Chicago merkezli Council on Tall Buildings and Urban Habitat (CTBUH), bu yıl sekizincisi gerçekleştirilecek olan dünya kongresini "Tall and Green: Typology for a Sustainable Urban Future" temasıyla Dubai'de gerçekleştirmeye hazırlanıyor. 3 – 5 Mart tarihleri arasında yapılacak buluşma, aralarında Rem Koolhaas (OMA), Ken Yeang (Llewelyn Davies Yeang), William Baker (SOM), Adrian Smith (Adrian Smith + Gordon Gill) ve Robert Fox (Cook + Fox Architects) gibi önemli isimlerin bulunduğu her biri kendi alanında yetkin ve başarılı isimleri konuk edecek.
arabianbusiness.com geçtiğimiz günlerde, bu önemli buluşma öncesi CTBUH Başkanı Antony Wood ile yapılmış bir röportaja yer verdi. Conrad Egbert imzasıyla ‘Bir Yüksek Kentler Masalı' başlığı altında sunulan röportajda, Hong Kong, Dubai, Manhattan gibi örnekler üzerinden yüksek binaların sürdürülebilirliği sorgulanıyor ve Dubai'nin bu anlamda nasıl bir öncülük misyonu üstlenebileceği tartışılıyor.
Röportajda Antony Wood, özellikle Çin ve Hindistan gibi ülkelerde taşradan kentlere doğru hızla artan göçün, bu insanların nerelere yerleştirileceği sorusunu ortaya attığını; geleceğin şehirleri için asıl sürdürülemez olanın ticari bir çekirdek ile onun çevresinde örgütlenmiş banliyölerden oluşan klasik İngiliz ya da Amarikan yaklaşımları olduğunu söylüyor. Geleceğin kentlerinin, yoğunluğu arttırılmış kentler olacağını öngören Wood, yüksek yapılarla yoğunluğu dikey düzleme taşımanın da alternatiflerden birisi olduğu görüşünde.
Yüksek yapıların çevreye etkileri üzerinde de duran Wood'a göre aslında sürdürülebilir yüksek yapılara yönelim, çevreyle kurulan bir bağa da karşılık geliyor. Wood, doğal enerji kaynaklarına yönelerek daha çevreci olması gerektiğini söylediği yüksek yapıların, sürdürülebilir teknolojilere yatırım yapmak için de bir fırsat anlamına geldiği inancında. Wood, Dubai'nin bu çerçevede neler yapılabileceği konusunda bir öncü olmak için, sürekli konuşan ama ekonomik, siyasi ve bürokratik sorunlarla boğuşan diğer dünya kentlerine göre çok daha şanslı olduğunu savunuyor.
"Burj Dubai, küçük bir parselde neler başarılabileceğine bir örnek. Eğer sürdürülebilirliğin temel elementi arazi üzerindeki baskıyı fiziksel olarak küçültmekse, bu, ona sürdürülebilir bir kule diyebilmek için de temel olmalı. Burj Dubai'nin teknik başarısı küçümsenmemeli. Burj Dubai, dikkatleri Dubai'nin üzerine çektiği kadar, binaların sürdürülebilirliğinin önemini de ortaya koydu. Belki en sürdürülebilir model değil, ama işe yarıyor ve sürdürülebilirlik meselesini de kamusal alana taşıdı".
Wood'a göre sürdürülebilirlilik, sadece teknolojik uygulamalara, rüzgar tribünlerine ve güneş panellerine vs indirgenmemeli. Bu, mimarlığın temel değerlerinin yeniden sorgulandığı, binanın şeklinin, çevreyle uyumunun, binanın kabuğu için hangi malzemeleri kullanacağınızın, bina içindeki alanların nasıl yapılanacağının, işlevinin, kamusal alt yapı elemanlarının eklenip eklenmeyeceğinin, eğer konut olarak işlevlendiriliyorlarsa sadece seçkin insaların satın alabileceği yerler mi olacakları gibi pekçok soruya yanıt aranan bir paket.
Wood'un üzerinde durduğu bir diğer konu da ‘gökyüzü köprüleri'. Hong Kong, Manhattan gibi gökyüzüne doğru büyüyen kentlerde tek yatay düzlemin hala yer seviyesi olmasına karşı çıkan Wood, bunun, sürekli aşağı ve yukarı bir hareketi de beraberinde getirdiğini anlatıyor. Olası bir acil durumda herkesin zemine inmesi inmesi gerekliliğine işaret eden Wood, zemindeki bu yatay çizgiyi farklı aralıklarda yukarılara da taşımak gerektiği görüşünde. Wood'un örnekleri ise, en uzun ‘gökyüzü köprüsü'ne sahip olan Marriott Apartment Kuleleri ve Petronas Kuleleri.
Woods'un "En sürdürülebilir binalara sahip kent hangisidir?" sorusuna üç yanıtı var. Commerzbank binası ile Frankfurt, büyük ölçekli projelere yönelik enerji politikaları ve trafik yoğunluğuna karşı aldığı radikal önlemlerle Londra, 15 yıl önce ‘yeşil çatı' programını uygulamaya sokan Chicago.
Derleyen: Mesut TUFAN