Fotoğraf: Daniele Veneri
Projenin mahallede istenip istenmediğine dair bir referandum yapıldı ve sanırım ciddi oranda dönüşüme "evet" oyu çıktı…
Evet, 2003 yılında bir referandum yapıldı, fakat hiç kimse gerçekten ne için oy verdiğini bilmiyordu. Ben 2004 yılında kişisel olarak 100 aile ile görüştüm ve oylamadan sonraki 6 ay boyunca onlarla yaptığım görüşmeleri kaydettim. Pek çoğu bana, Associació de Veïns'in kendilerine eğer "hayır" derlerse yeni dairelere sahip olamayacaklarını söylediği için "evet" oyu verdiklerini söyledi. Ayrıca mahallelinin pek çoğu, arazi Belediye için çok önemli olduğundan ve Belediye'nin buradaki evleri her koşulda yıkacağından oyların bir değerinin olmadığını biliyordu, dolayısıyla "evet" dedi çünkü daha çok beklemek istemiyorlardı. Diğerleri ise değişim için "evet" dedi; eğer bir dönüşüm olsaydı, müzakere olanağı vardı onlara göre. Yaptığım görüşmelerden hesapladığım kadarıyla gerçekte sadece bu değişim için "evet" diyenler projeye destek veriyor, fakat evlerin korunabilirliğine dair teknik olasılıklar hakkında bilgi verilirse, bunların bir kısmı oluşturulmaya çalışılan alternatifi destekler.
Mahallede şimdiye kadar kaç ev yıkıldı?
İlk yıkım 2007'de gerçekleştirildi ve 145 ev yıkıldı.
Bir sonraki yıkım dalgası bu yılın sonunda ya da 2011'in başında olacak. O zamana kadar, pek çok insan Belediye'den alacağı cüzi bir para ile evini terk edip etmemeye karar verecek. Şimdiye kadar neredeyse 30 ev, yıkım beklerken kapandı ve hala içinde insanların yaşamakta olduğu 600 ev var.
Fotoğraf: Daniele Veneri
Mahallenin geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz?
Ben insanların ucuz konutlarda yaşadığı sistemi gerçekten seviyorum. Pek çok yerleşimci gibi ben de mahallede olduğunuzu anladığınız "birliktelik" hissini özledim. Pek çok ev ile birlikte bunlar da kayboldu.
Yaşlılar asansöre ihtiyaç duymaksızın kolayca dışarıya çıkar ve komşularıyla sohbet ederdi. Onlar kapı önlerinde otururken, çocuklar etrafta oyun oynardı. Aileler çocuklarını parka götürme ihtiyacı duymazdı.
Bir antropolog olarak benim fikrim, bu şekildeki bir yaşam tarzının insanlar arasındaki çatışmalar için çözüm yollarını arttırdığıdır. Bir takım problemler ortaya çıktığında bu tip bir yaşam tarzı, insanların sorunlarını çözmeye yardımcı olan bir ilişki ağı yaratır.
1990'ların sonunda hemen yakındaki "Baró de Viver" adlı mahallenin yıkılmasından sonra, bu mahallenin sosyal dokusunda önemli değişiklikler oldu: Pek çok çocukta ruhsal bozukluk gözleniyor, burada yaşayan ailelerin çocuklarını gönderebileceği okulun kapasitesi yetersiz ve Romanlar ile Roman olmayanlar arasındaki ilişkiler kötüye giriyor. Bu süreçlerin bir kısmı Bon Pastor'de de görülmeye başladı, yeni dairelere taşınan aileler komşularıyla olan ilişkilerini kaybettiler, sosyal doku zedelendi, aynı zamanda çatışmaların bir sonucu olarak yıkım planı ile aileler ilk kez modernitenin izolasyonunu deneyimledi.
Ucuz konutlardaki yaşamın özelliklerinin, mahallenin kültürünün, komşular arasındaki ilişkilerin ve geçmişten gelen anarşist mücadelenin hikayesinin üzeri yeni bir vizyon ile tehlikeli bir şekilde örtülüyor.
Bence Bon Pastor'un geleceği için iki olasılık var: Ya Bon Pastor, La Mina ve Baró de Viver'de olduğu gibi etnik çatışmaların yaşandığı ve yerleşimcilerin para ödemeksizin evlerinde oturdukları "banliyö"lerin bir İspanyol versiyonuna dönüşecek ya da eskiden beri bu evlerde yaşamakta olan nüfusun fakir kısmı mahallede kalmayacak. Çünkü bu fakir insanlar yeni dairelerin parasını ödeyemeyecek ve mahalle dışındaki alanlara taşınacak, onların açtığı boşluğu da dışarıdan gelen yeni nüfus dolduracak. Geriye kalanlar da tamamen farklı olan bu yeni yaşama adapte olacaklar. Dolayısıyla nüfusu, kültürü ve tarihi silinmiş olan Bon Pastor bir orta sınıf mahallesine dönecek.
Beni en çok, bu iki şıkkın hangisinin korkuttuğundan emin değilim…