Sadece "mimarlık" üzerine

03 Haziran 2010


Web sitenizde "Üslup ve genel geçer eğilimlerin baskısı altında kalmadan" mimarlık yapmaktan söz ediyorsunuz.

O bir temenni tabi. Ama aynı zamanda da mimarlığın bu şekilde yapılması gerektiğine inanıyorum ve mimarlığa da bu doğrultuda devam etmek istiyorum.

Mimarlıkta üslubun sizin için olmazsa olmazlarını zaman içinde tecrübe ederek buluyorsunuz ve aslında bu tecrübeler sonucunda biriktirdikleriniz de mesleğe bakışınızın alt yapısını oluşturuyor, bir anlamda.
Eğer bu olmazsa olmazları es geçip, sadece üslup ve genel eğilimleri takip ederseniz, o zaman mimarlığınızın illaki bir yerde aksayacağını düşünüyorum.

Elbette üslup olmasın¸ genel eğilimlere karşı durulsun demiyorum, mimarlığın sadece bunlardan yola çıkılarak yapılmaması taraftarı olduğumu söylüyorum. Ama dünyada neler olup bittiğini eskisine göre çok daha hızlı öğrendiğimiz bu zamanda, bu olan bitenden istemeseniz de etkileniyorsunuz. Bunların hepsi bir şekilde üzerinize geliyor. Ve "zamanın ruhu"nu da kollamanız gerekiyor ayrıca.

Kısacası mimar zamanın ruhunu da bir yere kadar kollayabilir, ama üslubun ve eğilimlerin baskıcı ve hatta karar verici olmaması gerektiğini düşünüyorum.

Ve "çağdaş, teknolojik, çevreye duyarlı ve işleyen" olarak tanımlıyorsunuz mimarlık anlayışınızı…

Evet,  bu saydıklarınız hakikaten benim mimarlık anlayışımın olmazsa olmazları.

Az önce sözünü ettiklerimin "işleyen" kategorisine sokabiliriz aslında. Konut da olsa, ticarethane de olsa, umumi tuvalet de olsa işlemesi lazım. Bu önemli!

Çevreye duyarlılığın da aksini savunmak artık çok mümkün değil.

"Çevreye duyarlılık" demişken hemen "sürdürülebilirlik" hakkındaki düşüncelerinizi sorsak?

Sürdürülebilirlik konusunun aksayan bir tarafının olduğunu düşünüyorum açıkçası.

Benim anladığım kadarıyla sürdürülebilirlik, bittikten sonra binanın kendi elektriğini kendisinin üretmesi ya da harcadığı suyu tekrar kullanması ile ilgili bir şey değil, o binayı yaparken sizin ne kullandığınızla ve inşaatı nasıl yaptığınızla ilgili. Eğer yer kaplamasını başka bir kıtadan uçakla getiriyorsanız bina istediği kadar elektriğini üretsin, "çevreci" bir binadan söz edemezsiniz. Dolayısıyla gerçek anlamdaki sürdürülebilirlik kaygısının böyle olması gerektiğini düşünüyorum.

İnşaat süreci çok önemli, dolayısıyla bu anlamda mimarlara çok iş düşüyor bence.

Bir yandan da bu çok gündemde olan bir konu, zaten olması gereken bir şey, sanki yeniden keşfediliyor. Tamam, bunun yeniden keşfedilmesi de fena bir şey değil, ama biraz temkinli olmakta da fayda var. Sadece sürdürülebilirlik konusunda değil, politik olarak dayatılan şeylere de karşı temkinli olmayı tercih ediyorum ben.

Çağdaş ve teknolojik diye devam ediyorsunuz…

Evet, bu çağda yaşıyorsanız onun gerektirdiklerini yapmalısınız, "çağdaş" olmalısınız.

Teknolojiye gelince, aslında sürdürülebilirlik de bir yanıyla "teknoloji" başlığının altına girebilir. Fakat özellikle dünyada güvenlik senaryoları değiştikten sonra "teknoloji" çok sevilen bir laf oldu. Daha önce bizim teknolojiden anladığımız elektrik, havalandırma ya da iklimlendirme sistemleri iken, artık güvenlik sistemleri teknolojinin büyük bir parçasını oluşturuyor. Konutlar bu güvenlik teknolojisinden çok etkilendi, öyle güvenlik senaryoları geliyor ki karşımıza, gözlerimize inanamıyoruz. Bunda Amerikan filmlerinin de payı var tabi. (Gülüyor) Teknolojiye karşı değilim, hatta teknolojinin tüm nimetlerinden yaralanmaya çalışıyorum, ama projelerimizde teknolojiyi doğru bir biçimde ve bir takım eğilimlerin yönlendirmesini engelleyerek kullanmaya çalıştığımızı belirtmek isterim.


Cem Sorguç ile...
CM çalışanları ile...
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :