'ta konumlanmasının beraberinde getirdiği en önemli niteliklerden biri de, projelerde genellikle şehirdeki durumlar üzerinden çalışmamız oluyor. Örneğin son yaptığımız proje için Chelsea'de, Highline ve Hudson River Park arasında çalıştık. New York'un kendi dinamiklerinin okumasını bizzat yerinde yapmak önemli bir deneyim. Karışık demografik yapısı, 24 saat değişen şehir kullanımı, toplu taşıma, caddeler, yüksek bina ekolojileri üzerinden deneyim kazanmak, bunları yerinde yaşamak, önemli bir artı. Pratt'te ders veren profesörler aynı zamanda Columbia, Sci-Arc, Yale gibi yerlerde de ders veriyor ya da vermiş. Gerek okulun eğitim stratejisi sayesinde, gerek bulunduğu yer itibariyle birçok farklı üniversiteden önemli profesörler burada da ders veriyorlar. Stüdyo yürütücüleri, bunu bir iş olarak görmüyor. Stüdyo saatleri dışında da iletişim kopmuyor. Zaten öğrenciler sürekli stüdyoda bulundukları ve yürütücüler belli saatlerde gelip gittikleri için, stüdyodaki ders saatleri hakkında pek bir fikriniz olmayabiliyor. Projeleri değerlendirirken, ara dönem ve final zamanlarında iki jüri yapılıyor. Final jürisi olması aslında oldukça iyi, çünkü öğrenciler teslim gününe, jüriye çıkacakları için ayrıca hazırlanıyorlar. Aralarda yürütücülerin isteklerine göre başka jüriler de gerçekleşebiliyor.
Eğitim sistemi ya da proje yürütme şekilleri bağlamında Pratt'te çok zorlandığımı söyleyemem. Lisans eğitimimin verdiği düşünce şeklinin buradan çok farklı olduğunu düşünmüyorum. Araştırmaya çok yatkın, pratikteki imkanları zorlayan, malzeme ve konunun farklı ölçeklerde, projenin farklı zamanlarında tekrar tekrar düşünüldüğü bir ortam söz konusu. Herkes çok istekli ve çok enerjik. Okulun sürekli açık olması ve herkesin kendi yeri gibi benimsemesi de bunu oldukça etkiliyor.
Pratt Institute, mimarlığın ne olduğu ve gelecekte ne olacağıyla ilgili düşünme, değerlendirme, tartışma, deneyimleme, üretme, gerçekleştirme gibi konularda oldukça ileri imkanları olan ve gittikçe gelişen bir enstitü. Yalnızca formel eğitim değil, ders dışı etkinlikleriyle de her yönden gelişmenizi sağlayan bir kurumda bulunuyorsunuz. Higgins Hall'un gece önünden geçmek bile zaten farklı bir yerde olduğunuzu hissettiriyor.