Ren Sourcing firma sahibi Sibel Ege, düzenlediği workshoplarla profesyonellere, öğrencilere ve kumaşlarla ilgili bilgi edinmek isteyenlere kumaşların sırrını anlatıyor. 23 Kasım Cumartesi günü Karaköy’deki ofisinde “İç Mekan Tasarımında Kumaşlar” başlıklı bir workshop yapmaya hazırlanan Sibel Ege ile firması ve danışmanlık hizmetleri ile ilgili bir röportaj yaptık.
Kumaş-tekstil acentesi, moda-tekstil eğitim ve danışmanlığı firması Ren Sourcing firma sahibi, Tekstil Mühendisi Sibel Ege, düzenlediği “Kumaş Seçiminde İpuçları”, “İç Mekan Tasarımında Kumaşlar”, “Tekstilde Baskılar” gibi workshoplarla, profesyonellere, öğrencilere ve kumaşlarla ilgili bilgi edinmek isteyenlere kumaşların sırrını anlatıyor.
Kumaş seçimini profesyonel olarak yapan kişilerin kumaşlara hakim olmasının önemine dikkat çeken Ege, “Her bir kumaşın kendine has özellikleri var. Elbette bu bilgiler zaman içerisinde tecrübeyle edinilebilir ancak ben eğitimlerimde katılımcılarla bu işin püf noktalarını paylaşıp işlerini kolaylaştırmaya çalışıyorum” diyor.
Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz; eğitiminiz ve Ren Sourcing’i kurma hikayenizden bahseder misiniz?
İstanbul Teknik Üniversitesi Tekstil Mühendisliği bölümünden 2003 yılında mezun oldum. Bu eğitimi almam bana analitik bakış açısı ve sistemli çalışma konularında yol gösterici oldu. Detaycı ve yenilikçi kişiliğimle çok iyi örtüştü.
İlk olarak Modatimkar isimli bir tekstil acentesinde çalışmaya başladım. River Island, Topshop, Topman, Debenhams gibi İngiliz markalarına Türkiye’de örme ve dokuma konfeksiyon üretimi yaptırıyorduk.
Yaklaşık üç yıl bu firmada çalıştıktan sonra kariyerimde yenilik arayışım nedeniyle GAP’in Türkiye ofisinde çalışmaya başladım. San Francisco’daki merkeze bağlı bir sourcing (satın alma) ofisiydi. Afrika ve Türkiye’de konfeksiyon, ev tekstili ve aksesuar üretimleri yaptırdım. Sonrasında yeni bir projeye dahil olmak üzere Vizyon Deri’ye geçiş yaptım. Burada outsource departmanını kurduk ve Çin’de üretim yaptırmaya başladık. Ayrıca deneysel tasarımlar yapmayı ve malzemelerle oynamayı çok seven moda tasarımcısı Yohan Serfaty ile çalışma fırsatım oldu.
Vizyon Deri, Turquality projesine dahildi ve orada çalışırken Turquality’nin Yönetici Geliştirme Programı’na katıldım. MBA yapmak planlarım arasındaydı. Dolayısıyla bu programın karşıma çıkması benim için güzel bir fırsat oldu. Mühendislik eğitimimin ve kazandığım iş tecrübesinin üzerine, Koç Üniversitesi’nde MBA eğitimi almam, işe daha geniş bir çerçeveden bakmamı sağladı.
Bu noktadan sonra kendi işimi kurmaya karar verdiğim bir sürece girdim. Bahsettiğim gibi çalıştığım ilk ofis yerel bir tekstil acentesiydi, ikincisi bir Amerikan markasıydı ve üçüncüsü yerel ancak dünyada kendi markasıyla ön plana çıkan bir deri firmasıydı. Her biri farklı yapılardaydı ve her bir firmada çok çeşitli kazanımlar elde ettim. Hem işverenlerim hem de ekip arkadaşlarım açısından çok şanslı olduğumu düşünüyorum. Yaptığım işlerden ve bana verilen görevlerden memnundum ama iş kendini tekrar etmeye başladığı noktada hep yenilik ihtiyacım ön plana çıkıyordu. Bu arayışın neticesinde, yakın arkadaşım ünlü moda tasarımcısı Glenn Martens’in desteğiyle kendi işimi kurmaya karar verdim. Yaklaşık 10 sene önce Ren Sourcing sektöre “merhaba” dedi. Çok şanslıyım ki çevremdeki insanlardan hep yoğun destek gördüm. Yakın arkadaşım İK gurusu İnci Güvenç, farklılık yaratma çabalarımda yoluma hep ışık tuttu. Yine yakın arkadaşım marka yöneticisi Seren Dural, yardıma ihtiyaç duyduğum her anda yanımdaydı.
Ren Sourcing’te başlangıç noktam kumaş acenteliği oldu. Kumaşlarım Avrupa’dan ve Japonya’dan geliyor. Avrupa’da ağırlık İtalyan firmalarında, ilaveten Portekiz ve Yunan firmalarıyla çalışıyorum. Vakko, Beymen, Network, Que, Roman, Machka, Hatemoğlu, Ramsey müşterilerimden bazıları. Yerli markalarla birlikte tasarımcı markalarıyla ve konfeksiyon üreticileriyle de çalışmalarım var. Firma ismimde kullandığım “Ren” sözcüğünün anlamında olduğu gibi işime her daim saygılı, toleranslı ve adil bir şekilde yaklaştığım için hem müşterilerimle hem de üreticilerimle güçlü ve kalıcı ilişkiler içerisindeyim.
Benim için tecrübelerin eğitimle beslenmesi şart ve fırsat buldukça yeni eğitimlere zaman ayırıyorum. En son London College of Fashion’da Fashion Buying & Merchandising eğitimi aldım. Bir sonraki eğitimim içinse araştırmalarım devam ediyor.
Koleksiyonlarınızı oluştururken nasıl bir süreç izliyorsunuz?
Her sezon birçok fuara katılıyorum. Premiere Vision Paris; dünyanın en büyük ve en çok uluslararası katılımın olduğu kumaş fuarı. Bu fuar, kış ve yaz koleksiyonları hedeflenerek senede iki kez organize ediliyor. Avrupa’da tavsiye edebileceğim diğer tedarik fuarları; Milano Unica ve Munich Fabric Start. Özellikle ev tekstili üzerinde yoğunlaşıyorsanız, Heimtextil Frankfurt, Intertextile Shanghai ve Evteks İstanbul fuarlarını ziyaret etmenizi tavsiye ederim. Maison & Objet Paris fuarı da sektörde önemli fuarlardan bir tanesi. Milano Tasarım Haftası’na katılmanız muhakkak ilham verici olacaktır.
Kumaş trendleri belirlendikten sonra en geç bir buçuk sene öncesinde kumaş tedarikçilerinin koleksiyonlarını bitirmiş olmaları gerekiyor ki müşterilerine ve acentelerine yeni kumaşlarını sunabilsinler. En son 2019 Temmuz ayı itibariyle Sonbahar – Kış 2020/2021 sezonuna başladık. Bildiğiniz gibi moda, baş döndürücü bir hızla ilerliyor. “Slow fashion” gibi nispeten yeni akımlara yönelik projeler haricinde, hızlı bir şekilde iki hatta üç sezonu iç içe yürütüyoruz.
Peki trendler önceden nasıl belirleniyor?
Trendleri belirleyen firmalar var. Bu trendler dünyadaki tüm gelişmelerden direkt olarak etkileniyor. Belirli pazarlarda faaliyet gösteriyorsak yerel trendleri de özenle takip etmemiz gerekiyor. İlham ise her an, her detayıyla hayatın içerisinde mevcut. Gördüğümüz bir heykelden, izlediğimiz bir filmden, yürüdüğümüz bir sokaktan ilham almak elbette çok kıymetli ancak ticari projelerden bahsediyorsak güncel trendlere sırtımızı dönemeyiz. Markamıza ya da projemize uygun olan trendi tespit etme becerisine sahip olmamız gerekiyor. Bir fuara gittiğimizde ya da mağaza ziyaretleri yaptığımızda firmaların her biri birbirinden bağımsız ve kendi imzası doğrultusunda koleksiyonlar hazırlasa da genelde belli trendlerin varlığını net bir şekilde görüyoruz.
Kumaş tarihinden bahsedecek olursak?
Geçmişte kullanıldığını bildiğimiz, günümüzde de halen kullanılan en eski kumaş keten lifinden oluşuyor. Daha sonrasında kumaşlarda pamuğu ve yünü görüyoruz hatta bir süre sonra da karışımlar yapılmaya başlanmış. Liflerin karışımlar halinde kullanılması bence hem matematiği hem de sanatı kullanmayı gerektiriyor. Karışım yapmayı o zaman dahi düşünmüşler. Demek ki liflerin özelliklerinin farkına varmışlar. Elbette bir laboratuvar ortamında şu anda yaptığımız çalışmalar gibi değil ama tecrübeleriyle yünün klimatik etkisini, ketenin yazın ferahlatıcı olduğunu fark etmişler. Ketenin sert tuşesi olduğu için yumuşatmak amacıyla pamukla karışım yapmayı düşünmüş olabilirler.
Ayrıca neredeyse her bir kumaşın hikayesi olduğunu görüyoruz. Örneğin; jakarlı kumaşların ismi, mucidi Fransız Joseph Marie Jacquard’dan geliyor. Dünyada en çok tanınan kumaşlardan biri olan gabardin; Burberry’nin kurucusu Thomas Burberry’nin, meşhur trençkotlarında kullanmak üzere herhangi bir apre yapmadan, doğal haliyle su geçirmez bir kumaş arayışıyla icat ettiği bir kumaş.
Şehirlerin, kasabaların isimlerinin de kullanıldığını görüyoruz. Örneğin; herkesin gardırobunda olan jean pantolonlarda kullanılan denim kumaş, Fransa’nın Nim kasabasına ithafen “Dé Nim” olarak isimlendirilmiş. İlaveten jenerik isimler de sıklıkla karşımıza çıkıyor. Sıklıkla kullandığımız likralı kumaşlarda geçen likra kelimesi DuPont firmasına ait elastan lifinin markası Lycra’dan geliyor.
Bambu lifli ürünler üretildi bakteriye karşı...
Evet, bambunun kendine has olan, ön plana çıkan bir özelliği var; anti-bakteriyel bir lif. Bu nedenle tene temas eden ürünlerde daha çok tercih ediliyor ve ayrıca suyu çok iyi emiyor. Şu anda ev tekstilinde sıkça tercih edilen liflerden birisi. Bambu lifinin sadece ev tekstilinde değil çorap, iç çamaşırı gibi vücuda daha fazla temas eden, hijyenin öncelikli olduğu giysi gruplarında da sıklıkla kullanıldığını görüyoruz.
Onun dışında suni deriler de şu anda benim için önemli kumaş çeşitlerinden bir tanesi. Bu grupta kullanılan poliüretan lifi sayesinde ve teknolojinin gelişmesiyle birlikte gerçek deriye çok yakın yüzeyler elde edebiliyoruz.
Hayvanseverler de istemiyor...
Evet, dünyaca meşhur lüks markaların tek tek gerçek deri ve kürk kullanımını bıraktığını görüyoruz. Bu çok sevindirici bir gelişme. Suni derilerde olduğu gibi, suni kürk gruplarında da artık çok başarılı alternatiflerimiz mevcut. Etik yaklaşımın yanında fiyat olarak suni versiyonlar daha avantajlı ve bakımları çok daha kolay. Hızlı şehir hayatlarımızı düşündüğümüzde, bu nokta tüketicilerin önemli beklentilerinden biri haline geldi.
Kumaş teknolojisinde son dönemde ne gibi gelişmeler var, hangi kumaşlar ne için tercih ediliyor?
Üzerinde elektrik devrelerinin olduğu, vücut ısısını kontrol edebilen akıllı kumaşlar geliştiriliyor. Akıllı telefonunuzla senkronize edebileceğiniz; desen değiştiren, sağlıkla ilgili faydalar sağlayan, vücut ısısını, kan basıncını ölçeceğiniz özellikleri olan kumaşlar var. Kendi kendini tamir edebilen kumaşlar icat ediliyor. Bu tip kumaşlar henüz çok ticari değil ve benim getirdiğim koleksiyonlara baktığınızda şu anda bu tarz kumaşlar göremezsiniz. Hem ticari hem teknolojik olarak düşünürsek; bir mağazaya girdiğimizde rahatlıkla görebileceğimiz; su geçirmez, rüzgar geçirmez, UV ışını geçirmez kumaşlar karşımıza çıkıyor. Kırışmayan ürünler birçok koleksiyonda kendine yer buluyor. Tüketicilerin zaman tasarrufu ve konfor beklentilerini karşılamamız gerekiyor.
Benim şu anda en çok ilgimi çeken konu ise sürdürülebilirlik. Derslerimde tüm öğrencilerime, geleceğe hazır olmaları için bu konuyla ciddi bir şekilde ilgilenmelerini tavsiye ediyorum. Her bir koleksiyonumda sürdürülebilirlik hedefli geri dönüştürülmüş lifler, çevreye duyarlı boyama tekniklerinin olduğu gruplar var. Gözlemlerime göre bu konudaki müşteri ve dolayısıyla üretici hassasiyetine bağlı gelişmeler hızla artıyor. Moda ve tekstil sektörü, sürdürülebilirlik için dünyada bir dönüşüm başlatmalı.
Peki hangi kumaşlar için dönüşüm mümkün?
Hem doğal hem de yapay liflerden oluşan kumaşlarda geri dönüşüm yapıyoruz. Yün, kaşmir, pamuk gibi doğal lifler dünyamız için çok kıymetli. Doğa bize ne kadar sunarsa ancak o kadar tedarik imkanımız var. Bu nedenle dönüşüm yapmamız şart. Ürünleri daha uzun süre kullanmayı hedefleyecek şekilde üretmeli ve tüketmeliyiz. Yapay liflerde dönüşüm, hem kullanılmış giysiler hem de doğadaki atıklar sayesinde gerçekleştirilebiliyor. Bence geri dönüştürülmüş kumaşlar ve aksesuarlar kullanmak markaların değerini artıran bir unsur. Ayrıca tüketicilerin bu konudaki taleplerinin daha güçlü olması gerektiğine inanıyorum. Sözün özü; sürdürülebilirlik demek, gelecek demek.
Ren Sourcing olarak kumaş acenteliği yanında danışmanlık hizmeti de veriyorsunuz.
Evet, Ren Sourcing’in beşinci senesinde, bitmek bilmeyen yenilik arayışım doğrultusunda eğitim vermeye karar verdim. İlk olarak Faruk Saraç Meslek Yüksek Okulu’nda diploma programında öğrencilerle bir araya geldim. Daha sonrasında Vakko Esmod’la yollarımız kesişti ve işbirliğimiz devam ediyor. Diploma, sertifika programları ve Vakko’nun mağaza satış personeline verdiğimiz kurumsal eğitimler var. Derslerim kumaş, tekstil, üretim ve satın alma ağırlıklı. Yine Paris kökenli bir okul olan IFA’yla (International Fashion Academy) MBA programlarında “Sourcing, Purchasing, Materials” gibi konularda dersler verdim. Çeşitli profillerde, çeşitli ülkelerden, farklı hedefleri olan öğrencilerim oldu. Bilgilerimi ve tecrübelerimi onlara zevkle aktarıyorum. Hedeflerine yürüdükleri yolda katkımın olması beni çok mutlu ediyor.
Ayrıca danışmanlık yapıyorum. Yeni kurulacak ya da büyümek isteyen markalara ve firmalara yapılanma, markalaşma, trendler konusunda servis veriyorum. Kişilere ve firmalara özel eğitimler tasarlıyorum.
Bir de Workshop’larınız var...
Evet, bu workshopları bağımsız olarak Karaköy’deki ofisimde organize ediyorum. Güncel eğitimlerimin başlıkları “Kumaş Seçiminde İpuçları”, “İç Mekan Tasarımında Kumaşlar”, “Tekstilde Baskılar”, “Denim ve Yıkamalar”, “Konfeksiyon Takibinde İpuçları”. Zaman buldukça ve gelen talepler doğrultusunda yeni başlıklar eklemeye gayret ediyorum.
İç Mekan Tasarımında Kumaşlar Workshopu’ndan bahsedebilir misiniz?
Eğitim, Ofis316 Tasarım’dan İnci Evren Sarıalioğlu sayesinde ortaya çıktı. İnci, zaten sektörde başarıyla işini sürdürüyor ancak araştırmacı ve yaptığı işin detayına sahip olmak isteyen özenli bir tasarımcı olduğundan onunla kumaşlarla ilgili özel bir çalışma yaptık. Bu çalışmadan kısa bir süre sonra bana kumaş seçimlerini daha farklı bir gözle yaptığını, kendisini konuya çok daha hakim hissettiğini söyledi. Bu yorumu, benim için harika bir geri dönüştü ve sektörde böyle bir çalışma olup olmadığını araştırmaya başladım. Mimarlıkla tekstil ilişkisi üzerine akademik çalışmalar yapıldığını gördüm ancak içerikler daha çok mimarlığın ve tekstilin etkileşimi üzerindeydi. İç mekan tasarımıyla ilgisi olan profesyonel ve amatör herkesin katılabileceği bir workshop düzenlemeye karar verdim. Farklı zamanlarda yaptığım organizasyonlarda iç mimarlar, mimarlar, tasarımcılar, öğrenciler ve konuya amatör olarak ilgi duyan kişilerle bir araya geldik. Zaman buldukça bu eğitime devam ediyorum.
Workshop süresini ve zamanını neye göre belirlediniz?
Sektörde aktif bir şekilde çalışan kişiler, yoğun iş saatleri nedeniyle her zaman uzun eğitimlere zaman ayıramayabiliyorlar. Workshop adı altında yaptığım çalışmaları 2,5-3 saat civarında tutmaya çalışıyorum. Bana göre bilmelerinin şart olduğunu düşündüğüm konulara odaklanıyorum. Hafta içi iş çıkış saatinden sonra ya da hafta sonlarına denk gelecek şekilde eğitim zamanlarını planlıyorum.
İç mekan tasarımından biraz bahsedersek; özellikle mobilya alacağımız zaman ilk başta şekline bakıyoruz, kumaş daha sonra değişebilir gibi bir düşünceye kapılabiliyor insan. Ama aslında sağlığı çok etkileyen bir şey.
Tabii ki, kendimize sormamız gereken bazı temel sorular var; o mobilyayı nerede kullanacağımız; mekanda kimlerin yaşadığı ve zaman geçirdiği, çocuğumuzun ve ev hayvanımızın olup olmadığı gibi. Bu soruların cevapları tercihlerimizi şekillendirecektir. Bu seçimleri profesyonel olarak yapan kişilerin, kumaşlara hakim olması önemli. Her bir kumaşın kendine has özellikleri var. Örneğin evde çocuk varsa bir döşemelik kumaşı, su itici apre yapılmış olanların içinden seçmek pratiklik sağlayacaktır. Perde seçerken mekanın ne kadar güneş ışığı aldığı ve buna göre hangi lifin daha uygun olacağına dikkat etmemiz gerekir. Bu gibi noktalar hepimizin nihai hedefi olan müşteri memnuniyetine katkıda bulunacaktır. İlk bakışta görünüm ya da tasarım tatmin edici sonuçlar verebilir ama dayanıklı olması, uzun ömürlü olması gibi başka beklentiler de olacağı için kumaş seçimindeki hassasiyet, yapılan işi daha başarılı kılacaktır. Elbette bu bilgiler zaman içerisinde tecrübeyle edinilebilir ancak ben eğitimlerimde katılımcılarla bu işin püf noktalarını paylaşıp işlerini kolaylaştırmaya çalışıyorum.
Kumaş tercihi coğrafyaya göre değişiyordur muhtemelen?
Evet, mesela yastık dolgularını ele alırsak; sıcak iklimli ülkelerde yün kullanmayız ama Kuzey Avrupa ülkelerinin çoğunda sıcaklık ihtiyacı daha fazla olduğu için yün vazgeçilmezdir. Her bir lifin verdiği bir hissiyat ve yanında bize sağladığı faydalar var. Bütün workshoplarımda vurguladığım bir noktayı sizlerle paylaşmak istiyorum. Liflerin hepsinde artı ve eksi özellikler var ve hiçbiri tek başına mükemmel değil. Bizler hem lifleri iyi tanımalıyız hem de sorularımızla kendi ihtiyaçlarımızı iyi tespit etmeliyiz. Bu bakış açısıyla ilerleyince işimiz kolaylaşıyor.
Her sezon farklı trendler karşımıza çıkıyor. Çeşitli temalar içerisinde; teknolojik görünümlerin olduğu ışıltılı kumaşlar, 3 boyutlu efektler, organik iplikler, doğal görüntüleri taklit eden yapay kumaşlar, geri dönüşümlü kumaşlar, lazer kesimle elde edilen desenler, Asya ve Afrika'dan etnik desenler 2020 ve 2021'de ön planda olacak.
Kumaş seçiminde kültürel etkilerden de bahsedebilir miyiz?
Aslında kumaş seçimi kişinin zevkleriyle direkt ilgili ama onun haricinde kültürel yapıyla da kesinlikle bağlantılı. Geleneksel görüntülerden hoşlanan müşteriler daha çok kadife, varak baskılar ve brokar desenler kullanarak sizden daha gösterişli bir tasarım talebinde bulunabilir. Daha modern temalar isteyen müşterilerle bir araya gelebiliriz ve kanvas, süet gibi daha sakin hissiyatlı kumaşlardan faydalanabiliriz. Yaşam tarzı ve kültürel geçmiş, projelerde her zaman ön planda oluyor.
Tasarım yapacak kişinin bir projede dikkat etmesi gereken kriterler; konfor, estetik ve maliyet. Fiyatlar hakkında muhakkak bilinçli olmalıyız. Kumaş seçimi yapacak bir kişinin, doğal liflerin daha pahalı olduğunu bilmesi ve ona göre maliyet planlaması yapması şart. Proje bütçesinin dışına çıkmamak, hatta yaptığımız bir işi tekrar yapmak zorunda kalmamak ve doğru zaman planlaması için limitlerimizi baştan iyi tespit etmeliyiz. İşiniz gereği sürekli kumaş seçmeniz gerekiyorsa, muhakkak her gördüğünüz kumaşa dokunmanızı ve ne içerikte olduğunu tahmin etmeye çalışmanızı tavsiye ederim.
Bir de fonksiyona göre; ofis ve evlerde kullanılacak eşyalar farklı.
Ofis ortamında kullanacağımız eşyanın bence yıkanabilir olması, dayanıklı olması, kolay leke tutmaması önemli. Biraz önce de bahsettiğim gibi burada kritik olan nokta ihtiyaçlarımızı iyi belirlememiz. Spesifik bir örnek verecek olursak; ben ofisimin dekorasyonunda sadece ahşap, metal ve suni deri kullandım. Görüntünün haricinde benim için en önemli detay, ofisimde sergilediğim kumaş koleksiyonlarındaki kartelalardan dökülen ipliklerin kolayca uzaklaştırılmasıydı. Bu nedenle zeminde halı ya da halıfleks ve sandalyelerde kumaş kullanmayı düşünmedim.
Son olarak yakın zamanda gerçekleşecek workshopunuz var mı?
Evet, 23 Kasım Cumartesi günü Karaköy’deki ofisimde “İç Mekan Tasarımında Kumaşlar” başlıklı bir workshop yapacağım. Bu workshop profesyonellere, öğrencilere ve konuyla ilgili bilgi edinmek isteyen herkese açık. Biletleri Biletix’ten temin edebilirler. Yeni eğitimler eklendikçe de Ren Sourcing sosyal medya hesaplarından detayları paylaşıyorum.