Osmanlı'dan Günümüze Ulusalcılık, Mimari-Politik ve Mimar Müellifin Değişe(meye)n Yüzü
mimarizm.com / E. Seda KAYIM
/ 05 Haziran 2009
Sempozyumun dördüncü konuşmacısı, Bilgi Üniversitesi Mimari Tasarım Yükseklisans Programı'ndan Sibel Bozdoğan'dı. Bozdoğan, "Modern Mimarlıkta Ulus Meselesi ve Erken Cumhuriyet Türkiyesi" adını taşıyan konuşmasına "ulus inşası" yerine "ulus hayali" tanımını önererek başladı. Türkiye'deki ulusalcı sergi örneklerine yer veren sempozyumun diğer konuşmacısı Ergut gibi sergilerin önemii vurgulayan Bozdoğan, bu kez 1932'den iki "yabancı" sergi örneğine değindi. "Milliyetçi modernizm" tanımının artık bir oksimoron olmadığını dile getiren Bozdoğan, "ulus" kavramı ile bağıntılı olarak 18. yy. ardından ortaya çıkan "uluslar üstü", "ulusalcılıktan önce ulus" ve "partikülarizm" söylemlerini irdeledi. Bozdoğan aynı zamanda Sedad Hakkı'nın erken dönem üretimlerinden yola çıkarak "Akdeniz modernizmi" olarak tanımladığı bir dizi İtalyan mimarlık ürünü örneği verdi. "Tarihin modernist bir okuması"nın yapıldığını, bir İtalyan modernizmi hayal etmek için vernaküler ve antik örneklerden İtalyanlaştırılmış bir Akdeniz milli mimarlığının inşa edildiğini dile getiren Bozdoğan, faşizm için de farklı bir araçsallaştırma gerçekleştirildiğini söyledi. Benzer şekilde "Osmanlı'nın modernist gözlüklerle yeniden okuması"nın da yapıldığını ve ulusal mimarlık kodlandıktan sonra 30'larda milli söylemler için araçsallaştırıldığını vurgulayan Bozdoğan, 1970 ve 90'lara gelindiğinde Les Ottomansya da Bosphorus City gibi örneklerde turizm, globalleşme adına bir kez araçsallaştırıldığını ekledi.
YTÜ Mimarlık Tarihi ve Kuramı Ana Bilim Dalı Başkanı, Sedad Hakkı sergileri küratörlerinden Uğur Tanyeli'nin "Mimar Müellifin İcadı, Mesleğin Fethi, Ulusun İnşası" başlıklı sunumu ise araştırılmamış bir konuya değindi. Tanyeli konuşmasına, 19. yy başında ülkedeki gayrimüslim mimar nüfusun %90'dan %16'ya düştüğünü ve bu aralıkta hiç bir meslek alanının bu denli radikal bir değişime uğramadığını belirterek başladı. Tanyeli, 15.yy'dan bu yana "mimarlık" yapan kitlenin bir homojenlik sanrısı içinde tahayyül edildiğini ve aynı mesleki ihtiyaca cevap verdikleri, aynı mesleki kimlik yapısına sahip oldukları şeklinde bir yanılgıya düşüldüğünü ekledi. Farklı etnik kompozisyonların mesleğin farklı segmentlerinde seyrettiği gerçeğinin görmezden gelindiğini dile getiren Tanyeli, "mesleğin fethedilmesi" olarak tanımladığı bir sürece de değindi. Mimarlık mesleğinde ulusal bir fethin "kutsal" amacı doğrultusunda hareket eden Türk mimarların mesleği kapatmaya çalıştıklarını, 1930'larda getirilen diploma zorunluluğunun da bunun bir parçası olduğunu aktaran Tanyeli, bu kutsal millileşme amacının mesleğin "para karşılığı yapılmaması" şeklinde bir gündem dahi yarattığını söyledi. Tanyeli Türkiye'de, mimarın adının yapıdan ve yapıyı yaptırandan ne kadar özerkleşebildiğinin de bir soru olduğunu belirterek, uzun bir süreçte mimarlığın devlete inatla eklemlenmeye çalışan ve neredeyse aksi durumda var olamayan bir yapı çizdiğini ekledi.
Sempozyum, Tanyeli ile birlikte Sedad Hakkı sergilerinin küratörlüğünü üstlenen YTÜ Mimarlık Tarihi ve Kuramı Ana Bilim Dalı'ndan Bülent Tanju'nun "Sedad Hakkı Eldem'den Korporatist Bir Manifesto" başlıklı, Sedad Hakkı ulusalcılığı üzerine sunumu ile sona erdi.
İlişkili Haberler
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Bu İçeriğe Yorum Yazın