Kadınlar Camilerde Kampanyası’nın eylem ve söylemlerini kadın özgürlüğü açısından çok önemsiyoruz. Meselenin mimarları çok ilgilendirdiğini de düşünerek, onları daha iyi tanımak ve sizlere tanıtmak için bir söyleşi hazırladık.
Günümüzde kadınlar kamusal alanda kendilerine yer açtılar, açtılar diyorum çünkü olanaklar onlara sunulmadı, iki yüz yıllık uzun ve zorlu bir mücadele sonucu “dışarısı” kadın için de mekânlaştı. “Kadının yeri evidir” tahakkümü çöktü. Mecliste, okulda, çarşıda, meydanlarda, sokaklarda kadınlar var. Ancak bir kamusal alan olarak camileri, erkekler kadar kullanmıyorlar. Kamusal alan nedir, cemaat kimlerden oluşur sorularını tekrar ve tekrar soruyoruz. Kadınsız cemaat olunabilir mi? Kamusal alan belli bir cinsiyetin egemenliği altında kamusal alan olabilir mi?
İslâmiyet’e göre kadın da kul, erkek de. Kentli, meslek sahibi, okuyan, öğrenci Müslüman kadınlar, yani “dışarı”da dolaşan kadınlar için camiler/mescitler büyük ihtiyaç. Kadınlar her yerde ama camilerde azlar. Neden? Kadınların camilerde eşit olanaklara kavuşması kadın özgürlüğünün bir parçasıdır. Feminizmin de meselesidir. Feminizm, her kadın özgür olana dek toplumsal kadın ve erkekliğin yıkımı için uğraşır. Türkiye için bir diğer önemli mesele ise Müslüman ve laik kadınların öğretilmiş bir düalizmle birbirlerinden koparılmalarıdır. Oysa bu iki farklı kadın modelinin özgürlük mücadelesini birleştirmesi, kutuplaşmaya son vermesi ve her kadın için harekete geçmesi çok elzemdir. Camide erkekle aynı saygınlığı bulan kadın için “dışarısı” da “ev içi” de daha güvenli hale gelecektir. Evet, kadının yeri denilen ev de kadın için güvenli değildir, kadın cinayetleri bize bunu öğretti/öğretiyor çok acı bir biçimde… Müslüman kadınların camilere neden az gittiğini/gitmediğini dert edinen bir grup kadın önemli bir hareket başlattı. Onları ve taleplerini dinlemek bize Müslüman kadının olduğu kadar “her kadın”ın özgürlüğü için bir şeyler söyleyecektir.
Kadınların camilerdeki konumunu iyileştirmeyi hedefleyen Müslüman kadınlar Ekim 2017’de “Kadınlar Camilerde” kampanyasını başlattı. O zamandan beri camilerde buluşuyor ve neler yapabileceklerini tartışıyorlar. 31 Mart 2018’de Fatih Camisi’nde bir araya gelerek esas camide (ana kubbe altı orta sahın) namaz kıldırlar. Daha önce dört kadın aynı camiden kadınlar kısmı dışında durdukları için kovulmuştu. Böylece 2017’de başlayan kampanyanın önemi de anlaşılmış oldu. Konu basın yoluyla kamuoyuna yansıdı.Kadınlar Camilerde kampanyasının eylem ve söylemlerini kadın özgürlüğü açısından çok önemsiyoruz. Meselenin mimarları çok ilgilendirdiğini de düşünerek, onları daha iyi tanımak ve sizlere tanıtmak için bir söyleşi hazırladık. 21 Temmuz 2018’de kampanyanın öncüleriyle birlikte gerçekleştirdiğimiz Süleymaniye Camii etkinliğinde beraber renklendirdiğimiz caminin planını da cevaplarla birlikte sizlere sunuyoruz.
Kadınlar Camilerde kampanyası nasıl doğdu? Grubun kurucu üyeleri hangi eğitimlerden ve mesleklerden geliyor? Aranızda mimar var mı?
Kadınların camilerde yaşadıkları zorluklar, camilerde kadınlara ayrılan yerlerin kötü koşulları, abdesthaneler aslında birçok muhabbette, dost meclisinde konuşulan ve farklı platformlarda tartışılan bir meseleydi. Biz de bu konuda sesimizi yükseltmek ve camilerde gerçekleşmesi gerektiğini düşündüğümüz iyileştirmeler için alan açmak istedik. Çoğumuz öğrenci olmakla birlikte farklı mesleklere mensup üyelerimiz ve takipçilerimiz de var. Kurucularımız arasında mimar yok ama takipçilerimiz, etkinlik katılımcılarımız arasında var.
"Tek bir meseleye odaklanıp, tek bir meselenin çözümünü hedefliyoruz"
Çok hassas bir konuda öncü bir hareket başlattınız. Hareketin çağrı metinlerinde nasıl bir dil ve kavram özeni gösteriyorsunuz? Neden “kampanya” demeyi tercih ettiniz?
Özellikle “kampanya” kavramını kullanıyoruz çünkü tek bir meseleye odaklanıp, tek bir meselenin çözümünü hedefliyoruz. Bu yüzden yaptığımız çalışmalarda bir kurum ya da kuruluş olma, etrafımızdaki insanlarla uzun süreli bir birliktelik tahayyül etmeden çok, meselenin çözülmesine dair bir vurgu yer alsın istiyoruz. Kampanyada yer alan kişilerden çok meselenin öne çıkmasına hassasiyet gösteriyoruz. Bu şekilde de meselenin her anlamdaki kapsayıcılığına gölge düşürmek istemiyoruz. Bu konuda sıkıntı çeken, derdi olan ya da katkı sunmak isteyen bütün kadınlara açık bir alan olarak kampanyayı yürütmeye çağırabiliyoruz.
Kadının yeri evidir dolayısıyla asli ibadet alanı da evidir gibi bir algı var. Oysa toplu ibadetin yeri başkadır ve kentte çalışan, okuyan beş vakit namaz kılan kadınlar için cami/mescit mekânsal bir ihtiyaç. Siz bu iki tür ibadeti nasıl ayırıyorsunuz?
Cami konusunu dert edinme muhakkak ki daha çok kamusal alana çıkan kadınlar açısından öne çıkan bir konu. Kamusal alana çıkan, gündelik hayatını evin dışında geçiren kadınlar için camiler ve mescitler, erkekler için olduğu kadar bir ihtiyaç ve bu ihtiyacın en uygun şekilde karşılanması gerekiyor. Aynı şekilde örneğin Ramazan ayında teravihe giden ya da Cuma günleri Cuma namazına gitmek isteyen kadınların da meselesi camiler. Temelde bütün kadınların meselesi olan bu konunun farklı şekillerdeki tezahürü olarak düşünüyoruz biz bu tartışmayı. Sonuçta camilerde kadınlara ayrılan yerlerin iyileştirilmesi meselesi herkes için bir ihtiyaç ve bütün bu tartışmaları tek bir noktada toparlamak için bir olanak.
Buluşmalar ve kamuoyu yaratma dışında nasıl yöntemler planlıyorsunuz? Sanırım bir anket hazırlıyorsunuz.
Kampanya konusunda çalışmaya başladığımızdan beri bu konuda ciddi anlamda bir bilgi eksikliği olduğunu gördük. Kendimizi ve fikirlerimizi dayandırabileceğimiz, var olan durumu görebileceğimiz veriler ve çalışmalar oldukça sınırlı. Bu anlamda bir anket çalışması yaparak bu alanda bilgi üretebileceğimizi düşündük. Kadınların camilerle ilgili ne tür deneyimleri var, en çok nelerin sorunlu olduğunu düşünüyorlar, nasıl düzeltilmesini isterler gibi sorulara odaklanıyoruz. En kısa sürede bu anket çalışmasına başlamayı hedefliyoruz. Onun dışında da böylesi bir bilgi üretimine olanak sağlayacak görüşmeler, paneller ve farklı etkinlikler düzenlemeye devam edeceğiz.
Şu ana kadar camilerde kadınlara yönelik ne gibi mekânsal ve işleyişe dair aksamalar tespit ettiniz? Kadınlar mahfilleri, abdesthaneler ve tuvaletler ne durumda?
Öncelikle abdesthanelerin ve namaz kılınacak alanların kirliliği, bu alanların kapasite olarak yeterli olmaması, kadın mahfillerine ulaşmaktaki ciddi zorluklar -ki bu mahfiller üst katlarda ve dar merdivenli de olabiliyor- bizim için öncelikli. Namazın ilk adımı olan abdest mevzusu kadınlar için çok aşamalı bulmacalara dönmüş durumda. Erkeklere şadırvan takdim edilirken kadınlar “Bayan WC” ile uğraşmak zorunda kalıyor. Bunlar kimi zaman paralı oluyor. Kaldı ki kimi camide kadınlara ayrılmış bir tuvalet dahi yok. Paravanlı, perdeli, duvarla ayrılmış alanlara sıkıştırılmak, cami kubbesinin altında yer alamamak, cemaati görememek ve hatta bazen imamın sesini dahi duyamamak da çözülmesi gereken sorunlardan diğerleri.
Kadın mahfilinin yeri mihraba, minbere, müezzin mahfiline, vaaz kürsüsüne göre nasıl konumlanıyor? Kadınlar imamı takip edebiliyor mu?
Kadın mahfillerinin caminin içinde konumlanması ve dışında yer alması olarak bu durumu ikiye ayırabiliriz. Mahfillerin caminin dışında olması durumunda, zaten kadınlar cemaate ve camiye uzaklaştırılmış oluyor. Hiçbir şekilde ses gelmediğinden orada namaz kılarken cemaate katılım sağlanamıyor. Caminin içindeki mahfillerde imamın sesinin ulaşılabileceği konumda iseniz ve ses konusunda fiziksel bir engeliniz yoksa cemaate ayak uydurabilirsiniz. Maalesef ses duyulmadığında mahfil caminin içinde olsa bile cemaate katılım sağlanamıyor. Kadın mahfillerinin önünde camilerin büyük bir çoğunluğunda set çekili olduğundan minber, mihrap vs. görünmüyor. Kaldı ki bu fıkhi de bir sorun. Aslında cemaat sayılmak için ya imamı ya da imamı göreni (yani cemaati) görmek gerekiyor. Ama kadınlar için bu şartlar neredeyse hiçbir camide sağlanamıyor.
Kadın mahfili ya da fevkâniyeler yerine, camilerde kadınlar esas cami/orta sahın dediğimiz ana alanda erkeklerle eşit koşullarda ancak mahremiyet vecibesi sağlanması şartıyla mihrabı ve imamı eşit görecek şekilde namaz kılabilir mi?
Tabii ki! Eğer kadınlar bu kapalı alanlara sıkıştırılmaktan kurtulup caminin ana kısmında, cemaatin geri kalanıyla aynı kubbenin altına olabilirlerse caminin tüm atmosferinden yararlanarak, kişisel mahremiyet esasına uygun şekilde namaz kılınabilir. Bunlar birbirini dışlayan durumlar değil. Ya da yine farklı kapalı alanlar yerinde dururken, caminin orta sahınında namaz kılınmasına da kadınlar için müsaade edilse, farklı mahremiyet ihtiyacı hisseden kadınlara seçenek sağlanmış olur. Herkese tek bir seçenek dayatılmamış olur.
Son cemaat yeri erkeklere ait olduğu için kadınlar burayı kullanamıyor, avluda ya da dış mekânda namaz kılmaları da hoş karşılanmıyor. Kadınlar mahfili dolduğunda son gelenler nasıl ibadet olanağı buluyor?
Kadınların camiye geç gelip namaz kılacak yer bulamadığı çok oluyor. Tahmin edebileceğiniz gibi, zaten kadınlar olarak günün herhangi bir saatinde uzaktan minaresini gördüğümüz bir camiye koşullarını düşünmeden gidebilmemiz pek mümkün olmuyor. Sadece yolunuzun üzerinde bulunduğu için bir camiye gidiyorsanız ve tam namaz vaktine denk geldiyseniz içeri girebilmek için cemaatle namazın bitmesini beklemek gerekebiliyor. Fakat bazen kadınlar kısmı dolmuş olsa da erkekler kısmında hâlâ çokça boş yer oluyor ve ne yazık ki esnek bir sınır anlayışı olmadığı için içeride boş yer varken kadınlar yine dışarıda kalıyor. Bazı camilerde son cemaat yeri dediğiniz yerde, avluda kadınlara da alan ayırılıyor. Tabi bu avlunun da paravanlar ile bölünmesi demek. Eğer paravan yoksa orası otomatik olarak erkeklerin olmuş oluyor. Ancak bu durum teravih, Kadir Gecesi gibi zamanlarda değişiyor. Çok kalabalık olduğunda paravan olmaksızın, kadınlar ve erkekler bir tür doğal sınır ile birbirlerinden ayrılarak avluyu paylaşıyorlar. Sultanahmet gibi kadınların Cuma namazı kılabildiği camilerde de bu böyle. Önce avlunun önü erkeklere, arkası kadınlara ayrılıyor. Sonra ön ve arka dola dola birbirine yaklaştıkça en son erkeklerin bir sıra sonrasında kadınların paravan ve perde ile ayrılmadan namaz kıldığı bir görüntü ortaya çıkıyor.
"Görsel derinliği, ferahlığı kadınlar için de sağlayabilecek projeler sevindirici olur"
Yeni projelendirilecek bir camiden neler beklersiniz?
Mekânsal olarak ilk önceliğimiz tuvalet ve abdesthane koşullarının yeterliliği. Camiye girmeden önce ihtiyaç duyduğumuz alanların bizi o camiye gelmekten vazgeçirmemesini istiyoruz aslında. Çünkü birçoğumuz tuvalet ve abdesthane koşullarını uygunsuz bulduğu camiye girmiyor bile. Dolayısıyla o camilerle aramıza mesafe giriyor diyebiliriz. Bunun haricinde, camilerin en çok özenilen kısımları olan duvarlar, kubbe ve çevresi, yani görsel ve manevi atmosferden faydalanabilmek bizim için önemli. Önümüze bir set/paravan çekildiğinde camide namaz kılmanın bir depoda kılmaktan farkı kalmıyor. Görsel derinliği, ferahlığı kadınlar için de sağlayabilecek projeler sevindirici olur. Zaten tam da bu yüzden kadınlara üst katların tahsis edildiği ve görüntünün perdelerle tamamen kısıtlanmadığı camiler atmosferden faydalanma olanağı sağladığı için daha çok seviliyor. Fakat camiye gidip gelen kadın cemaati düşündüğümüzde, birçoğu yaş ve bedensel rahatsızlık durumları sebebiyle merdivenleri kullanmak yerine alt katlarda bulabildikleri alanlarda namaz kılıyor. Üst katların şartları ne kadar iyi olursa olsun merdivenlerin tasarımının yaşlı ve çocuklar için, hatta bizim için bile tehlikeli olduğu, düşmemek için çaba harcadığımız camiler var. Kadınların o merdivenleri kullanırken besmele çekip “inşallah inebiliriz” dediklerine ekip olarak şahit olmuştuk bir seferinde.
Müftülüğe bir başvuru yaptınız. Bu başvuruda özetle ne talep ediyordunuz? Süreç nasıl ilerledi?
Müftülüğe gidiş amacımız yalnızca taleplerimizi iletmek değildi aslında. Biz kimiz, ne yapıyoruz, neler yaptık, birlikte neler yapabiliriz, bunları konuşmaktı. Arşivlerinde kadın ve camiye dair neler olduğunu sorduk ve bu verilerden faydalanmak istediğimizi belirttik. Müftülük olarak konuya dair gözlemlerinden faydalanmaya çalıştık. İlerde birlikte hareket edebileceğimiz noktalar neler olabilir, bunların üzerinde durduk. Gerekirse düzenli olarak görüşmenin faydalı olacağı konusunda hemfikir olarak ayrıldık.
Kadınlar Camilerde kampanyasını bir süredir takip ediyorum, amacınızın din reformu olmadığını, İslâmiyet’te bir değişimin asla hedeflenmediğini, kent yaşamına egemen olan toplumsal cinsiyetin camilerde kadınları giderek ötelediğinin kabulüyle hedefinizin bir tür uygulama iyileştirmesi olduğunu anlıyorum ancak yanlış anlayanlar çıkacaktır. Nasıl tepkiler alıyorsunuz?
Oldukça olumlu tepkiler aldığımız gibi önyargılı ve saldırgan tepkiler de alıyoruz. Bizim yaptığımızı dine yenilik getirmek olarak görenler aslında camilerin bugünkü formunun asıl yeni olan şey olduğunun farkında değil. Peygamber’in mescidine bakıyorsunuz, kadınlar kısmı nerede? Paravan, perde, duvar nereye çekilmiş? Öyle bir bilgi bulamıyorsunuz. Kadınlar, cemaatin geri kalanı gibi caminin ana kısmında, yani orta alanda, erkeklerin hemen arkasında namaz kılıyor. Bunun sonrasında da böyle devam ettiğini rivayetlerden anlıyoruz. Mesela Hz. Ömer halife iken Cuma hutbesi sırasında kadınlara çok mehir verilmemesi gerektiği ile ilgili bir yorumda bulununca, cemaatten bir kadın sesini yükseltip itiraz ediyor ve Hz. Ömer’e Kuran’daki bir ayeti hatırlatıyor. Hz. Ömer de kadını haklı bulup sözünü geri çekiyor. Buradan ne anlıyoruz? Kadınlar bu dönemde Cuma namazına gidiyor, erkekler ile aynı mekânda bulunuyor ve halifeye itiraz edebilecek kadar cami içerisinde kendine güvenli. Sonra mesela Peygamber’in, kadınların Allah’ın mescitlerinden alıkonulmaması gerektiği ile ilgili hadisi var. Kadınlar Peygamber döneminde cemaatin, camilerin bir parçasıyken sonra nasıl oldu da bu kadar camilerden ötelendiler? İslam’da bir değişimden söz edeceksek asıl bu değişim nasıl oldu, onu konuşalım.
İstanbul dışında da etkin misiniz? Bu kampanyayı ülke geneline yaymayı amaçlıyor musunuz?
Şimdilik İstanbul ile sınırlı. Ama becerebilirsek tabi ki yayılmak istiyoruz. Böyle bir planımız var demeyelim ama en azından hayalimiz var. Elbette bu mesele İstanbul ile sınırlı değil. Türkiye ile de sınırlı değil. Zaten dünyanın pek çok yerinde benzer hareketler de yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlıyor.
"Sorunun mekânsal boyutu ister istemez gündeme geliyor"
Akademisyenler, mimarlar, şehir plancıları, araştırma merkezleri, teologlar, daha çok kimlerle işbirliği yapabileceğinizi düşünüyorsunuz?
Bizim için bu bileşenlerin hepsi kıymetli. Çünkü bir yandan fıkhen “cemaatle namaz”, “kadının camideki yeri” gibi meseleleri tartışırken bir yandan da ister istemez bu sorunun mekânsal boyutu gündeme geliyor. O zaman “tarihte nasılmış”, “bu camiler ilk tasarlandığında kimin için tasarlanmış” gibi sorular işin içine giriyor. “Peki ya bugün kadınların camilerle ilişkisi ne?” diye sormaya devam ediyoruz. Dolayısıyla aslında pek çok akademik dalın bilgi birikimine, desteğine ihtiyaç duyan bir tartışma bu. Fakat meseleyi asla akademik alana sıkıştırma taraftarı da değiliz. Bizim öncelikle işbirliği yaptığımız kişiler bu camilerin kullanıcıları olan kadınlar. Çünkü düzenli olarak camiye giden kadın, bütün bu uzmanların sahip olamayacağı kadar bilgi ve deneyim biriktirmiş oluyor camilerin kullanım pratiği hakkında.
Süleymaniye Camii plan tespiti, 21 Temmuz 2018, altlık olarak kullanılan plan çizimi: Ali Saim Ülgen (gri: erkeklere ait alan, kırmızı: kadınlara ait alan, sarı: kapalı yan sahın, yeşil: müezzin mahfili/minber/mihrab, mavi: hünkâr mahfili)
Kadınlar camilerde daha saygın bir konum edinirse bunun kadın özgürlüğüne ne gibi katkıları olacağını düşünüyorsunuz?
Bizim için bu doğrudan kadının ibadet özgürlüğü ile ilgili bir husus zaten. Kadın camide ibadet etmeyi arzu ediyorsa bunu insanca koşullarda, saygın bir konumda, “ya kötü bir muameleye maruz kalırsam” korkusu olmadan yapabilirse zaten bu onun özgürlüğünü pratiğe dökmesi demektir. Bunun dışında muhakkak bunun dolaylı sonuçları da olacaktır. Şu an camiye giden bir amca hiç tanımadığı bir kadına sırf camide namaz kılmak istiyor diye çıkışma hakkı görebiliyor kendinde. Kadını camiden kovuyor. Çünkü ona göre orası bir erkekler kulübü. Kadınsa evinde olmalı. Camilerde kadınların konumu değiştiğinde bunun arka planındaki algı da değişecek ister istemez. Evet, kadınlar dışarıda, dolayısıyla camilere ihtiyaçları var demek olacak bu otomatik olarak.
Camiler erkekler için hiç şüphesiz sosyal ve politik bir alan. Hatta ekonomik ilişkileri de buna dâhil edebiliriz. Cuma namazında hiyerarşik bir tertip de olabiliyor. Yani erkekler de camilerde sınıfsal olarak ayrışabiliyor. Bir cemaat ya da politik bir lider geldiğinde, halk dışarıda kalıyor. Dolayısıyla ben camilerin erkekler için de tam olarak eşitlik sunamadığını düşünüyorum.
Camilerin Osmanlı’dan beri politik bir işlevi olduğu ve yerine göre hünkâr mahfili gibi hiyerarşik tertiplere sahip olduğu yadsınamaz. Ancak günümüzde, bahsettiğiniz durum aslında istisnaya işaret ediyor. Normal zamanda camide imam dışındaki tüm erkekler pratik olarak eşit. Cuma’ya gelen kişinin yan sokaktaki esnaf mı olduğu yoksa oraya Ferrari’si ile mi geldiği fark etmiyor. Önce gelen öne geçiyor, her sınıftan insan yan yana kılıyor. Kadınlar da kendi içlerinde koşulları iyi ya da kötü olsun, bir tür eşitlik halindeler. Zaten caminin en önemli özelliği de bu. Bizi sosyal hayattaki donatılarımızdan soyutlayıp Allah nezdinde sadece birer kul, dolayısıyla eşit olduğumuzu hatırlatması.
"Camiyi sahiplenip kullanmaya başladığınızda çok farklı bir gözle görmeye ve tanımaya başlıyorsunuz"
Bunun yanı sıra camiler kadınlar için sosyal ve politik bir alan olma işlevini üstlenebilir mi? İbadet dışında orada buluşup, iletişim ve paylaşımda bulunmaları mümkün mü?
Camilerin sosyal bir işlevi az ya da çok her zaman var. Ama Türkiye’de bunun yaygın bir pratik olduğunu söyleyemeyiz. Camilerin her zaman bu tarz paylaşıma açık olmamasının yanı sıra bir de böyle bir algı olmadığını görüyorsunuz. Biz caminin sosyal alan olması gerektiğine dair paylaşımlarda bulunduğumuzda, aksine, buranın sadece ibadet yeri olması gerektiğini savunan tepkiler de almıştık. Halbuki bize göre bir kafede buluşup Kadınlar Camilerde kampanyası toplantısı yapmaktansa, onu camide yapmak çok daha evla. Camiyi sahiplenip, kullanmaya başladığınızda çok farklı bir gözle görmeye ve tanımaya başlıyorsunuz. Çok değişik etkileşimlere giriyorsunuz. Mesela caminin ortasında toplantı yaptığımız zamanlardan birinde bir kadın yanımıza gelip “Burada kadın imam var mı acaba? Bir şey danışmam lazım da.” diye sormuştu. İnsanların ne tür beklentileri, ihtiyaçları olduğunu ancak oradayken gerçek anlamıyla fark edebiliyorsunuz.
"Öğrenciler mimar olup sıra cami tasarlamaya geldiğinde tüm eğitimlerini unutuyorlar"
Mimarlık öğrencilerine ve mimarlara söylemek istediğiniz bir şey, bir çağrınız var mı?
Öncelikle mimarlık öğrencilerine, “Bir camiyi nasıl tasarlarsınız?” diye bir soru yöneltilebilir bence. Çünkü çok enteresan bir şekilde dört yıl boyunca bir yapı nasıl tasarlanır, hangi ihtiyaçlara göre nasıl bir altyapı gerekir, bu ihtiyaçlar nasıl belirlenir vs. diye eğitim görmüş olan bu öğrenciler mimar olup sıra cami tasarlamaya geldiğinde her nasılsa tüm eğitimlerini unutuyorlarmış gibi hissettiriyor. Mesela bir apartman tasarlarken içinde kaç kişi yaşayacak diye tasarlayıp daire genişliğini, bu kişilerin ne kadar su kullanım ihtiyacı olacağını düşünüp su borularını, içeri taşınacak eşyaların ağırlığı ne olacak diye yük asansörünün kapasitesini hesaplayamaz mısınız? Neden bu prensiplerin yerini camide birden geleneksel formlar alıyor? Camiler yapılırken o semtte yaşayan, çalışan kadın sayısı hesap ediliyor mu? Kaç kadın bu camiyi kullanmak ister, o zaman ne kadar yer ayırmak gerekir diye araştırma yapılıyor mu? Eğer yapılıyorsa, nasıl oluyor da erkekler kocaman orta alanda geniş geniş namaz kılarken kadınlar hep küçücük arka bölmelerde sıkış tıkış kılıyor? Bence mimarlık öğrencilerinin bu soruları kendilerine sormaları lazım. Sonra da bunun alternatifinin ne olacağı üzerine düşünmeleri. Geleceğin mimarları bu meseleler ve alternatifleri üzerine daha çok düşündükçe, camileri kadınlar için hep birlikte yeniden tasarlamaya imkân bulacağız.
Çok teşekkür ediyorum, yolunuz açık olsun.