Kendi isteğinizle mi oldunuz?
Evet. Mimarlık, sınav sisteminin sonucu olarak edindiğim bir meslek değil. Çocukken bile mimar olmak isterdim ben.
Bir mimarlık algısı mevcuttu o zaman sizde?
Kesinlikle.
Nasıldı peki o zamanki mimarlık algınız?
Babam inşaatçı bir bürokrattı, onun rapidolarıyla oynamayı çok severdim. Mimarlığa da bu rapidolarının uçlarını kırarak başladığımı söyleyebilirim aslında. Kâğıt, karton ve yapıştırıcıyla oynamak hoşuma giderdi. Bir de babamın peşinden kimi zaman inşaatlara giderdim, inşaat alanlarında dolaşırdım, iş makinelerinin tepesine çıkardım. O zamanlar bunların hepsi birer oyundu benim için.
Bütün bunlar sizin mimar olmanızda itici bir güç oluşturdu yani?
Evet, benim için öyle oldu. Kimileri için bu böyle olmayabilir, hatta bütün bunlar kişinin meslekten uzaklaşmasına da neden olabilir. Ama ailem tarafından benim üzerimde mimar olmam ya da olmamam yolunda herhangi bir baskı kurulmadığı için ben kendi kendime mimar olmaya karar verdim.
Aslında mimarlıktan da öte kağıt ve kalemle ilgili bir şey yapmak istiyordum sanırım, mimarlık yapmasaydım da resim yapmak isterdim örneğin…
Lisedeyken resim yapar mıydınız?
Empresyonist kopyalar, kübist taklitler, ama asıl edebiyata meraklıydım ben. Lise dönemim 80 sonrasına denk gelmişti, mağdur şairlerden Abdullah Şanal benim edebiyat öğretmenimdi. Biraz da onun etkisiyle edebiyattan kopmak istemedim ve edebiyat bölümünde okudum. Babam da epey meraklıydı bu yazma çizme işlerine, daha lise yıllarındayken yaptığı kitap kapaklarının ve çıkardığı dergilerin hikâyelerini dinlerdim.
Nasıl yani? Lisede edebiyat bölümünde okudunuz ve üniversite sınavına matematikten mi girdiniz?
Evet. Hem edebiyattan kopmamak hem de mimar olmak istiyordum, büyük bir çelişki değil mi? (Gülüyor)
Hatta babam dedi ki, sen mimar olmak istediğini söylüyorsun, ama mimarlık "matematik-fen" alanından öğrenci alır, edebiyattan almaz! Ben de bizimkilerden bir sene izin istedim ve gerçekten odaya kapanarak lisede almadığım matematik, fizik, geometri gibi dersleri çalıştım kendi kendime.
Ve Mimar Sinan'ı kazandınız…
Evet, zaten 4 tane tercihim vardı ve bunların hepsi mimarlıktı. Sınava girdikten sonra babam kazanamama ihtimalimin de olduğunu bana hatırlatınca, Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinin ve Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinin yetenek sınavlarına girdim. Hacettepe'nin Grafik bölümünü de kazandım, ama ben kafayı mimarlığa taktığım için Mimar Sinan'a geldim. Zaten en çok Mimar Sinan'da okumayı istiyordum.
Neden?
Benim de arkadaşım olan bir aile dostumuzun kızı Mimar Sinan'da endüstri ürünleri tasarımı okuyordu. Ondan ve yine babamın bir iki mimar arkadaşından dinlediğim kadarıyla sevmiştim okulu. Bir de okulda mimarlığın yanı sıra resim, heykel, grafik gibi başka bölümlerin de olması hoşuma gitmişti.