Tasarım Vakfı tarafından düzenlenen ve yaratıcı disiplinler ve yaratıcı ekonomiler arasında bir tartışma platformu kuran "Diyalog" serisi, 11 Haziran Perşembe günü "Yaratıcının Huzursuzluğu" paneli ile devam etti.
Tansel Korkmaz'ın moderatörlüğünde gerçekleşen panele yazar, eleştirmen ve editör Fatih Özgüven ile mimar, fotoğrafçı ve akademisyen Murat Germen konuşmacı olarak katıldı. Panelde, kişisel ve toplumsal deneyimlerimiz üzerinden yaratım sürecinin sancılarına değinilerek, huzursuzluk kavramı, yaratıcı kimse için hem itici bir güç, hem de yaratmak için bir neden olarak ele alındı.
Tansel Korkmaz , yaratıcının modernizm öncesi dünyadaki tanımı ve algılanış biçimden bahsederek paneli başlattı. Korkmaz, Heidegger'in "Origin of the Work of Art" metninde, antik dünyada yapmak, etmek, yaratmak eylemleri ile ilgili olarak "karanlığın içinden ortaya çıkarmak" ifadesinin öneminden bahsederek tüm bu yapma biçimleri içerisinde, insanın kendini unutarak eyleme geçtiği noktanın kıymetli olduğuna değindi.
Fatih Özgüven , konuşmasına "Sanatçının rolü zanaatçıdan ne kadar farklı?" sorusu ile başladı. Zanaat-sanat arasında 17. yüzyılda önemli bir etkileşim olduğunu, müzisyenin müzik aleti de yapabilen bir figür olduğunu vurguladı. Sanatçının en büyük krizlerinden birisinin de ekonomik krizler olduğundan bahseden Özgüven, huzursuzluğun buradan kaynaklanabileceğini belirtti. Sanatçının huzurundan da bahseden konuşmacı, en önemli huzur kaynağının içine gömülme hali olduğunu, ancak daha sonra sanatçıların çevresinde olanları görmedikleri, sadece kendileriyle dolu oldukları gibi sebeplerden suçlandıklarını söyledi. Ayrıca politik engellerin de yaratıcılık ve toplum arasında hiç bitmeyen bir gerilim yarattığına değindi.
Murat Germen, "Sanatçının bir meselesi var. Zanaat da o meselenin karşı tarafa aktarılabilmesi için kullanılagelen bir dil. Bu anlamda zanaatı vazgeçilmez buluyorum. Tabii ki sadece zanaat değil, estetiği de önemli buluyorum. Yalnız bu estetik anlayışı makine estetiği, günlük estetik gibi farklı estetik algılarını da kapsamalı." sözleri ile konuşmasına başladı. Germen, dijital üretim süreçlerinin 0-1, siyah/beyaz gibi diller kullanarak, gri alanı olmayan bir yapılanma başlattığını belirtti. Bir yandan bu dijital üretim süreçlerine rağmen "şans" kavramının öneminden bahsetti. Öngörülemeyene hazır olabilmek, kendi önyargılarını değiştirip ona olumlu gözle bakabilmek, şansla kurduğunuz ilişkiyi lehinize yönlendirebilir diyen Germen, Walter Gropius'un "Sanat aslında öğretilemez ama el becerileri öğretilebilir, sonrası biraz şans işidir," ifadesinin altını çizdi.
Panel sırasında yaratım eylemi sürecine paralel olarak "açık kaynak" meselesi de konuşuldu. Açık kaynak olarak sosyal medyanın da, doğru kullanıldığı sürece demokratik bir ifade alanı olduğundan bahsedildi. Murat Germen, üreten-yöneten-tüketen üçgeni arasında süregelen herhangi bir tersliğin, üreten figürün üzerine kalmasından huzursuz olduğundan da bahsetti.
Panel sonunda, üreten kişiler için kentin de önemli bir huzursuzluk kaynağı olduğu konusu tartışmaya açıldı. İstanbul'un çok merkezde olmasından huzursuzluk duyduğunu belirten Germen, bunu kırmanın da aslında çok kolay olduğunu söyledi. Açılan tartışmalardan biri de yaratıcının karşılaştığı zorlukların, itici bir güç olarak pozitif yönde kullanabileceği yönündeydi. Tarihte de zorluklardan beslenen sanatçıların bıraktığı başyapıtların bu düşünceyi desteklediği belirtilerek, yaratmanın huzursuzluğu kadar, huzursuzluğu bertaraf etmek için yaratmak durumu da var denildi.