“Edebiyatla Uğraşan Hep Doğruları Yakalamıştır”

Amber Eroyan / 26 Ekim 2016
YEM Yayın’ın, mimarlığın edebiyatla ilişkisini irdelemek ve mimarlığa ilgi duyanlar için yeni algı kapıları açmak amacıyla Hikmet Temel Akarsu ve Nevnihal Erdoğan tarafından yayına hazırlanan “Edebiyatta Mimarlık” adlı yeni kitabı, özel bir söyleşiyle yazarları ve okuyucuları biraraya getirdi. Konuşmacılar, edebi eserleri okumanın, doğruyu bulmada ve daha yaşanabilir şehirler yaratmadaki kritik önemine vurgu yaptı.

Mimar, sanatçı, felsefeci ve akademisyenlerden oluşan 55 önemli ismin katkı koyduğu “Edebiyatta Mimarlık", Hikmet Temel Akarsu ve Nevnihal Erdoğan’ın yaklaşık 7 yıllık sürede hazırladıkları bir projenin sonuç ürünü. Kitabın raflarda yerini almasının ardından, 25 Ekim 2016 Salı günü YEM’de düzenlenen “Edebiyattaki Mimarlığı Konuşalım” başlıklı söyleşide, mimar ve yazarlar bu iki yaratıcı disiplinin yakın ilişkisini kendi pencerelerinden değerlendirdiler.

Mimar-Yazar Hikmet Temel Akarsu’nun moderatörlüğünde gerçekleşen söyleşiye, Mimar-Yazar Yücel Gürsel, Trakya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Balkan Dilleri ve Edebiyatları Bölüm Başkanı Doç. Dr. Sema Sandalcı ve ODTÜ Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Celal Abdi Güzer konuşmacı olarak katıldı.

"Edebi eserleri okumayanların nasıl bir şehir yarattıkları ortada"

Hikmet Temel Akarsu

Moderatör Hikmet Temel Akarsu, mimarlığın kuramsal tarafında yer aldığını belirterek, 7 yıllık bir projenin ürünü olan “Edebiyatta Mimarlık”a hem edebiyat hem de mimarlıktan anlayan 55 yazarın katkı koyduğunu ekledi. “Edebi eserleri okumayanların nasıl bir şehir yarattıkları ortada” diyen Akarsu; mimarlık, edebiyat, akademya ve düşünü dört fil ayağı olarak tanımlarken, “Amacımız, yeni bir yaklaşım yaratmak” şeklinde konuştu.

Entelektüalizmin önündeki engel, etik sorunu

Yücel Gürsel

Mimar-Yazar Yücel Gürsel, konuşmasında ‘entelektüalizm’ kavramına vurgu yaparak, ülkemizde, mimarlık alanında bu konunun ikinci plana atılmasından dem vurdu. Entelektüalizmi, “derin kültürlenme, entelektüel bakış açısı, esas bilgilenmede durum değerlendirmesini alışılagelmişin dışında görebilme” olarak tanımlayan Gürsel, mimarların bu alanda yaşadıkları kuramsal sorun ile yine ikinci plana atılan etik sorununu ilişkilendirdi.

"Yazıya geçenlerden mimarlıkla ilgili çok şey öğrenmek mümkün"

İlyada ve Odysseia’yı Antik Yunanca’dan dilimize çevirmiş olan Doç. Dr. Sema Sandalcı, konuşmasında Antik dönem mimarlığını edebi eserler aracılığıyla mercek altına aldı. Günümüzde mimarlığın hep rant ile birlikte anıldığını ifade eden Sandalcı, Anadolu’nun 5 bin yıllık yazılı tarihe sahip olduğunu hatırlatarak, “Bu kopukluk bizi kimliksizleştiriyor. Oysa yazıya geçenlerden mimarlıkla ilgili çok şey öğrenmek mümkün.” dedi.

Sema Sandalcı

"Kitaplar size kendi felsefenizi yaratmanızda yardımcı olur”

Antikite’de mimarın sadece mimar olmadığını, aynı zamanda hem iyi bir yontucu hem de iyi bir tasarımcı ve mekanizma geliştiricisi olduğunu söyleyen Sema Sandalcı, sözlerini şöyle sürdürdü: “Mimar, tüm kültürlerde zanaatkarların başı olarak geçer. Bugün İstanbul’da güneşi göremez olduk. Karşı durmak önemli. Her mesleğin bir erdemi var. Doğruyu yanlıştan ayırmak için mesleğinizin bir felsefesi olmalı. Bu tür kitaplar size kendi felsefenizi yaratmanızda yardımcı olur.”

“Her yapının bir hikayesi vardır ve her yapı bir hikaye barındırır"

ODTÜ Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Celal Abdi Güzer ise, söyleşiye “eleştirmen” olarak katkıda bulundu. Bir mimar olarak edebiyatın uzun süredir ilgi alanında olduğunu ifade eden Güzer, “Her yapının bir hikayesi vardır; aynı zamanda her yapı da bir hikaye barındırır. Anlattığımız öykülerle mimarlık arasında önemli bir bağ var. Kent aracılığıyla bazı sosyal olayları ve durak noktalarını anımsıyoruz. Mekanla kurduğumuz bağ hem çok güçlü hem de çok eğreti. Kırılma noktalarını mimarlık/mekan üzerinden anlıyoruz. Dolayısıyla mimarlık, edebiyatın ayrılmaz bir parçası” şeklinde konuştu.

Celal Abdi Güzer

“Kent, anlamları içine alan, yutan bir altyapı; içinde bir sürü paralel yaşam ve öyküler saklı”

Mimarlık ve edebiyat alanında çok sayıda ortak kelime olduğuna da dikkat çeken Celal Abdi Güzer, bunların hepsinin bir ürünü anlamak ve eleştirmek üzere kullanılan özel sözler olduğunu ekledi. Hem mimarlığın hem de edebiyatın parçaları biraraya getirerek başka bir anlam yaratmak üzere yapılan bir tasarım uğraşı olduğunu söyleyen Güzer, her bir alt parçanın (sözcük ya da tuğla) da yine anlamları olduğunu vurguladı: “Kent, anlamları içine alan, yutan bir altyapı. İçinde bir sürü paralel yaşam sürüyor, içinde farklı öyküler saklı.”

Celal Abdi Güzer

Mimarlık ve edebiyatın yanı sıra mimarları ve yazarları karşılaştıran Celal Abdi Güzer, yazarların/şairlerin sözcükler yetmediğinde çizime başvurduğu örnekler paylaştı ve şunları ekledi: “Mimarlık da edebiyat da bir eskizle/taslakla başlıyor. Sonra bunları filtreleyerek tekil bir ürüne indirgiyoruz. Her ikisinin de tasarım süreçlerinden dolayı benzer yönleri var.”

Nâzım'ın şiirindeki mimari

Söyleşinin ikinci bölümünde Yücel Gürsel, “Edebiyatta Mimarlık” kitabında da yer alan, Nâzım Hikmet’in “Memleketimden İnsan Manzaraları” adlı eserine ilişkin mimarca incelemesini aktardı. Nâzım’ın, bütün sanatların bir mimarisi olduğu tespitine atıfta bulunan Gürsel, 26 bölüm ve 5 kitaptan oluşan roman şiirin mimarisine ilişkin oluşturduğu şemayı dinleyicilerle paylaştı.

Yücel Gürsel

“Antikite’den bu yana görüyoruz ki, edebiyatla uğraşan hep doğruları yakalamıştır”

İlyada ve Odysseia’da mimari mekanın nasıl betimlendiğini aktaran Sema Sandalcı, okuduğu pasajlar aracılığıyla Antik dönemde kentlerin düzenli şekilde yapılaşmasına ne denli önem verildiğinin altını çizdi. Bu romanların yazıldığı dönemden bugüne okuyucuların hayalgücünü zenginleştirdiğine dikkat çeken Sandalcı, “Antikite’den bu yana görüyoruz ki, edebiyatla uğraşan hep doğruları yakalamıştır.” dedi.

"Edebiyatta Mimarlık konusunu ele alan kişilerin disipliner çeşitliliği müthiş bir zenginlik"

Konuşmasının ikinci bölümünde “Edebiyatta Mimarlık” ile ilgili görüşlerini paylaşan Celal Abdi Güzer ise, öncelikle ‘eleştiri’ kavramına ilişkin kuramsal bir açıklamada bulundu. Latincede criticus kelimesinin, “ayırt etmek, farkına varmak ve bunu ortaya koymak” anlamına geldiğini belirten Güzer, “Eleştiri, bir nesnenin içinde yer aldığı bağlamda diğer nesnelere göre anlamını ortaya koymaktır” dedi. “Edebiyatta Mimarlık” konusunu ele alan kişilerin disipliner çeşitliliğinin müthiş bir zenginlik olduğunu dile getiren Celal Abdi Güzer, kitapta yer alan seçkinin pek çok şeyi kapsadığını ifade etti.

Celal Abdi Güzer

Edebiyatta Mimarlık’ın özellikle mekanın anlamı ve onun yarattığı kimlik üzerine odaklandığını belirten Güzer, “Günümüzde tam bir kimlik erozyonu yaşanıyor. Bu bir tüketim biçimi gibi karşımıza geliyor ve anlamı kaybediyoruz.” diyerek disipliner çoğulluk içinde eleştirel ifadeye duyulan ihtiyacın altını çizdi.

“Edebiyatta Mimarlık” 26 hafta boyunca Açık Radyo’da...

“Edebiyatta Mimarlık” yazarları, kitap ve söyleşinin yanı sıra 26 bölümlük bir radyo programı ile ilgililerine zengin bir içerik sunmaya hazırlanıyor. “Edebiyatta Mimarlık” adlı program, 25 Ekim’den itibaren her Salı 14.00-14.30 saatleri arasında Açık Radyo’da, Hikmet Temel Akarsu ve Emre Karacaoğlu’nun sunumu ve farklı misafirlerin katılımıyla dinleyiciyle buluşacak.


İlişkili Haberler
Etiketler
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :