Tom Dyckhoff, Building Design'a Soruyor: "Siz Delirdiniz mi?"

Filiz YAVUZ / 13 Nisan 2010
İngiltere, 6 Mayıs'ta gerçekleşecek genel seçimler öncesinde yoğun propaganda faaliyetlerine sahne olurken İşçi Partisi Lideri ve Başbakan Gordon Brown, ‘‘1997'de yeni İşçi Partisi, okullarımızı, hastanelerimizi, şehirlerimizi, kısacası Britanya'yı yenilemek için sizlerden bir fırsat istemişti. Şimdi devir değişti. Bir kez daha İşçi Partisi sizden fırsat istiyor, bu kez geleceğin çağrısına cevap vermek için…'‘ diyerek kente ve mimariye bir kez gönderme yaptı. Liberal Parti ve Muhafazakar Parti bunun pek samimi olduğunu düşünmese de The Times yazarı Tom Dyckhoff, "Hiç olmazsa İşçi Partisi, Londra'nın görünümü için bir şeyler yaptı. Renkleri ne olursa olsun İşçi Partisi'nden sonra kurulacak olan hükümetler, muhtemelen (mimarlık için) bir şey yapmayacaklar!" diyor.


İşçi Partisi Lideri ve Başbakan Gordon Brown

Dyckhoff, yeni İşçi Partisi'nden şikayet ederek "Belki (muhafazakar) Tory Hükümetleri ya da Lib Dems daha iyisini yapar" diye yazan Building Design'a sadece iki kelimelik bir soru soruyor: "Siz delirdiniz mi?"

Hükümetlerin mimarlık için ne yapabileceğini sıralamadan önce Dyckhoff, son elli yıl içinde kısa bir gezintiye çıkıyor ve öncelikle 1996 yılına uğruyor. Gerisini Dyckhoff'tan dinleyelim:

"(1996'da) İngiltere mimarlığının korkunç bir biçimde nasıl iç karartıcı olduğunu unuttunuz mu? Bunun için sadece Stirling ödüllerine göz atmak yeterli: Restore edilmiş 1930'ların bir ofis binası, küçük bir kriket salonu, Procter & Gamble için sıkıcı bir ofis, Cambridge için bir oditoryum, Salford'da mütevazi bir üniversite binası… Bunların hiç birisi bugün Stirling listesinde olmazdı."

Dyckhoff daha sonra kendi deyimiyle "İngiliz mimarlığının zar zor var olabildiği 1980'lere" kısa bir süreliğine demir atıyor ve o dönemlerde mimarlığın da mimarların da etkisiz olduğunu söylüyor ve soruyor: "Peki niye mimarlık yoktu?" Elbette cevabını da kendisi veriyor:

"(Mimarlık) kimsenin umurunda değildi. Serbest piyasa ekonomisi gereği devlet, kesinlikle (mimari için) ödenek çıkarmıyordu. Savaş sonrası konutlar, okul binaları, hastane yapıları için planlanan para buhar olmuştu. Peki sosyal mimarlık? Bu da en iyi ihtimalle Liverpoo Street Station'da Broadgate Centre yaparak baş gösteren özel teşebbüse kalmıştı." Bu nedenle Dyckhoff'a göre 1979 ile1997 yılları arasındaki İngiltere mimarlığını anlatan bölüm ise çok kısa!


Fotoğraf: Cemal Emden

Hükümetler mimarlık için ne yapabilir?

"Hükümetler mimarlık için ne yapabilir?" sorusunun cevabı Dyckhoff'a göre oldukça basit: "Öncelikle mimariye değer verebilirler."

Dyckhoff'a göre siyasi arenada kullanılan mimarlık söylemi PR faaliyeti olsa da en azından İşçi Partisi mimarlığı fark etti. Şöyle ki: "Jacques Chirac ile yapılan İngiliz-Fransız zirvesinin tarzı Terence Conran tarafından hazırlanmıştı. Fotoğraf çekimi ünlü Conran'ın restoranında, Le Pont de la Tour'da gerçekleşmişti. Mimarlar No 10'a davet edilmişti ve bu mimarlık şık, genç ve modern İngiltere'yi işaret ediyordu."

Ayrıca büyüleyici evlerin ya da Stinling listesinde bulunan Gherkin gibi çok amaçlı ofislerin yapıldığı 1960'lardan beri ilk kez özel sektörün topluca çağdaş mimarinin kalitesine yatırım yaptığını belirten
Dyckhoff, bu yatırımların İşçi Partisi tarafından hazırlanan devlet programında olduğunu hatırlatarak bu yatırımları hükümetin yönlendirdiğini ima ediyor.

Dyckhoff şöyle devam ediyor:

"Muhafazakar Tory partisinin, mimarlığa fayda sağlamak amacıyla düzenlediği milli piyango ve milenyum projeleri sayesinde bir servet oluşmuştu. London Eye ya da Tate Modern'deki her başarılı işe karşılık başarısız projeler de olmuştu gerçi, ama para sonunda kamu sektörüne akıyordu ve çoğunlukla çığır açan modern mimari son 50 yıldır ilk kez inşa edilmeye başlanıyordu. İşçi Partisi bu serveti hastaneler, okullar ve konutlar için para harcamaya başladı ve bunları saygın çağdaş mimarları kullanarak yaptı. Sonra işler ters gitmeye başladı. İşçi Partisi'nin planı, kamu yararı gözeterek özel teşebbüs üzerindeki dizginleri gevşetmekti.  Fakat özel girişimciler tarafından sağlanan bu büyük servet ile karşılaştırıldığında, bunun kamusal faydası çok azdı. Geliştiricileri kaliteli bina yapmak konusunda ikna etmek de hükümetin özel sektöre çok yakın olduğu konusunda suçlamalara maruz kalmasına neden oldu. "

Bunların dışında İşçi Partisi sürdürülebilir evlerin kurallarını oluşturdu, bu konuda yeni standartlar geliştirdi, Terry Farrell'ın evi gibi bazılarının yapılarının önünü açtı. Evet bütün okulların ve hastanelerin kalitesinin yükselmesini de içeren devletin inşa programını tamamlamak yıllar aldı, ama herşeye rağmen Dyckhoff'a göre İşçi Partisi en azından bir şeyler yaptı…

Haber, The Times'tan derlenmiştir.

Fotoğraflar için lütfen ilerleyiniz.


İlişkili Haberler
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :