Küresel Covid-19 salgını sürecinde, Türkiye ve İngiltere olmak üzere farklı coğrafyalardan tasarımcıların ve mimarların dünyaya, doğaya, yaşama bakış açıları ve üretim yapma biçimleri üzerinden bir etkileşim ortamı yapmayı hedefleyen Calling’20'nin ikinci bölümü gerçekleşti.
Küresel Covid-19 salgını sebebiyle farklı ve hassas bir dönem içindeyken bildiğimiz konular üzerinden şu ana, geleceğe bakmaya ve iyimser olmaya devam etmeye çalışıyoruz. Dünyanın farklı bölgelerindeki mimari pratikler, sürdürülebilirlik ve tasarım yaklaşımları üzerine farkındalık yaratmayı, iham vermeyi hedefleyen Calling’20’nin ikinci buluşması, yaratıcı endüstriler için önemli merkezlerden biri olan Londra bağlamında “Londra Tasarım Ortamında Yeni Normal-2” başlığı altında gerçekleşti.
Anylab Kurucusu Nurgül Yardım’ın moderatörlüğünde gerçekleşen söyleşinin konukları Skidmore, Owings & Merrill (SOM) Sürdürülebilirlik Uzmanı Mimar Mina Hasman ve Emre Arolat Mimarlık (EAA) Londra Stüdyo Direktörü Mimar Uygar Yüksel oldu. Söyleşide genel olarak şu başlıklar üzerinden konuşuldu:
Covid-19 salgını döneminde alınan tedbirler, günlük rutinlerin ve alışkanlıkların değişmesine neden oldu. Bu dönemde tasarımcıların gündelik yaşantılarında nelerin değiştiğine değinildi. Daha önce değerini anlamadığımız özgürlüklerin farkındalığına işaret eden Mina Hasman, var olan ya da bilinçaltında yarattığımız fiziksel “sınırların” tamamen yer değiştiğini ve iletişim kurabilmek adına bilgisayar, telefon, tablet gibi nesnelere bağımlı duruma geldiğimizi vurguladı. Hasman; “farkındalığım, önceliklerime yönlendirdi beni. Bu dönemde ailemin ve hayatımda olan insanların değerini çok fazla bilir hale geldim” dedi.
Uygar Yüksel ise, daha önceki bölgesel krizlerden farklı olarak şu an globalde tüm insanların etkilendiği bir süreçte olduğumuzu ve günlük rutinler, sınırlar, ilişkiler, iş yapma biçimleri, çalışma yöntemlerinin yüzde yüz değişmese de farklılaştığını dile getirdi. Yüksel, “Mesleki olarak mevcut durumda bir şey yapamıyoruz daha sakin olmalıyız. Daha çok kendimize dönme hali, yaratıcılığın arttığı bir dönem olduğunu düşünüyorum böyle de olmayı değerli buluyorum” dedi.
Yoğun çalışma temposu olan global mimari pratiklerde iş ve özel yaşam dengesi kurmak diğer birçok mesleğe göre daha zorlayıcı oldu söylenebilir. Salgın öncesinde yoğun bir iş hayatı olduğunu vurgulayan Uygar Yüksel, uzaktan çalışma döneminde sağlıklı yaşama önem verebildiğini ve bu nedenle daha kaliteli bir üretim sürecinde olduğunu dile getirdi. EAA gibi çok lokasyonlu ofislerin yeni çalışma sistemine hazırlıklı olduğunu söyleyen Yüksel, iletişim araçlarının bu süreçte tasarımcıların işini kolaylaştırdığını vurguladı. Yüksel ayrıca; dış toplantıların gözle görünür şekilde azaldığı bu dönemin iç potansiyeli besleme ve geliştirmeye imkan verdiğini, kolektif yarışma süreçlerini andıran bu durumun bir projeyi yarışma projesi gibi ele alıp aynı verimlilikle bakabilme şansı tanıdığını sözlerine ekledi.
10 farklı lokasyonda ofisi ve neredeyse dünyanın her yerinde projeleri olan SOM’de çalışmalarına devam eden Mina Hasman ise; teknoloji sayesinde zorlukları aşabildiklerini, tüm lokasyonlardaki çalışanların şu anda farklı bir şekilde birbiri ile bağlantıda olduğunu, saat farkı nedeniyle zaten mevcut olan zorluklara rağmen bu sürecin şu an ekipler arası iletişimi güçlendirdiğini dile getirdi. Konuşmacıların her ikisi de mevcut işlerin yavaşlamasına rağmen devam ettiğini belirtti.
Uzun yıllardır sürdürülebilirlik üzerine çalışan Hasman, sürdürülebilirliğin en temel yapılarından birisinin gelişen ve değişen şeylere adapte olabilmek olduğunu ve mevcut durumda bunun artık biz zorunluluk olduğunu dile getirdi. Hasman; “Sürdürülebilirliği anlatmaya çalıştığımda bire bir bağ kuramıyorlardı. İklim değişikliğinden bahsederken, “bu etkiler 2030-2050 senelerinde olur, biz göremeyiz” derlerdi. Şu an mevcut durumu düşünce, bu durumdan öğreneceğimiz şeyler olabilir” dedi.
Youtube üzerinden canlı yayınlanan söyleşinin tamamını izlemek için tıklayın.