Yapı-Endüstri Merkezi tarafından düzenlenen Mimarlık Haftası etkinliklerinin dokuzuncu oturumunda “Bir Kültür Fizik Alanı Olarak Spor” konuşuldu. Konuşmacılardan Sinema ve Spor Yazarı Uğur Vardan, yeni yapılan stadların birbirlerine çok benzediğini ve ruhlarını kaybettiklerini söyledi.
Yapı-Endüstri Merkezi’nde (YEM) 2-6 Ekim tarihleri arasında düzenlenen Mimarlık Haftası etkinliklerinin “Bir Kültür Fizik Alanı Olarak Spor” başlıklı oturumunda, spor yayıncılığının önde gelen isimleriyle spor yapıları tartışıldı. Hürriyet Gazetesi’nden Sinema ve Spor Yazarı Uğur Vardan’ın moderatörlüğünü yaptığı oturuma, Can Yayınları ve Socrates Dergisi Genel Müdürü Can Öz ile Socrates Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Caner Eler konuşmacı olarak katıldı.
“Yeni Yapılan Stadların Ruhu Yok”
Uğur Vardan, mimarlık okuduğunu söyleyerek sözlerine başladı. Mimarlığın ardından gazeteciliğe ve yazarlığa dönüş öyküsünü izleyicilerle paylaşan Vardan, spor yapılarıyla olan ilişkisini anlattı. Vardan, gazeteci olarak ilk maçını 2002 yılında İnönü Stadyumu’nda izlediğini kaydetti. Stadda bulunan basın tribününün sahaya uzak olduğunu dile getiren Vardan, bunun yaşattığı sıkıntılardan bahsetti. Beşiktaş’ta İnönü Stadyumu’nun yerine yapılan stadı değerlendiren Vardan, “Biz her zaman spora romantik bir gözle baktık. İnönü Stadyumu’nun eski halini, şimdiki halinden çok daha fazla sevmiştim. Bu görüşüm Ali Sami Yen için de geçerli” şeklinde konuştu. Yeni yapılan stadları “çok güzel yapılar” olarak nitelendiren Vardar, bu spor yapılarının birbirlerine çok benzediğini ve ruhlarını kaybettiğini söyledi.
“Eski İnönü Stadyumu’nu çok özlüyorum”
“İnönü Stadı'nda maç seyrederken sıkıldığımda denize, martılara, gökyüzüne bakardım. Yeni formatta bunların hiçbiri yok. Gökyüzünü göremiyorum. Daha çok seyirci için stadın üstü kapatılmış” diyen Vardan, eski İnönü Stadı'nı çok özlediğini belirtti. Galatasaray’ın eski stadı Ali Sami Yen’de basın tribününün yere daha yakın yapıldığını ifade eden Vardan, sahada bulunan futbolcuların konuşmalarını bile duyduklarını ve bunun gazeteci için büyük bir avantaj yarattığını söyledi.
Galatasaray’ın Ali Sami Yen’de, Beşiktaş’ın ise İnönü Stadı’nda tarih yazdığını ve pek çok başarılara imza attığını anlatan Vardan, futbol tarihinin o yıkılan yapıların bir parçası olduğunu ve artık o yapıların yok olduğunu belirtti.
Dünyada olimpiyat için yapılan yapıları değerlendiren Vardan, “Olimpiyat için yapılan yapılar mimari açıdan çok güzel. Ama sadece o organizasyon için yapılıyor, sonra da atıl duruma düşüyorlar. Örneğin İstanbul’daki Formula Pisti de şu an atıl durumda” şeklinde konuştu.
“Daha konforlu yapılara ihtiyaç duyulduğu için yeni stadlar yapılıyor”
Caner Eler, genel anlamda eski stadyumlara bir özlemin olduğunu ama taraftarın sayıca artması ve artık daha konforlu yapılara ihtiyaç duyulması ile bu eski yapıların yerine yenilerin gelmesinin bir zorunluluk arz ettiğini söyledi. Aynı beklentilerden dolayı yeni yapılan spor yapılarının birbirine benzediğini ifade eden Eler, televizyonda maç seyrederken maçın hangi stadda olduğunu anlamanın artık zorlaştığı değerlendirmesinde bulundu. Eler, ayrıca futbol kulüplerinin de eski ruha sahip olmadıklarını söylediklerini belirtti.
“En büyük sorun plansızlık”
Eler, Türkiye’de spor yapıları inşasında en büyük sorununun plansızlık olduğunu belirterek, önce stadyum yapıldığını ardından toplu taşımanın buna eklendiğini söyledi. Olimpiyat yapılarındaki mimari kriterin sürdürülebilirlik olduğunu ifade eden Eler, Londra’da olimpiyat yapılarının sürdürülebilirliğinin sağlanması için spor salonlarının portatif yapıldığını kaydetti.
Spor tesislerinin inşasının devletin spor politikası ile bağlantılı olduğunu kaydeden Eler, “Örneğin yurtdışında olduğu gibi her mahallede bir yüzme havuzu olsa, çocuklar ve gençler buralara yönlendirilse buralardan pek çok yüzücü, başarılı sporcu çıkabilir” dedi. Dünyada spor tesislerinin ünlü mimarlara yaptırılmasının oldukça popüler olduğunu dile getiren Eler, bunun çok da işlevsel olmadığının altını çizdi.
“Bir engelli olarak Türkiye’de yaşamak kabus”
Eler, spor yapılarının engelliler gibi farklı insan gruplarının da hayatını kolaylaştırması gerektiğine vurgu yaptı. Yağmurda ve karda kayganlaşan mermer zeminin ve engelli rampasının çok dik olmasının engellilerin spora erişimini zorlaştırdığını kaydeden Eler, Sinan Erdem Spor Salonu’nun engellilere yönelik tasarlanmadığının altını çizdi. Engellilere yönelik tasarımın her zaman göz ardı edildiğini ifade eden Eler, engelli bir birey olarak yaşadığı sıkıntıları dinleyicilerle paylaştı. Eler, “Engellilerin Türkiye’de bir yere gitmesi çok zor. Benim açımdan Türkiye’de yaşamak kabus” şeklinde konuştu.
Can Öz, Sokrates Dergisi’nin doğuşunu ve gelişimini anlatarak sözlerine başladı. Stadyumlara kolay ulaşımın taraftarlık kültürü ile ilişkili olduğunu dile getiren Öz, spor müsabakalarının öncesinde ve sonrasında taraftarın şehri adeta bir festival yerine dönüştürdüğünü söyledi. Stadyumların şehirden uzakta ve şehir kültüründen izole bir şekilde yapılmasına karşı olduğunu belirten Öz, “Müsabaka öncesinde ve sonrasındaki taraftarın yarattığı bu festival havası, taraftar ve şehircilik kültürüdür ve çok güzeldir. Şehre de katkı sağlar” şeklinde konuştu.