Mimarlık okumaya nasıl karar verdiniz?
Ahmet Erkurtoğlu: İlk, orta ve lise tahsilimi Kastamonu İnebolu'da tamamladım. Burada birkaç otelimiz, bir de şekerci dükkanımız vardı. Ticaretin, turizmin içinde yetiştim ama çocukluğumdan beri hep mimar olmak istedim. Öyle ki daha sekiz yaşındayken, babam otelimizin karşısındaki mülkü satın alıp oraya yeni bir bina yaptıracağını söylediğinde, bizim şekerci dükkanındaki yağlı kağıtların üzerine basit bir plan çizip "Babacığım, merdiveni buradan çıkart, tuvaleti şuraya koy" diye kendisine vermiştim.
Lise yıllarında sık sık Sinop'a ablamı ziyarete giderdim. Tek katlı panjurlu dükkânların olduğu bir cadde vardı. Saatlerce o dükkânların camından içeri bakardım. Eğik masalarda akrobat masa aydınlatmaları ve çizimler vardı. Kısacası mimarlıkla ilgili her şey ilgimi çekiyordu. Mimarlık hep içimdeydi.
Kastamonu geleneksel ahşap evleriyle ünlü bir şehir. Bunun da etkisi olmuş olmalı...
Tabii, doğduğum ev ahşap evdi ve hâlâ duruyor. Kastamonu evleri, Safranbolu evleri kadar ön planda değildir. Bizim tabirimizle ise Safranbolu evleri ırgat evleri, Kastamonu evleri ağa evleridir. Genele baktığınız zaman Safranbolu'da büyük konaklar hariç evlerin tavan tahtaları dardır, Kastamonu evlerinde ise geniştir. Bu bir zenginlik simgesidir.
Mimarlık eğitiminizi Trakya Üniversitesi'nde tamamlıyorsunuz. Öğrencilik döneminizden sonra meslek hayatına atılmanızdan bahsedebilir misiniz?
Öğrenciyken o dönemin en popüler mimarlık ofislerinden Atölye A Mimarlık’ın sahibi Atalay ağabeyin yanında çalışmıştım. Mezun olduktan sonra iş için yeniden İstanbul'a geldim. Ben başka bir yerde çalışırken, Atalay ağabey onun yanında çalışmamı istedi. Sekiz yıl onunla birlikte çalıştıktan sonra 1991'de kendi ofisim AE Mimarlık'ı kurdum. Şirketimin logosunu da 1983 yılında onunla çalışırken tasarlamıştım. Bugün hâlâ o logoyu kullanmaya devam ediyorum.