"Fikirlerimizi uygulamak adına ekonomik düşünmek zorunda kaldık"
06 Eylül 2013
Yollarınızın kesişmesi Ada Mimarlık'ta oluyor sanırım. Sonrasında birlikte ofis kurma kararını nasıl aldınız?
Esen Akyar: Evet, orada tanıştık. Ada Mimarlık'a 1999 yılında başladım.
Zafer Karoğlu: Ben de askerlikten sonra Ada Mimarlık'a girdim. O sırada Cumhurbaşkanlığı Tarabya kompleksinin projelerini yapıyorlardı. Güneydoğu tecrübesinin ardından biraz kafam karışık dönmüştüm askerden. Öyle çok fazla düşünmeden orada bir başlangıç yaptım. Sonrasında ofiste çok sahiplenildim ve Cumhurbaşkanlığı projesinde planlamanın içine girdim. Tasarım şefi gibi bir pozisyonum oldu, bir sürü projeye el attım.
Ada Mimarlık'taki işvereniniz kimdi?
ZK: Mimar Engin Canbek'in ofisiydi. Alarko'nun mimarlık işlerini taşere ettiği bir ofisti. Oradayken giderek daha ciddi görevler alarak tasarımın bayağı içerisine girdim. Hem iç mekan tasarımlarına, hem çevre düzenlemelerine, hem de bina projelerine katkım oldu. Derken birkaç yıl sonra "ben gidiyorum" dedim. Engin Hanım da "tamam ben de gidiyorum, hadi gel birlikte bir ofis kuralım" dedi. Sonra Sarıyer'de bir ofis kurduk ama ben yine çalışan pozisyonundaydım. Oradan ayrılmadan bir sene kadar önce Esen geldi ve birlikte çalışmaya başladık. Sonra ben yine ayrılma kararı aldım. Bu sefer net bir şekilde kendi işlerimi yapma düşüncesindeydim. Bazı işler geliyordu ve hep reddediyordum. Hadi ben bunları yapayım dedim ve ofisi kurmadan önce 1 sene kadar deneme sürem oldu. O sırada Esen de Bodrum'dan bağlantılar kurdu ve bağımsız işler yapmaya başladı. Denizli'de küçük bir site, bir de Polonezköy'de huzurevi projesi yaptım. Bazen bir araya gelip birbirimize yardım ediyorduk. Bu karşılıklı destek sonucunda Cihangir'de ortak bir ofis kurma kararı aldık. Başlangıçta sadece mekan paylaşımı anlamında bir ortaklıktı, sonra gelen işler neticesinde tam bir ortaklığa dönüştü. Böylece 2001 yılında İglo Mimarlık'ı kurduk.
Esen Hanım, siz ODTÜ'deki eğitiminizin ardından çalışmak için ilk olarak Bodrum'a gidiyorsunuz, değil mi?
EA: Evet. Üniversite yıllarında müzikle uğraşıyordum. Hatta biraz mimarlığın da önüne geçmişti. Bodrum'a da aslında müzikle ilgili bir iş için gitmiştim. Sonra orada kaldım ve 2-3 sene boyunca Şans Mimarlık'ta çalıştım. Sonrasında Oğuz Öztuzcu ile tanıştım. O sırada Hebil Koyu Taş Evleri'ni yapıyordu. Ben de Şans Mimarlık'tan onun şantiyesine geçtim. Projeyi bitirdikten sonra "hadi İstanbul'a gel" dedi. Bodrum çok güzel ama beş sene orada çalıştıktan sonra biraz küçük gelmeye başlamıştı. Ben de İstanbul'a geldim. Oğuz Bey Akın Holding'le birlikte MİG (Mimarlık-İnşaat-Geliştirme) adlı bir şirket kurmuştu. Ofis Şişli'deydi, Fulya'da ev tuttum. Tabii 6 ay sonra şehir beni bastı. Sonra Emirgan'a taşındım ve Sarıyer'deki Ada Mimarlık'a transfer oldum. Orada da yaklaşık bir sene çalıştıktan sonra Zafer'le İglo Mimarlık'ı kurduk ve bugüne kadar geldik.
Web sitenizde neden bu ismi seçtiğinizi, igloların sorun içinden çözüm üretme durumu ve en enerji verimli çözüm olması ile açıklıyorsunuz. Yaptığınız projelerde de gördüğüm kadarıyla ekonomik çözümlere sıkça vurgu yapıyorsunuz.
ZK: Tasarım yaparken en ekonomik nasıl çözülür diye özellikle düşünmüyoruz ama elimiz ya da beynimiz öyle yönlendiriyor muhtemelen. Ortaya çıkan tasarım üzerinden bu nasıl ıslah edilir diye düşünüp onu verimli hale getirmeye çalışıyoruz ve genellikle ekonomik fikirler çıkıyor. Çok pahalı ve süslü malzemeler kullanmayı pek tercih etmiyoruz. Çünkü işe ekonomik gücü az olan müşteri profili ile başladık. Çizgimiz çoğu zaman geçmişteki müşterilerimizin vizyonunun üstünde oldu ve onları hep bir yerlere taşıdı. Dolayısıyla kafamızdaki fikirlerin uygulanabilmesini sağlamak adına ekonomik düşünmek zorunda kaldık.
EA: Ama bu kötü anlamda bir zorluk çekme değildi. İlk müşterilerimiz küçük bir bütçeyle yeni bir iş kuran kişilerdi diyelim...
ZK: Beynimizin içinde parlak fikirler vardı ve onları bir şekilde uygulamalıydık. Biz her zaman, iyi bir mimari için çok para gerekmediğini savunuyoruz. Olması gereken basit bir bütçeyle çok iyi işler yapılabiliyor. Nitekim son yıllarda ödül aldığımız projelere bakarsanız hepsi çok ucuza maledilmiş projelerdir.
Mesela Newage kliniğini yenilerken boyayla farklı bir efekt yaratıp ortamı değiştiriyorsunuz.
ZK: Kesinlikle evet. Boyanın inanılmaz gücü olduğunu keşfettik. Zaten boyanacak yere birkaç farklı dokunuş bütçe gerektirmiyor bile.
Newage Estetik Kliniği, önce ve sonra.
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Bu İçeriğe Yorum Yazın