Mimarlığın Yaşamını 'Uzatan' Filmler Çekmek

Amber EROYAN / 31 Temmuz 2014

"Ev sahiplerini, mimarları ve eleştirmenleri özellikle dışarıda tuttuk"

Peki görüntülediğiniz yapılarda rol alacak kullanıcıları nasıl belirlediniz?

IB:
Ev sahiplerini, mimarları ve eleştirmenleri özellikle filmin dışında tutmaya çalıştık. Çünkü bu yapıların var olabilmesi için onların bakımını üstlenen ve onlara vakit harcayan insanlara ihtiyaç var. Bu insanların mekanları daha iyi tanıdığını, daha doğrusu mimarlık hakkında ampirik bir bilgiye sahip olduklarını düşündük.

Nitekim Koolhaas'ın tasarladığı evi çekmeye karar verdiğinizde, yapı yaklaşık 10 yıldır kullanımdaydı ve evin hizmetlisi Guadalupe Acedo da uzun bir süredir evin bakımıyla uğraşıyordu...

IB: Evet, Guadalupe 7 yıldır burada çalışıyordu ve her gününü bu evin içinde geçiriyordu. Bizi asıl ilgilendiren de mekana ilişkin deneyimi (pratiği) idi. Mimari bilginin entelektüel ağırlığı altında kalmadan mekanda serbestçe hareket edebiliyordu. Bizim sürekli belli bir bilinç doğrultusunda gerçekleştirdiğimiz hareketlerden farklı olarak burada gerçekten ampirik bir deneyim söz konusu. Her hareketi, her müdahaleyi mekandan yola çıkarak yapıyordu.



LL: Mimarlığı anlatan, açıklayan bir film yapmaktan özellikle kaçındık. Son derece ünlü mimarların binaları olmakla birlikte, mimarlık tarihinde de çok iyi bilinen yapıları seçtik. Koolhaas'ın Bordeaux'daki evi, Gehry'nin Guggenheim Bilbao'su, Herzog & de Meuron'un Pomerol'deki yemekhanesi gibi, mimarlığa damgasını vuran binaları görüntülemeyi tercih ettik.



"Mimarlıkta öyle bir an geliyor ki insan bedeni de oyuna dahil oluyor"

LL: Halihazırda yazılmış olan mimarlık tarihi bilgisine paralel olarak, mimari duygu ve mekan kalitesini ön plana çıkaran filmler yapmak istedik. Çalışmalarımızın tamamında çok kaliteli ve sofistike mimarlık örneklerinin içinde bulunduk. Mimarlığa bakış anlamında, daha çok mekanın yarattığı duyguya odaklanan bir metodoloji izledik; beden ile mekan arasındaki etkileşime ve bunun günlük yaşama nasıl yansıdığına odaklandık. Dolayısıyla mekan ile çalışma/emek arasındaki ilişki üzerinde de yoğun olarak durduk.

Örneğin Gehry's Vertigo filminde, (yüzeyleri temizleyen) tırmanıcılar ve onları çevreleyen mekan arasında gerçekten zorlayıcı fiziksel koşullar söz konusu. Mimarlıkta öyle bir an geliyor ki insan bedeni de oyuna dahil oluyor. Bizim asıl istediğimiz de, mekanda salt kavramsal bir iş yürüten kişilerinden çok, mekanla daha spontane, daha hislere dayalı ilişki kurulan kişileri görünür kılmaktı.



Guggenheim Bilbao'yla ilgili filmde, tırmanma tutkunu Hollandalı bir dağcı ekibini görüyoruz. Projenin konsept aşamasında çok çarpık ve karmaşık alanlar oluşturulduğu için bazı noktalara çok zor erişilebiliyor. Yani bakım ve temizlik konusu baştan pek düşünülmemiş. Dolayısıyla şantiye sona erdiğinde, bu noktaların temizliği için tırmanıcılara ihtiyaç olacağı ortaya çıkmış.

Bu konuda ilginç bir anekdotumuz da var. Film tamamlandıktan sonra Alman bir temizlik firması bizi arayarak, Gehry'nin Paris'teki bir projesinin bakımı için ihaleye girdiklerini ve İspanyolların bu işle nasıl başa çıktıklarını görmek için filmimizi seyretmek istediklerini söylediler. Gerçekten komik bir durumdu (gülüyor).

 >>>>>


İlişkili Haberler
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :