Fotoğraf: Bas Princen
Miuccia Prada ve Patrizio Bertelli'nin eş başkanlığını yürüttüğü sanat vakfı Fondazione Prada'nın yeni evinin tasarımında OMA, alandaki endüstriyel yapıları koruyarak eski ve yeni olanın iç içe geçtiği mekanlar kurguluyor.
Fondazione Prada, Milano'daki çağdaş kültüre adanmış yeni evinde kapılarını açıyor. Günümüz sanat dünyasının önde gelen şehirlerinden birinde yer alan yapı topluluğu, mimarlık ve sanat ilişkisini yeniden kurgulamayı amaçlıyor.
Fotoğraf: Roland Halbe
Yapının bulunduğu alan, depolardan ve üç büyük mayalama rezervuarından oluşan 1910 yılından kalma bir alkol üretim merkezi. Hollandalı mimarlık stüdyosu OMA, bu yapıları koruyarak alana cam, beyaz beton ve alüminyum köpükten oluşan üç yeni yapı daha eklemiş.
Merkezde yer alan Podium, geçici sergiler için inşa edilirken, henüz tamamlanmamış dokuz katlı kule ise vakfın arşivine, sanat yerleştirmelerine ve bir restorana ev sahipliği yapacak. Alanda OMA tarafından tasarlanan üçüncü yapı ise binanın avluya açılmasına izin veren katlanabilir duvarlara sahip bir tiyatro.
Fotoğraf: Bas Princen
Tanınmış mimar Rem Koolhaas, Metropolis'e verdiği röportajda son yıllarda mimarlığın, bu konuda bir talep olmasa bile "aşırılığı" insanlara zorladığını ve kendisinin bu konudan rahatsızlık duyduğunu belirtiyor. Aynı zamanda orijinallik konusuna bir bıkkınlıkla yaklaşıldığını ve sanatçının alçakgönüllülüğüne yönelik ilginin büyüdüğünü dile getiren mimar, bu durumun kendilerini mimarlıkla yeni ilişkiler kurmaya teşvik ettiğini söylüyor.
Fotoğraf: Bas Princen
Mimarlıkta son yirmi yıldır, mimarların kişisel ifadelerine gereğinden fazla odaklanılmış olduğunu söyleyen Koolhaas, Fondazione Prada'yı bir koruma projesi ya da yeni bir mimari proje olarak adlandırmaktan kaçınarak, projenin temelinin alanda bulunan öğelere saygı olduğunu ifade ediyor.
Fotoğraf: Attilio Maranzano
OMA tarafından alana eklenen üç yeni binanın yapı topluluğuyla kurduğu ilişki hakkında ise mimar, kontrast yaratmak yerine, tam tersine eski ve yeninin birlikte sorunsuz bir şekilde varolabildiği hatta bazı durumlarda iç içe geçerek birbirinden ayırt edilemediği mekanlar kurgulamaya çalıştıklarından bahsederek projedeki amaçlarının kesintisizlik yaratmak olduğunu belirtiyor.
Fotoğraf: Roland Halbe
Her geçen gün çeşitlenen sanatsal üretimlerin çok kısıtlı sayıda sergi tipolojisi içerisinde gerçekleşiyor olmasını şaşırtıcı bulduğunu ifade eden Koolhaas, bu projede sanat ve endüstriyel yapı birlikteliği klişesinden kaçınmaya çalışarak ve çok sayıda mekansal değişkeni bir araya getirerek sanat ve mimarlığın birbirinden beslendiği, açık bir program kurgulamaya çalışıyor.
Röportajın tamamına ulaşmak için tıklayınız.