Mekan tasarlayan bir ekip olarak kendi ofisinizde de imzanız bulunuyor. Gönye'nin çalıştığı ortam nasıl oluşturuldu?
GA: Bizim için en önemli kriter bahçeydi. Bazen çalıştığımız inşaat firmalarının merkezlerine gittiğimizde, özellikle çok katlı plazaların içerisinde kendimizi sıkışmış hissediyoruz. Geçenlerde gittiğim ofis 30. kattaydı, iş çıkışı saati olduğu için yoğunluktan aşağıya inemedim. Pencereler açılmıyor, asansör holünün içinde kaldım. Sonra ofise gelince bir oh çektim. Beş yıl önce burası çok kel toprağı olan bir ofisti. Yelin'le uzun emeklerin sonunda bahçeyi bu hale getirdik. Bir dönem domates, salatalık, biber, sera gibi her türlü sebzeyi ektik. Sonra ofisimiz genişleyince bahçe kullanımımız da arttı. Öyle olunca ondan vazgeçtik.
Taşınmayı düşünüyor musunuz?
GA: Bu kadar emek verdikten sonra bahçemizi bırakmak istemiyoruz.
YE: Tam istediğimiz gibi bir yer bulursak seneye düşünüyoruz.
Evlerimizden çok ofiste vakit geçirdiğimiz için buraya gelince "oh ofisime geldim" demek gerçekten çok önemli...
YE: Toplantıya gelen müşterilerimiz de sanki bir mola vermiş gibi hissediyorlar.
GA: Aslında çok merkezde ama arada bir noktada kaldığı için böyle bir yer olduğu pek bilinmiyor. Kuş cıvıltılarını duyunca çok özenen oluyor. Bir başka yere taşınsak da bu ortamı yine mutlaka sağlıyor oluruz.
Bu kadar fazla projede yer alınca İstanbul'un birçok yerini de görme fırsatınız oluyordur. Kentin gelişimini de bize göre daha farklı algılıyorsunuz muhtemelen...
YE: Biz çok alışmışız, Esenyurt, Beylikdüzü, Başakşehir, Maltepe, Kartal birçok bölgeyi biliyoruz. Aslında merkezde yaşayan insanlar çok da bilmiyorlar, İstanbul'u yaşadıkları yerden ibaret zannediyorlar. Anlattığım şeyleri sanki Türkiye'nin öbür ucunda bir yerden bahsediyormuşum gibi şaşırarak dinliyorlar. Gün içerisinde üç beş yere gidip sonra ofise dönüyoruz, aslında o kadar da uzak yerler değil. Fakat gelişme maalesef güzel ve iç açıcı değil. Yeni yerler yapılıyor ama ne kadar güzel demiyorsunuz. Yeşil alanlar, yollar hiç düşünülmüyor.
GA: En acısı o zaten. Doğayla iç içe bir yerleşim söz konusu değil. Bir firmanın nasıl kurumsal kimliği varsa, bir ilin, bir ilçenin de kurumsal kimliği olması gerektiğine inanıyorum. Ama maalesef çok yeni yerleşim bölgelerinde bile bunu oturtamadık. Eskiden olan o mahalle kültürü bile artık yok. Bir bakıyorsunuz beş katlı bir binanın yanında yirmi beş katlı başka bir bina inşa ediliyor. Şehir ve bölge planlaması maalesef yok. Çok yeni yapılan, kentsel dönüşüme girmiş alanlar var, orada da durum aynı. Ve çıkacak sonuçlar ürkütüyor. Mevcut yeşil alanı bile korumayan beton yığınları inşa ediliyor. Bazen bu konuyla ilgili çok karamsar düşünüyorum.
YE: Özellikle de yeni yapılan yerler. Bomboş arazi, keşke baştan düzgün yapılsa. Aslında bu projeler belli kriterlere göre kontrol ediliyor ama o kriterler şehrin iyiliğine göre değil de daha standart verilmiş kararlardan oluşuyor. Çoğu zaman daha iyi bir mimari proje alternatifine bile, bunun standardı bu denilerek ruhsat verilmediğini görüyoruz.
GA: Görsel kirlilik de çok artıyor. Mesela şu anda Acıbadem Caddesi üzerindeki tüm binalar yenileniyor. Hazır yenileniyorken, caddeye bakan cephelerde kurumsal bir kimlik oluşturularak ortak kullanılacak malzemeler seçilebilir. Bir tanesinde mavi cam kullanıyorlar, hemen yanındakinde kahverengi cam. Bunları baştan planlamak çok da zor olmasa gerek.
YE: E-5'in üzerinde mosmor, beyaz söveleri olan bir bina var. Hemen iki arkasında fuşya bir yapı yer alıyor. Belli ki aynı kişi yapmış. Kimse ona ne yapıyorsun, bu renk olur mu demiyor. Neyse ki rengi soldu da artık o kadar dikkat çekmiyor.
Son olarak Gönye'nin beş yılına dair bir değerlendirme alıp, sonraki beş yılda neler yapmayı planladığınızı öğrenebilir miyiz?
YE: Gönül'le bir türlü zaman bulup da yapamadığımız toplantının konusu bu aslında (gülüyor).
GA: Üç yıl üst üste hedefler çalışması, Yelin'le birebir yaptığımız bir çalışmaydı. Bu yıl bir türlü organize edemedik. Bir araya gelip konuşamasak da tabi ki iş anlamında belirlediğimiz hedeflerimiz var. Öncelikle bir butik otel projesinde çalışmak istiyoruz. Şu ana kadar karma kullanımlı projelerde, ofis ve konut projelerinde firmalarla iç mimari çözüm ortağı olarak çalıştık. Ancak otel projelerine gelince bu konuda daha deneyimli ofislerle çalışıyorlar. Bu anlamda karma projelerin tamamını yapma isteğimiz var ama buna bir butik otel projesiyle başlamayı arzu ediyoruz açıkçası.
YE: Otel projesi yapmak istememizin sebebi de aslında farklı tasarımlar üretebileceğimizi düşünmek. O yüzden de butik bir otel olsun ki, büyük bir otel zincirinin standart kalıpları içerisinde kalmayalım diyoruz. Tabi ki o projeler de yapılır ama butik otel bizim biraz da keyif olarak istediğimiz bir şey.
GA: Sahil kesiminde olsa daha da güzel olur (gülüyor). Böyle bir projenin geleceğini dileyerek mesajımızı evrene gönderiyoruz.
Standart otellerde kalmaktansa butik oteller konaklamak daha cazip geliyor gerçekten de...
YE: Tasarım çok önem kazanıyor butik otellerde. Biz de zaten bunu seviyoruz. Küçük daire projelerinde de otel gibi çözümler üretebiliyorsunuz ama orada sürekli yaşayacak birileri olduğu için o kadar özgür olamıyorsunuz. Otel odaları biraz da insanların kısa süreliğine gelip sürprizlerle karşılaşacağı yerler olmalı, farklı detaylar keyif vermeli. Bizim de bununla ilgili çok güzel fikirlerimiz var.
Biz konut projesi yapmaktan her zaman keyif alıyoruz, zaten beş yıl önceki konut projesiyle şimdiki aynı değil. Sayı olarak ne kadar üretim yaparsanız yapın, her geçen gün kalite, tasarım biraz daha öne çıkıyor, beklentiler de artıyor. O beklentilerin artması da bizi daha iyi tatmin ediyor. Beklenti düşük olduğunda olay yapın geçin durumuna geliyor. Ondan hoşlanmıyoruz. Çünkü biz bir tasarım firmasıyız, imalat firması değiliz. Belki öyle bir kolaylık imalat firmalarının hoşuna gidebilir ama biz detaylara girmek, daha fazla üzerine düşünmek, tasarım yapmak istiyoruz. Dolayısıyla bizden beklentisi çok olan firmalarla çalışmak bizi daha mutlu ediyor, ki yaptığımız işin değeri anlaşılsın.
Mimarlık firması tabi ki para kazanacak ama amaç ticari değil. Amaç ticari olsa, sadece para kazanmaya yönelik başka bir iş de yapılabilir. Bizim işimizin çok zevkli bir kısmı var, onu hiçbir zaman kenara atıp devam etmek istemiyoruz. Bazı projeleri görünce heyecanlanıyoruz, özellikle mimarisi güzelse keşke bunun içini biz yapsak diyoruz.
GA: Tasarım sürecinde çalışmalarımız grafik tasarıma kadar devam edebiliyor. Aslında zaman olsa çok daha iyi şeyler üreteceğiz ama sürekli bir koşturma halinde lansmanlara yetişiyor oluyoruz. Bu zamansızlık içerisinde elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyoruz.
YE: En büyük sıkıntımız kısıtlı zaman.