Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi, Dünya Mimarlık Günü kapsamında yaptığı basın açıklamasında yeni Anayasa çalışmasının tarih, doğa ve kent değerlerinin yağmasının önünü açmasından duyduğu endişeye vurgu yaptı. Son dört yıllık süreçte sürekli tartışma konusu olan 2b, kentsel dönüşüm, kıyı ve limanların yapılaşmaya açılması gibi gelişmelerin hatırlatıldığı açıklamada, "Dünya Mimarlık gününü, ne yazıkki bu yıl da, kıvanç duyabileceğimiz mimarlık ve kentsel gelişmelerin tanıklığında kutlayamıyoruz" denildi.
Şubenin açıklaması şöyle:
"Kentleşme politikalarına yön verenler her gün yeni bir tarih-doğa-kent değerlerinin yağması niteliğindeki plan ve projeleri gündeme getirmekten kaçınmamaktadırlar. Sınırsız rant taleplerinin önündeki yasal engelleri oldu-bittilerle aşmaya çalışırlarken, gündemde olan yeni bir Anayasa'yı bu engelleri aşmanın aracı olarak görmektedirler. Öteden beri Anayasa tartışmaları sürekli olarak ülkenin gündeminde yer almıştır. 1961 Anayasasının getirdiği demokratik hak ve özgürlükler, 12 mart döneminin başbakanı Nihat Erim'in deyişiyle "topluma bol geldiği" bahanesiyle budanmış. 12 Eylül faşizminin topluma kabul ettirdiği 1982 Anayasası ile bu hak ve özgürlükler tamamen ortadan kaldırılmıştır. Daha sonra Anayasanın 84 maddesinde değişiklikler yapılmış olmasına karşın, yürürlükte olan 1982 Anayasası, 12 Eylül faşizminin niteliklerini taşımaya devam etmektedir. Bugün, temel hak ve özgürlükleri güvence altına alan, ilerici bir anayasa gereksiniminin karşılanması toplumsal sorumluluğunu yerine getirmek durumundayız. 22 Temmuz Genel seçimler sonrası, Anayasa tartışmaları AKP'nin yeni bir anayasa yapma girişimleri şeklinde yeniden gündeme gelmiştir. Seçimde alınan yüzde 46 oyun yarattığı özgüvenle ve demokrasiyle bağdaşmayan bir yaklaşımla, AKP toplumsal bir uzlaşma arayışına dahi girmeden, oluşturduğu bir komisyona Anayasa yazdırmış ve istediği düzenlemeleri yaparak kendi Anayasasını yürürlüğe sokma çabasına girişmiştir. Bu dayatmacı tutum nedeniyle toplum şimdiden hazırlanmakta olan Anayasanın adını 'AKP Anayasası' olarak koymuştur. Bu şekliyle Anayasa topluma kabul ettirilmiş olsa dahi, tıpkı 12 Eylül Anayasası gibi meşruiyet sorununu aşamamak gibi temel bir hatayı taşıyacaktır.
Geçen dört yılı aşkın süre içersinde gündeme gelen ancak gerçekleştirilemeyen; İstanbul'un yok olmasına neden olabilecek 2b Yasası, Kentsel Dönüşüm Yasası, Kıyı ve Limanların yapılaşmaya açılması gibi yasa ve düzenlemeler; seçim sonrası gündeme gelen; akarsu, göller ve denizlerin satışına ilişkin yasa girişimleri "AKP Anayasası" marifetiyle gerçekleştirilmek istenmektedir. Bu kapsamda "Kent suçu" niteliğindeki girişimler karşısındaki Anayasal dayanaklarımızın ortadan kaldırılması söz konusudur. Bugün "Sivil Anayasa" görüntüsü altında; gündeme geliş şekli ve talepleri ile çağdaşlaşma karşıtı, devletin sosyal niteliğini tamamen ortadan kaldıran, kentlerimizi ve ülke kaynaklarını, küresel kapitalizmin yağmasına sınırsız bir şekilde açan, gerici bir Anayasa topluma kabul ettirilmeye çalışılmaktadır. Siyasal demokrasi ve laiklik tartışmaları içersinde uygarlık birikimlerimiz ve kentlerimizin yağmalanmasının gözardı edilmemesi için bizler her zamankinden daha fazla çaba göstermek durumundayız.
Dünya Mimarlık Günü nedeniyle 1-7 Ekim tarihleri arasında düzenlediğimiz Mimarlık Haftası etkinlikleri Anayasa tartışmalarının gündemde olduğu bir ortamda gerçekleşmektedir. Hafta boyunca mimarlığımız ve kentlerimiz sergi, söyleşi, atölye çalışmaları, film festivali gibi etkinliklerle yeniden sorgulanırken, Anayasa tartışmalarına da mesaj iletmeyi hedefliyoruz. Yağmanın Anayasası yerine; gerçekte gereksinimimiz olan ve Birleşmiş Milletlerin 2007 yılı Dünya Mimarlık Günü teması olarak önerdiği "Adil Kentler, Güvenli Kentler"in de dayanağı olan bir Anayasanın savunulması çabasında tüm meslektaşlarımızla ve İstanbul'a sahip çıkan duyarlı yurttaşlarımızla birlikte olmak istiyoruz".