Yüksek mimar Gülfem Karaer, İTÜ Taşkışla'da gerçekleştirdiği 'Bir Uygulama Projesinin Öyküsü' başlıklı seminerde, geleceğin mimarlarına otel tasarımının kriterlerini anlattı.
2012-2013 bahar yarıyılında İTÜ Mimarlık Fakültesi uygulama projesi derslerinde eğitmen olarak yer alan Mar Mimarlık kurucu ortağı Gülfem Karaer, 18 Şubat Pazartesi günü 'Bir Uygulama Projesinin Öyküsü' başlıklı ilk seminerini verdi.
Gülfem Karaer, İTÜ Mimarlık Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Emrah Acar ile birlikte yürüttüğü uygulama projesi dersinde öğrencilerle ilk olarak mimarlığa adım attığı yılları, sektörde kazandığı deneyimleri, mimarlık sektöründeki bölünmelerle oluşan uzmanlık alanlarını ve bir oteli oluşturan temel kriterleri paylaştı.
İTÜ Mimarlık Fakültesi'nden mezun olduktan sonra 1993 yılında Mar Mimarlık'ı nasıl kurduklarını anlatan Gülfem Karaer, sektördeki yükselişlerini şu şekilde aktardı:
"2006 yılında, Zaha Hadid'in Capital Hill projesinin uygulama projelerini çizer misiniz, şeklinde bir iş teklifi geldi. Konsept ve uygulama projelerini bir arada götürdüğümüz projelendirme süreci, Capital Hill konutu ile ikiye bölünmüş oldu. Bu tarz bir yaklaşımı ilk kez 1998 yılının Kasım ayında Fransa'ya yaptığımız bir gezide görmüştük. Bir inşaatın tabelasında konsept mimarının ve realizasyon yani uygulama mimarının adları ayrı ayrı yazılmıştı.
Türkiye'de böyle bir çalışmanın örneği yoktu ve doğrusu, sadece sekiz yıl sonra böyle bir çalışma biçiminin öncüleri olacağımız, o tabelayı gördüğümüzde aklımıza gelmemişti.
Capital Hill projesi, mesleki yaşantımızda bir dönüm noktası oldu. Mimarlığın kendi içinde bir uzmanlaşmaya doğru gittiğini en çok hissettiğimiz an, bu proje için çalışmaya başladığımız andır. Bildiğiniz gibi mimarlık daha önce de kendi içinde kollara ayrılmıştı. İç mimarlık ve mimarlık ayrımı bunu en iyi açıklayan örnektir. Biz fakülteye girdiğimizde hocalarımız bu bölünmeyi reddederdi. Bir mimarın mobilyaları dahil binasının her şeyini tasarlamasının bir gereklilik olduğunu öğrenerek mezun olduk. Takdir edersiniz ki, o günden bugüne çok şey değişti. Binalar artık eskisi gibi az metrekareli, basit fonksiyonlu yapılar değil. Karmaşıklaşan gündelik hayatımıza ve gelişen teknolojiye paralel olarak, binaların hem metrekare büyüklükleri artıyor, hem programları karmaşıklaşıyor, hem de içlerinde barıdırdıkları sistemler komplike hale geliyor."
Mimarlık, mimari-iç mimari ayrımından sonra, konsept ve uygulama olarak bölünüyor.
Bu anlamda mimarinin konsept ve uygulama olarak ayrılmasının, binaların biçimsel gelişmelerine büyük katkısı olacağını düşünüyorum. Bir mimar, yapılmayacağını bildiği bir şekilde bina tasarlayamaz. Ancak onun o şekilde yapılamayacağını bilmezse, binasını o şekilde tasarlayabilir. Pratikte son 10 yıldır etkin bir şekilde yaşanmaya başlayan bu ayrımın, mesleğimizin ürünlerinin kalitesini ileriye götüreceğine inanıyorum. Okuldan mezun olduğunuzda, hangisini yapmanın size daha uygun olduğunu test edeceğiniz deneyim yıllarınız olacak. Öncelikle şunu açık seçik ifade etmek isterim ki, yol olarak realizasyonu seçerseniz, iki temel negatif etki ile karşılaşacaksınız. Birincisi, mimarlığı sadece konsept üretmekten ibaret sanan görüş ve uygulama projesi üretim sürecinde sizinle çalışan diğer mimar ve mühendislerin etkileri... Uygulama yöntemleri konusunda becerikli ve yetkin mimarlar olmasaydı, bugün pek çok proje sadece kağıt üzerinde kalmaya mahkum olacaktı. Bunlardan biri de, şimdiden mimarlık tarihinde yerini almış olan Capital Hill konutudur. Bu konut, mevcudiyetini hem Zaha Hadid'e hem de bize borçludur."
Mezun olup, sahaya çıktığınızda size bir şok dalgası çarpar.
Bu şok dalgasının sebebi, mimarlığın teori alanı ile pratik alanı arasındaki farktır. Pırıl pırıl mekânlarda, pırıl pırıl insanlardan bu mesleği öğrenen mimar, şantiyeye çıktığı anda, siyah çöp poşetinden aldığı ekmeği eliyle bölüp, gerisini poşete atan insanlarla çalışmaya başlar. Şantiye tuvaletlerinde klozetlerin nasıl kullanacağını anlatan resimler yapışıktır. Bütün bu olumsuzluklar yetmezmiş gibi, şantiyede etrafınız sizin bilgi ve becerinizi test etmek isteyen insanlarla doludur. Çünkü mimar, o geminin kaptanıdır. Herkes, gemiye iyi bir kaptanın komuta ettiğinden emin olmak ister. Böyle bir kaosun içine düştüğünüzde, hayatta kalmak ve iş yapabilmek için mantranız her zaman ‘basitleştirmek' olmalıdır."
'Bir Uygulama Projesinin Öyküsü' semineriyle başlayan bahar yarıyılı uygulama projesi dersleri, iç mimari konsept tasarımı HBA tarafından tasarlanan ve iç mimari uygulaması Mar Mimarlık tarafından gerçekleştirilen Raffles İstanbul Zorlu Center otelin şantiye ziyareti ile devam edecek.
Gülfem Karaer ile derslerin yanı sıra seminerler ve saha gezilerinden edindikleri deneyimlerden yola çıkarak 100+ yataklı örnek bir şehir oteli tasarlayacak olan öğrenciler, 21 Şubat Perşembe günü Raffles İstanbul Zorlu Center şantiyesini gezecekler.